On bir ayın sultanı Ramazan ayının bitiminin ardından gelen Ramazan Bayramı ile İslam alemi yeniden kucaklaştı…

Bu kucaklaşmanın en güzel örneklerinden birini de Konya sergiledi. Ramazan Bayramı tüm güzellikleriyle yaşanıp yaşatılırken, bayramın ardından gelen Cuma Bayramı ve hemen bir gün sonrasındaki milli maç ile birlikte bayram hafta sonuna kadar uzadı.

Önceki akşam millilerimiz, son dünya şampiyonu olan Fransa’yı Konya’da ağırladı…

Amma ne ağırlama…

Biz de oradaydık ve bu büyük heyecana ortak olduk…

Konya Büyükşehir Belediyesi Stadyumu adeta bayram yerine dönmüştü. Maçtan saatler öncesinde stadyumun çevresinde muhteşem bir heyecan vardı.

Coşkusu ve heyecanıyla dillere destan olan büyük Konyaspor taraftarının öncülüğünde Türkiye’nin dört bir yanından akın akın Konya’ya gelen taraftarlar stadyumda öyle bir ambiyans oluşturdu ki, tek cümleyle dosta güven, düşmana korku saldı…

Maçtan önce Konya basını ve yaygın basın kuruluşlarının temsilcileri ile yaptığımız sohbette Fransa’nın bir dünya devi olduğu kabul ediliyor, ‘Çok gol yemesek bari’, ‘Berabere kalırsak büyük avantaj yakalarız’ minvalinde yorumlar yapılıyordu…

Gazeteciler kendi aralarında maça yönelik öngörülerini sunadursun, stadyumun içi doldukça dışarıdaki coşku ve heyecan stadyumun içine taşınıyor, ses cümbüşü git gide artıyordu.

Maça dakikalar kala taraftar gücünü ve etkisini iyiden iyiye hissettirdi. Futbolcular tek tek davet ediliyor ve taraftarları selamlamaları isteniyordu. Fransa takımının ‘yıldız’ futbolcularına ilişti bir ara gözlerim. Etrafı şaşkın ve belki de biraz tedirgin gözlerle izliyorlardı. Gözlerinden ‘nasıl bir yere düştük’ cümlesi okunuyordu…

O an geldi… İlk düdük çaldı. Hakemin maçı başlatan düdüğü bir yerde taraftarı ateşleyecek olan kıvılcımın da çakması gibiydi…

‘Haydi bismillah’ dedik ve başladık…

Milli takımın milli taraftarı, Konyaspor taraftarının öncülüğünde ilk düdükle birlikte başladıkları coşkulu tezahüratlarını son düdük çalıncaya kadar sürdürdü…

Bu süreçte top rakip takımın ayağına geldiği zaman ıslıklarla oluşturulan ve adeta kulakları sağır eden ses deryası içinde Fransa’nın yıldızları bir bir kayıp gitti…

Afalladılar…

Neye uğradıklarını şaşırdılar…

Sanki öyle bir şeydi ki, ıslık seslerini susturmak için topu bırakmak zorunda kalıyorlardı…

Dakikalar ilerledikçe maçı birlikte izlediğimiz Fransız gazetecilerin de ister istemez biraz korku yaşadıkların şahit olduk.

Halbuki maç öncesinde ikramlarda bulunup ne de güzel ağırlamıştık kendilerini…

Bir arada Fransız bir gazeteci yanıma gelerek çat pat Türkçesiyle taraftarımızın tezahürat sırasında ne söylediğini sordu. Lisanı münasiple taraftarımızın ne söylediğini, ‘Vatan sana canım feda’ diyerek vatan ve millet sevgisini ortaya koyduğunu, ‘Ne mutlu Türküm diyene’ diyerek milli birliğin önemi vurguladığını, ‘Şehitler ölmez, vatan bölünmez’ diyerek şehitlik mertebesinin dinimizdeki yeri ve önemini anlattım. Hayranlık duyduğunu söyledi. Teşekkür ettim…

Nitekim 2 güzel golle süslenen galibiyetle neticelendi maç… ‘Dünya devi’ payitaht Konya’da devrilmişti…

Ey benim payitahtım…

Ey benim güzel Konyam…

Ey benim önder ve lider şehrim…

Ey benim cennet vatanım, Türkiyemin birleştirici gücü Konyam…

Ey benim mücahit şehrim…

Ey benim destan yazanım…

Ey benim muhayyer şehrim…

Sen nasıl bir şehirsin ki, dosta düşmene karşı varlığını, birliğini, dirliğini, milli bütünlüğünü, millet aşkını, vatan sevgisini tüm dünyaya olabilecek en yüksek desibelde haykırdın…

Sen nasıl bir şehirsin ki, tüm dünyaya ‘İşte Türkiye, işte Konya’ dedirttin…

Sen nasıl bir şehirsin ki, dosta güven, düşmana korku saldın…

Sen nasıl bir şehirsin ki, büyük Türkiye’nin aynası oldun…

Sen nasıl bir şehirsin ki, dünyanın devlerini deviren şehir oldun… Dün bir dünya devi olan Hollanda’yı, bugün ise başka bir dünya devi olan Fransa’yı futbola Fransız bıraktın…

Her ne kadar millilerimiz sahada ter döktülerse, en az onlar kadar taraftarımız da tribünde ter döktü. Bu güzel galibiyetin, galibiyetten öte Fransa’yı devirmenin en önemli mimarlarından biri de hiç şüphesiz ki bu güzel şehrin ambiyansı, taraftarın coşkusu, teknik heyetiyle, idarecisiyle, futbolcusuyla, taraftarıyla herkesin ‘milli ruha’ sahip olmasıdır…

Son olarak bu maç şunu da gösterdi ki, Konya artık dev maçların arenası, milli heyecanın doruk noktası haline gelmiştir. Bu maç idarecilerimize de önemli mesajlar vermiştir. Buradan çıkarılacak sonuç, hegemonyayı her alanda deviren bir şehir olduğu gerçeğinin kabul edilmesi gerektiğidir. Bu sonuçtan hareketle de önümüzdeki süreçte milli heyecanın merkezi, Anadolu’nun kalbi olan Konya, futbol başta olmak üzere milli birçok spor müsabakalarına daha çok ev sahipliği yapmalıdır.