Kur’an-ı Kerim Müslümanların kutsal emaneti olup Allah’ın İslam alemine verdiği mesajları içinde barındıran çok büyük bir semboldür. Son zamanlarda ise İslam Dünyası’nda en önemli yere sahip Kur’an-ı Kerim’e karşı saldırılar bitmek bilmiyor. Bütün bu olan eylemlere rağmen Kutsal Kitabı yakanlara karşı yeterince tepki gösterilmiyor. Konu hakkında açıklamalarda bulunan Konya Sivil Toplum Kuruluşları Platformu Başkanı Adem Ceylan, Kuran yakma eylemlerinin çıkma sebeplerinden birisinin korku olduğunu vurgulayarak Avrupa’nın İslam Medeniyeti’nden çekindiğini dile getirdi. Başkan Ceylan, Avrupa ülkelerinin göründüğü gibi bütün insanları içinde barındırmadığını belirterek, “Baktığımız zaman Avrupa ülkeleri ve ABD birarada yaşama kültürüne neredeyse insanlık içinde hiç sahip olmayan bir coğrafya. Her ne kadar Batılılar dünyaya birlikte yaşama kültürünü ihraç ettiklerini iddia ediyorlarsa da Batı tarihinin hiçbir döneminde çoğulcu bir toplum olmamıştır. Tarihi açıp baktığımız zaman Hristiyanlık içi mezheplerin bile birbirlerine karşı çok müsamahasız olduğu yönünde örnekler karşımıza çıkıyor. Dolayısıyla batının tarihsel hafızasında ötekine yer yok. Bir arada yaşama kültürü yok. Diğer yandan Avrupa, batının yaşlanan nüfusuyla sömürgeciliğin son noktasında oluşan şartlar dolayısıyla ciddi bir Müslüman nüfusa sahiplik yapıyor. Müslüman nüfusun toplumsal hafızasını silememiş olması dolayısıyla Müslümanların çoğalmasını da engelleyemiyor. Bu da Batılılar için demografik bir dönüşüm anlamına geliyor. Batı bundan korkuyor. Her ne kadar batı büyük bir ajandayla kültürel entegrasyon adı altında kendine iltica ederek kendi coğrafyasına gelen insanları dönüştüreceğini varsaysa da istediği kıvamda bir entegrasyonu ve dejenerasyonu başaramadı. Hâl böyle olunca her türlü refleksi deniyorlar. Kurana gösterilen saygısızlık aslında Müslüman veya ötekine gösteriliyor. Bu 100 yıl önce Yahudilereydi. Batı’nın karşılarındaki şu an tek güç ve tek medeniyet Müslümanlar olduğu için İslam’a ve İslam’ın sembollerine karşı tahammülsüzler” şeklinde konuştu.

TÜRK BÜYÜKELÇİLİKLERİ KASTEN SEÇİLİYOR!

Kuran yakma eylemlerinin gerçekleştirildiği yerlerin Türk Büyükelçiliklerinin önü olmasının siyasal hafızaya dayandığını ifade eden Başkan Ceylan, her ne kadar ülkemiz bu tarihi kendi elleriyle gömse de Türkiye’nin, Osmanlıyla beraber dünya Müslüman coğrafyasının merkezi siyasal gücü olduğunun altını çizdi. Ceylan, “Bundan dolayı Müslümanlığın en temel güç yeri Türkiye olarak görüldüğü için burası üzerinden İslam dünyasına hamle yapmanın doğru olacağını varsayıyorlar. Fransa’da da şu an uzun elbise yasağı başlıyor. Müslümanca yaşamı sembolize eden ne varsa her şeyi yasaklıyorlar. Türkiye onlara tepki gösterse üzerine gelebileceklerini, tepki göstermese temsil gücünün zayıflatılacağını ve her iki refleksle de Türk Siyasi Erkine darbe vuracaklarını öngörüyorlar. Bu yüzden de ısrarla Türk Büyükelçilikleri tercih ediliyor. Burada Türk Siyasi Erkine düşen de olayı çok fazla pragmatik ilişkilere bırakmadan ilkesel bir tutumla meseleye yaklaşmaktır. Meseleyi politik çıkarların ötesiden değerlendirmeyi zaruri kılmalıdır. Bunu başarabilirlerse uzun vadede kazanımlarımız daha fazla olabilir. Pragmatik ilişkilerin bize pek yararı olmadığı önümüzde örneklerle dolu” diye konuştu.

