Komşuluk kavramına ülkemizde çok büyük önem verilmektedir. Komşularımız hayatımızı her alanında bizlerin yanındadır. Komşularımız iyi günde de kötü günde de bizleri yalnız bırakmayan kimselerdir.

Ülkemizde komşuluğa verilen değeri anlamak için deyimlerimize ve atasözlerimize bakmamız yeterlidir. Türk dilinde komşuluk kavramı ile ilgili söylenmiş birçok söze rastlamak mümkündür. Ev alma komşu al ve  komşu komşunun külüne muhtaçtır gibi atasözleri bunlara örnek olarak gösterilebilir. Bizler komşularımızı her zaman ailemizden biri gibi görürüz. Zor günlerimizde acılarımızı, iyi günlerimizde ise sevinçlerimizi komşularımızla paylaşırız. Evimizde güzel bir yemek pişiyor ise bir tabak da komşumuza götürürüz. Bütün bu davranışlar bizlerin komşuluğa verdiği önemi göstermektedir.

İyi komşulara sahip olan kişiler her zaman huzur içindeyken kötü komşulara sahip olan kişiler zorluk çekerler. Bu nedenle bir yere taşınırken komşulara dikkat edilmelidir ve her zaman iyi komşulara sahip olmak için özen gösterilmelidir. 

Komşuluk bizler için çok önemli bir kavramdır. Komşularımız en zor zamanlarımızda bize yardım eden insanlardır. Bizler küçük yaşlardan itibaren paylaşmayı ve yardımlaşmayı komşularımızdan öğreniriz. Komşularımız sayesinde huzurlu ve mutlu yaşamayı öğrenir, onlar sayesinde çocukluğumuza ait güzel anılar biriktiririz.

Türk toplumunda en çok önem verilen değerlerden bir tanesi komşuluk olarak karşımıza çıkmaktadır. Bizler ev alırken ilk önce komşularımızın iyi olup olmadığına dikkat ederiz. Çünkü komşuların iyi olması durumunda başımız ağrımaz, karşılıklı saygı ve sevgi içerisinde komşuluk ilişkilerimizi sürdürmeye devam ederiz. Komşularımız zor zamanımızda bize en çok yardım eden kişiler olmakla birlikte, mutlu anlarımızı da bizler öncelikle komşularımızla paylaşırız.

Bizim için komşuluk akrabalıkla eş anlamlıdır. Dinimizde komşuluk ilişkilerinin önemini sık sık vurgulamıştır. Kötü komşulara sahip olan kişiler huzurlu bir yaşama kavuşamaz. Bu nedenle komşularımıza dikkat etmeli ve onlarla her zaman iyi ilişkiler içinde bulunmalıyız.

Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem komşularına karşı son dere¬ce hayırlı ve samimi bir dost idi. Elinden gelen her türlü iyiliği yapar ve onlarla güzel münasebetlerde bulunurdu. Komşuluk münase-betlerini sürdürme ve kuvvetlendirme hususunda son derece gayretliydi.

Peygamberimizin evi, mescidin bitişindeki, hanım ve kızlarını yerleştirdiği odacıklardan ibaretti. Neccar oğulları en yakın komşuları olmak üzere bütün Medine onun komşusu gibiydi, herkesle yakın alaka kurardı. Enes bin Mâlik onun komşu ve hemşerilerine düşkünlüğünü şöyle anlatır:

“Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, din kardeşlerinden birini üç gün göremezse, onu sorardı. Uzaktaysa onun için duâ eder, evindeyse ziyaret eder, hasta ise şifa dilemeye giderdi.” (Heysemî, II, 295)

Komşularla uzun süre görüşmemek, aradaki sevgi bağlarını koparır. Kalplerde husumet ve soğukluğa sebep olur. Hz. Mevlânâ diyor ki: “Dostlarınızı sıkça ziyaret ediniz. Çünkü üzerinde yürünmeyen yollar, diken ve çalılarla kaplanır.”

Hâlbuki komşular birbirinin haliyle ilgilenmeli, haberdar olmalıdır. Eğer sıkıntıları varsa çözümüne yardımcı olmalıdır. Bunun için de öncelikle selamlaşma, ziyaretleşme, görüşme ve hâl-hatırını sormaya dikkat etmelidir. 

Allah Resulünün bu yakın alakası karşısında gayr-i müslim komşuları dahi onu sever ve sayarlardı. O da onların davetlerini kabul eder, ikramlarını geri çevirmezdi. Bir hadis-i şerifte onun İranlı komşusu tarafından davet edildiğinden bahis geçmektedir. Yahudi komşularının da eziyetlerine sabreder, onlar kendisine ve ashabına eziyet etse de o iyi muamele etmeye gayret gösterirdi. 

Peygamberimiz, komşu hakkı konusunda şöyle demiştir: “Komşular üç derecedir: Gayr-i müslim komşular: Bunların sadece komşuluk hakkı vardır. Müslüman komşular: Bunların hem komşuluk, hem de din kardeşliği hakkı vardır. Akraba ve Müslüman olan komşular: Bunların komşuluk, din kardeşliği ve akrabalık hakkı vardır.” (Heysemî, VIII, 164) 

Sahabe-i kiram da Peygamberimizi örnek almıştı. Sahabeden Abdullah bin Amr bir koyun kestirmişti. Ailesine: “Yahudi komşumuza verdin mi? Yahudi komşumuza verdin mi?” diye telaşla sordu ve sonra, “Ben Hz. Peygamber'den şöyle işittim” diyerek, Peygamberimizin “Cebrail bana komşu hakkında o kadar tavsiyede bulundu ki, onu mirasçı kılacak sandım…” (Buhari, Edep. 38) hadisini nakletti. (Ebû Dâvûd, Edeb, 122, 123;)

Komşu hakkının önemini anladığı için Müminlerin annesi Hz. Aişe, iki komşusundan hangisine öncelikle ikram etmesi gerektiğini Peygamberimize sormuştu. Peygamber Efendimiz: “Kapısı sana daha yakın olandan başla.” buyurdu. (Buhârî, Edeb, 32) 

Sahabeden Ebu Zer radıyallahu anhu da şöyle buyurmuştu: Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem bana şöyle tavsiye etti: “Çorba pişirdiğin zaman suyunu çok koy. Sonra da komşularını gözden geçir ve gerekli gördüklerine güzel bir şekilde takdim et!” (Müslim, Birr, 143)