Bu sezon, sıkışık fikstürde neredeyse 3 günde bir maça çıkmak zorunda kalan Konyaspor, sakatlık ve hastalıklar nedeniyle çoğu kez alternatifsiz ve dar bir kadroyla mücadele etmek zorunda kaldı.

Beşiktaş, Fenerbahçe ve Galatasaray maçlarında alınan sansasyonel galibiyetler umutları çoğaltırken hemen ardından kendisine eş değer takımlara veya daha zayıf takımlara önemli puanlar kaybetti Konyaspor. Şu anda 1,30 puan ortalamasını tutturan ekibimiz, yoğun maç takvimi, hastalıklar ve sakatlıkların çokluğu ile uzun yıllar puan ortalamamız da hesaba katılınca başarılı sayılabilir.

Fakat 3 İstanbul takımının dışında kazanılan maçların; maçın hemen başında 10 kişi kalan Erzurumspor, 10 kişi kalınca uzatmalarda mağlup ettiğimiz Kayserispor ile Teknik Direktör sorunlarıyla karşımıza çıkan Kasımpaşa galibiyetleri olması ise düşündürücü.

Kaybedilen; Ankaragücü, Gaziantep FK, Hatayspor ve Karagümrük maçlarında ise elimize kadar gelen puan fırsatları; basit defans ve kaleci hataları nedeniyle kaçırıldı. Özelikle bizim maça kadar galibiyeti olmayan ve ligde sıkıntı içinde olan A.Gücü ve Gaziantep FK’ya karşı almış olduğumuz mağlubiyetler iki takıma da adeta cansuyu oldu.

Türkiye Ligi’nde başarı, uzun yapılanmalarla oluşturulmuş sistem takımları ile değil, 2-3 tane değerli oyuncunun bireysel katkılarıyla yakalanabildiği bir lig durumunda maalesef. Bu teze en yakın örnek olarak, lige yeni çıktıkları sezonda birkaç etkili oyuncuyla oldukça başarılı olan Karagümrük ve Hatayspor’u saymak mümkün.

Bütün bunlardan yola çıkarak Konyaspor’un ligin ilerleyen dönemlerinde alttaki takımların da canlanması halinde sıkıntı yaşamaması adına transfer döneminde çok dikkatli hareket etmesi gerekiyor.

Ayrıca bu sezon Konyaspor’da dikkati çeken bir diğer hususta, gol bulmakta artık zorlanmamasına rağmen kalesini gole kapatmada ve skoru korumada başarısız olması. Daha önceki yıllarda alışık olduğumuz sabırlı pas oyunu yerine daha derinlemesine oynayan Konyaspor’un, oyunun bu risklerine karşı da gerektiğinde oyunu dengeleyebilecek, klasik tabirle bir abiye, bir saha içi önderine ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Takımın, Kravets’den daha hareketli bir golcüye de ayrıca ihtiyacı var. Tabi ki, stoper ve sol bek mevkilerini saymaya bile gerek yok.

Netice olarak Konyaspor, istikrarsız ve günlük performanslarla sonuç kovalayan bir takım halinde şu anda. Bu hafta Teknik Direktörlerini gönderen Gaziantep FK ile kupa, Göztepe ile de ligde yapacağımız mücadeleler beklenmedik sonuçlarla biterse; motivasyonu düşmüş, transferde gerekli takviyeleri yapamamış bir Konyaspor, aniden yönünü kaybedip ligde kalma mücadelesi vermek zorunda kalabilir.

Gelelim Transferlere,

Konyaspor için transfer dönemleri her zaman sıkıntılı ve karmaşa içinde geçmiştir. Kulüp olarak altyapıdaki başarılı oyuncuları üst yapıya taşımada, alt liglerdeki yetenekli oyuncuları bulup keşfetmekte, yetenekli yabancı oyuncuları daha sivrilmeden düşük bedellerle transfer etmekte hep başarısız olmuşuzdur.

Bu transfer dönemi de şu ana kadar bu çizgide devam ediyor. İkinci transfer döneminin hemen başında alınan ve Karagümrük maçında kısa sürede verdiği katkı ve sahadaki duruşuyla Zymer Bytyqi, şimdilik bu durumun istisnası olarak gözüküyor.

Fakat 1922 Konyaspor’dan transfer edilen Doğan Can Gölpek ve İsmail Güven’in neler yapabileceği tam bir muamma. Bu iki isim de sonuçta kendi alt yapımızdan oyuncular ve şans verilmesinde bir beis yok.

Fakat daha önce hiçbir başarısı gözükmeyen İsmail Kartal’ın oğlunun, hem de 2,5 yıllık sözleşme ile profesyonel yapılmasını bir türlü içime sindiremiyorum. Daha önce de hatır gönül ilişkileri ile sözleşme yapılan Halil İbrahim Pekşen ve Eyüp Ertürk transferlerinden ders alınmamış demek ki.

Türkiye gibi 2-3 başarısız sonuçla hoca gönderilen bir lig ikliminde, birilerinin yeğenine, bir başkasının oğluna Konyaspor forması bahşetmek, Konyaspor’un itibarını ve geleceğini zedelemekten başka işe yaramaz maalesef.

Son olarak, bu sezon sadece 4 maçla Türkiye Kupasını kazanabilme imkânı bulunuyor. Teknik Direktörünü göndermiş önemli 3-4 oyuncusu sakat olan Gaziantep FK maçı, bu şehir için çok ama çok önemli. Hafta sonundaki Göztepe maçı da iki kulüp taraftarlarının arasındaki rekabet ve alt sıralara yaklaşmama adına ayrıca önem arz ediyor. İnşallah sonuçlar istediğimiz gibi olur ve en kısa zamanda tribünlerdeki eski coşkulu ve tek yürek günlerimize, kupalar peşindeki motivasyonlu zamanlarımıza geri döneriz.