Süper Ligde kara bir haftayı geride bıraktık.

Kulüp yöneticileri, Tv. Spor yorumcuları, hakemleri eleştiren emekli hakemler, spor yazarları el ele verip Türk Futbolu nasıl katledilir filminde sona ulaştık.

Oynanan her müsabaka sonrasında haklı veya haksız bir şekilde hakemleri ve teknik direktörleri eleştiren spor medyası özellikle Anadolu Kulüplerinin taraftarı üzerinde öylesine “hep hakkımız yeniyor” duygusunu yerleştirdiler ki, taraftar her mağlubiyet sonrası oyun kalitesine bakmak yerine, hakem bizim aleyhimize hangi kararları verdi de kaybettik psikolojisi ile ekran başına koştu.

Bu olumsuzluklar üzerine bir de federasyonun deplasman yasağı gelince takımların taraftarları bir birlerini düşman olarak algılamaya başladı. Taraftarların güvenliğini sağlayıp aynı anda farklı tribünlerde olsa dahi karşılaşmaları izleme imkânını oluşturmak ve dostluk kurmalarını kolaylaştırmak yerine, siz iki düşman grupsunuz aynı anda aynı sahada maç izleme olgunluğuna sahip değilsiniz duygusu aşılandı.

Bilinçsizce oluşturulan bu düşmanlığa spor yorumcuları ve eski hakemler reyting kazanmak için sürekli çomak soktular.(belki de bilmeyerek.)

Sonunda olan Türk Futboluna oldu ve bu kadar yüklenmeye dayanamayan taraftar ülkemizin en gözde kulüplerinden birisi olan Fenerbahçe takımının otobüsüne saldırdı. Belki de devreye oluşturulan bu düşmanlık atmosferinden yararlanmak isteyen provokatörler girdi. Burasını kesin olarak bilemiyoruz ve bu olayın doğrusunu açıklayacak olan da emniyet güçleridir. Biz sadece buz dağının üstünde görünen kısmın yorumunu yapıyoruz.

Buz dağı demişken, asıl olay burada başlıyor! Futbol dünyasında dönen dalavere ve oynanan oyunları açıklamak isteyen herkes, bunlar buz dağının görünen kısmı asıl buzdağının altını görmek lazım diyordu. Bu işe o kadar odaklandık ki hep birden buz dağına üflemeye başladık. Hiç kimse buz dağının içinde iyi ve faydalı bölümlerde vardır, üfürürken biraz dikkat edip dağın hepsini eritmeyelim diye düşünmedi. Sonuçta buz dağını eritmeye çalışırken bir de baktık ki eriyen suların oluşturduğu bataklıkta kalmışız. Bu bataklığı kendimiz oluşturduk, kurutacak olan da biziz.

Fenerbahçe Kulübüne geçmiş olsun diyor, bütün futbol konuşanların kendilerini bir kez daha tartmalarını rica ediyorum.

***

Konyaspor Trabzon maçına gelecek olursak, daha ağır basan taraf kazandı diyebiliriz.

Gerçekten de son beş maçını kaybetmeyen, bu beş maçın son üçünü kazanan ve on bir puan toplayan Konyaspor iyi bir rüzgar yakaladı. Futbolcuların kendilerine olan güveni gelmiş. Her futbolcu saha içinde üzerine düşeni fazlası ile yerine getirmeye çalışıyor. Bu sezonu en iyi yerde kapatma mücadelesi içerisindeler.

Ancak son günlerde konuşulmaya başlayan Avrupa sözleri bu sezon için sadece bir hayal. Çünkü Avrupa için yarışan Bursa ve Başakşehir'den on puan, Trabzon'dan ise dokuz puan gerideyiz. Geride kalan sekiz haftada bu puan farkını kapatmamız zor görünüyor. Özellikle önümüzdeki maçın bizimle aynı puana sahip Gaziantep'le olması ve deplasmanda oynanacak olması bu konuda konuşmanın çok erken olduğu konusunda bizi uyarıyor.

Şunu söyleyebilirim, Konyaspor düşme hattından tamamen uzaklaştı. Bundan sonrası ligi ilk beş içinde bitirmeye çalışmak olmalı. Stresten uzak oynayacağı maçlarda geride kalan haftalarda keçiboynuzu yemeye razı olan taraftarına baklava lezzetinde mücadeleler sunmalı. Dolacak tribünler önümüzdeki sene için artı olarak dönecektir.

Bundan sonraki maçların bize puan ve puanlar getirmesini bekliyoruz.