İSVEÇ ŞAŞIRTMIYOR, İNADA DEVAM

İsveç’in son dönemde Kuran yakma eylemlerinde merkezi bir rol oynadığını dile getiren Ceylan, “Türkiye de buna karşı bir pozisyon belirledi. Geçtiğimiz birkaç gün öncesinde İsveç yine terör örgütünü himaye eden bir eyleme müsaade etti ve ev sahipliği yaptı. Bu da büyük oranda Türkiye iç politikasına yönelik reflekslerini hem Danimarka’nın hem İsveç’in koruduğunu gösteriyor. Türk iç siyasetini manipüle edecek, Türk siyasi erkini bu anlamda zor duruma düşürecek hamleler bunlar. Türk siyasi erkinin onların bu reflekslerini boşa çıkaracak güce ve hamlelere sahip olması gerekiyor. Ama hangi eylemle karşılaşırsak karşılaşalım kutsal emanetlerimizden de ödün vermemiz gerekiyor” dedi.

BAĞIMSIZ DEVLETLER GÖRÜNTÜSÜNE ALDANIP BAĞIMSIZ OLAMIYORUZ

Kuran yakma eylemlerinin bu kadar rahat ve çok yapılmasının sebebinin İslam dünyasının güçlü olmamasından kaynaklandığına değinen Ceylan, “Çünkü neredeyse 1800 yıllardan beri sömürülüyoruz. Kağıt üzerinde devletlerin olması, coğrafyalarda hakiki anlamda devletler olduğu anlamına gelmiyor. Fas’ta deprem oldu. Fas kralı yabancı ülkelerden yardım gelmesini reddettiğini açıkladı ama İspanya hariç. Yüzyıllarca kendilerini sömüren İspanyayla siyasal ilişkileri hala amir memur düzeyinde devam ediyor. Kısacası bağımsız devletler görüntüsüne aldandığımız için bağımsız olamıyoruz” ifadelerine yer verdi.

“HADDİNİ BİL” DİYEN YOK!

Kuranı Kerim yakma eylemlerinin önüne geçilebilmesi için Arap Ligi denen hikâyenin gözden geçirilmesi gerektiğini savunan Ceylan, “Bu eylemleri yapanların bir kısmı bu coğrafyadan devşirilmiş sahte tiplerdir. Bu kişilerin eylem yaparsa başına bir şey geleceğine dair korkusu yok. Peygamber Efendimiz, yolculuk yaparken yanımıza Kuran nüshalarını almamamız gerektiğini söylüyor. “Çünkü yolda bir düşmanla karşılaşabilirsiniz ve Kurana zarar gelebilir” diyor. Bu kadar çok üstüne titrenmiş kutsal kitabı birileri çok rahat yakabiliyor. Bu yakmaya cezalandıracak siyasal bir gücümüz yok. Herhangi bir İslam ülkesi bu eylemi yapanlara, “haddini bil” deyip tam anlamıyla harekete geçmediği için herkes çok rahat bir biçimde, İnsan Haklarıyla ön plana çıkmış Avrupa, Kuranı elini kolunu sallayarak yakabiliyor” şeklinde konuştu.

HALK FAZLA SESSİZ!

Toplumumuzda da Kuran yakma eylemlerine karşı bir hareketlenmenin söz konusu olmadığını söyleyen Ceylan bunun çok acı bir tabloya dönüştüğünden bahsetti. Ceylan, “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a sırtını yaslıyorlar. Ama bu yetmez. “Nasıl olsa Müslümanlar ses çıkarmıyor” deyip çok rahat bir şekilde Kutsal Kitabımıza el uzatabiliyorlar. Kimsede bir ayaklanma veya Kuranı savunma yok. Bu eylemlere karşı gelmemek de büyük bir sorumluluktur. Kimse, “Allah’ım Müslüman olarak üzerime düşen bu sorumluluğu siyasal iktidara bıraktım ve sırtımı ona dayadım” diyemez. Ama halk maalesef sorumluluklarını siyasal iktidarın üzerine yüklüyor. Dolayısıyla da kimsenin ses çıkarmaya mecali yok. Bu tablo çok iç acıtı bir tablo. Maalesef Müslümanlar meseleye çok fazla tepki göstermiyor” dedi.

HAKKIMIZI İNSAN HAKLARI KONSEYİNE BIRAKMAK TRAJEDİKTİR

Nijerya'da kızamık salgını! 19 çocuk hayatını kaybetti Nijerya'da kızamık salgını! 19 çocuk hayatını kaybetti

Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk, son dönemde özellikle Avrupa ülkelerinde meydana gelen Kuran yakma eylemlerinin 6 Ekim’de BM İnsan Hakları Konseyinde gündeme geleceğini belirtmişti. Konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Başkan Ceylan ise şunları dile getirdi, “Konseyin bir getirisi olacağını varsaymak yine batının sizden güçlü ve üstün olduğunu kabul etmek anlamına gelir. Biz beklentilerimizi onların organize edeceği konseylere bağladığımız müddetçe bağımsızlığımızı elde edemeyiz. O yüzden bu toplantıda, “hangi meselenin insan hakları ve düşünce özgürlüğü olacağına” biz karar veririz dedikleri sürece biz de bunu onayladığımız müddetçe mağlup pozisyonumuzdan kurtulamayız.”

TUBA KAYA

Editör: Birkan Bakay