Cumartesi günü Milli Takımımız son Dünya Şampiyonu Fransa’yı Konya’da misafir etti. Konya her zaman olduğu gibi yine güzel bir ev sahipliği yaptı rakip takım kafilesine. Sanıyorum skor dışında Fransızların memnun olmadığı bir olay yaşanmadı. Skor ise Konyalılar ile birlikte tüm Türkiye’yi ve kendisini Türk olarak tanımlayan bütün insanları memnun etti. 

Daha önce Konya’da oynanan Hollanda ve İzlanda maçlarını kazanmış ve hedefe ulaşmıştık. Bu hedefe ulaşmamızda ortaya koyduğumuz futbol değil şans yardım etmişti. Selçuk’un attığı frikik golü ile 2016 Avrupa Finallerine katılmak için en iyi ikinciler arasında yapılacak eleme maçlarına katılmayı hak etmiştik. Ama Kazakistan’ın deplasmanda Letonya’yı yenmesi bizi bir anda en iyi ikinci durumuna getirmiş ve eleme oynamadan finallere katılmamızın yolunu açmıştı. Bu durum Konya’nın uğuru olarak yorumlanmıştı.

Cumartesi günü oynanan 2020 Avrupa Finalleri elemelerinde rakip son Dünya Şampiyonu Fransa stat ise 2016 Finallerine katılma hakkı kazandığımız uğurlu olduğuna inandığımız Konya Stadı idi. Ancak ortaya koyulan oyun ve futbolcuların verdiği mücadele sonrası maçın skorunu stadın uğuruna bağlamak akıtılan tere ve ortaya konulan futbol anlayışına haksızlık olur düşüncesindeyim.

Milli Futbolcularımız (kırk yıldan fazla bir süredir maçları takip eden birisi olarak rahatlıkla söyleyebilirim) tarihinin en bilinçli, ne yaptığını bilen ve takım olduğunun farkında olduğunu ortaya koyan bir oyun sergiledi. Çok ön plana çıkan bir oyuncu yoktu ama iyinin altına düşen bir futbolcu da yoktu. Sade, şova kaçmayan, aldıkları görevi yerine getirme çabası içerisinde olan bir takım vardı sahada. Sahip olunan bu görev bilinci semeresini verdi ve son Dünya Şampiyonu Fransa’yı 2-0 gibi net bir skorla yenmeyi başardılar. Bu Fransa karşısında ilk galibiyetimizdi aynı zamanda.

 Fransa’ya hiç pozisyon vermeden maçı tamamlayan Millilerimiz aynı zamanda tarihi bir farkı kaçıran taraf da oldu. Girdikleri net pozisyonları değerlendirebilseler maçın skoru en az 4-0 gibi bir sonuç olur Fransa bir hezimet yaşamış olurdu. Ama olmadı…

Şu anda grupta oynanan 3 maçta alınan üç galibiyet sonrası dokuz puana sahip olan milli takımımız rakip fileleri 8 kez havalandırırken kalesinde gol görmedi. Bu durum da en az Fransa’yı yenmemiz kadar önemli. 

Tabii bizim temennimiz bu başarının geçici olmaması, ileriye dönük plan ve programlarla daha da kalıcı olmasının sağlanması yolunda sağlam adımlar atılması. 

***

Konya’nın uğurundan bahsederken bu durumun futbolculara haksızlık olacağını belirttim. Ama Konya’nın seyircisinden bahsetmezsem bu seferde stadı dolduran taraftara haksızlık yapmış olurum. Konya’da oynanan bütün milli maçlarda Konyalı taraftar sadece milli takımı ön plana çıkaran tezahüratlarda bulundu. Liglerde yer alan hiçbir takıma ve oyuncuya sataşmada bulunmadı. Milli Takımın nasıl destekleneceği konusunda bir yerlere mesaj gönderdi. Federasyona milli maçlar bizim işimiz, biz varken başkaları düşünülmemeli dedi.

Konyalı taraftar ortaya koyduğu milli şuur ile birlik halinde neler yapılabileceğin birlikten güç ve dirilik doğacağını gösterdi. “Konya’nın stadı değil taraftarı Milli Takımın Uğuru” algısını oluşturdu. Stadın ambiyansı ve bu durumu çok iyi kullanmasını bilen Konyaspor taraftar guruplarının önderliğinde yapılan tezahüratlar rakip takımlar üzerinde etkili oldu. Bundan sonra da Milli Maçların Konya’da oynanması, özellikle zorluk derecesi yüksek maçlarda Konya’nın tercih edilmesi gerektiğini Federasyon yetkililerine buradan tekrar duyurmak istiyorum.

***

Milli Takımımızın bu akşam oynayacağı İzlanda karşısında da başarılı olup geride kalan maçlarda alınan galibiyetlerin bir tesadüf olmadığını dosta düşmana göstereceklerine inanıyorum. Havaalanında millilerimize yapılan olumsuz davranışlar temenni ederim ki futbolcularımız üzerinde bir doping etkisi yapa İzlanda’dan da puan veya puanlarla döneriz.