Şikâyetçiyiz, yani biz, bütün insanlar. Biz dedik, çünkü “biz”, sohbet ikliminin oluşturduğu beraberlik ruhunun dilidir. Neden şikâyetçiyiz? İnsanlar arasında teknoloji üzerine dokunmatik, sanal bir dünyaya doğru gittiğimizden dert yanıyoruz. Niye mi? Sıcak iletişim dediğimiz yüz yüze iletişim azalırken; cep telefonu, sosyal medya, internet üzerinden soğuk iletişime geçildi. İnsanlar birbirlerini göremez oldu. Bu “görmemezlik” aynı zamanda muhatabın, dinleyicinin hangi halde olduğunu dikkatlerden kaçırdı.

Dikkatler insandan ziyade eşyaya odaklandı. İnsan faktörü aradan çıkarıldı. Ödemeler, alışverişler, otobüse bininceye kadar hep kartlı otomatiğe bağlandı. Alışveriş yaparken 'dııt' sinyali duyduğumuz en çok seslerden biri haline geldi. Hayırlı işler, kolay gelsin, bereket versin, gibi memnuniyet verici cümleler de unutuldu. Hatta çoğu alışverişi, ödemeyi internet üzerinde yapıp kuyruktan kurtulmak bir an çözüm gibi göründü.

Teknolojik iletişim iyice arttı; ancak iki insan arasındaki sohbet, konuşma mesafesi de arttı. Güzel konuşmak, belagat, fesahat, söz sanatları bir tarafa iki kelamı bir araya getirmekte zorlanılıyor. Cevaplar, tek heceli konuşmayı yeni öğrenen insan gibi sadece tepki vermek manasında kullanılıyor. 'Hımm, hadi ya!' gibi cevaplar, bazen de el, kol, baş sallamalar konuşma yerine geçebiliyor. Bunun içindir ki artık güzel konuşma kurslarına ihtiyaç da kalmadı. Komut, kod, şifre ve talimat ile çalışan mekanik bir hayat ile karşı karşıya kalındı. Gittikçe sessizleştik, konuşmaya ihtiyaç kalmadı.

Kısa mesafede uzun sessizlikler;

Gittikçe metalaşan sosyal ve ekonomik hayatımızda, özellikle cep telefonu her yerde ağ ördü. Geçen haftaki yazımda da bahsettiğim İngilizce “no mobile phobia”dan türetilen “nomofobi”yani cep telefonundan mahrum kalma korkusu bir hastalık haline geldi. Özellikle yeni nesil sosyal ağlara bağlı kalarak farklı bir asosyal tanımı oluşturdular. Yeni teknolojiler konusunda uzman FaDa ajansından DamienDouani cep telefonunu kaybetme korkusunun insanları bunalıma sevk ettiğini ortaya koyan araştırmasında ilginç tespitler dikkat çekiyor. Dijital, dokunmatik telefonlardan önce smsnomofobi olarak görülüyor, durmadan kısa mesaj yazanlar 'başparmak nesli'olarak adlandırılıyordu. Mobil internet ve akıllı telefonlar mobil oyun ve uygulamalar, bu bağımlığı (10.000 SMS gücünde) hat safhaya çıkardı. Fransa'da yapılan bir araştırmada da Fransızların yüzde 22'si cep telefonları olmaksızın bir gün bile geçirmelerinin “imkansız” olduğunu ifade ediyor. Bu oranın 15-19 yaşlarında yüzde 34'e çıkması ise yeni neslin kendini daha da kaptırdığını gösteriyor.

“Dünya cep telefonsuz günü”nün organizatörü PhilMarso, “Akıllı telefonlarına bağımlı insanları anlayabiliriz, çünkü her şeyleri, bütün hayatları onun içinde. Şayet, cep telefonları kaybolur ya da bozulursa, kendilerini dünyadan tamamen kopuk hissederler.” diyor. Hayatı mobil yaşamamak gerektiğini, teknolojiye bu derecede bağımlı olmamayı hatırlatıyor.

Konuşmak deyip geçmeyin;

Hayatımızı emanet ettiğimiz soğuk iletişim de denilen mobil hayattan, sıcak iletişim alanları dediğimiz yüz yüze iletişime geçildiğinde insanlar kimin ile ne ve nasıl konuşacağına dikkat etmemeye başladı. Peki, konuşurken sadece kendinizi mi düşünüyorsunuz, yoksa muhatabınızın ruh halini, zihnini hiç göz önünde bulundurdunuz mu?

Bütün teknolojik, mobil iletişim araçlarından sıyrılıp iki saat durmadan gayet güzel bir şekilde muhabbet edeceğiniz kaç muhasip/sohbet arkadaşınız var acaba? Mobil cihazlar bir arkadaş muamelesi gördüğü içindir ki, kaybolma korkusu ya da ondan ayrılamama bir hastalık olarak teşhis ediliyor. Kaliteli sohbet edip konuşacağınız sohbet ortamı insana ne kazandırır? Geçmişin sohbet kültürünü burada hatırlamak gerekiyor. Tasavvuf erbabı sohbet arkadaşlığına Hazreti Musa ile Hızır'ı göstermişlerdir. Nakşibendi nazarında sohbet kemalatın ve saadetin en mühim noktasıdır. İmam-ı Rabbani Hazretleri Mektubat adlı eserinde sohbet ve âlim münasebeti hakkında şöyle der :”Sohbet, bir kere de olsa, beraber bulunmak demektir. Hakiki âlimin bir saat kadar sohbetinde bulunmak, yedi yüz sene ibadet etmekten daha hayırlıdır.” der.ve şu hadis-i şerifi zikreder. “Kırk gün içinde bir âlim meclisinde bulunmayan bir kimsenin kalbi kararır.” Doğudan batıya ve İslamiyet'in Anadolu'ya ulaşmasıyla gönül ehlinin dilinden dökülen her söz bir eser haline geldi. Anadolu'ya gelen mürşitler, evliyalar, gönül ehli darmadağın duran gönülleri sohbet meclislerinde birleştirdi. Dergâhta, tekkede, mecliste sadra şifalı sohbetlerini esirgemediler. Sohbet sayesinde İslamiyet dört bir yana ulaştı.
Sohbet daha yakın bir konuşma şeklidir. Aklınıza gelen her şeyi söylemeyi sohbet diye anlıyorsanız, yanılıyorsunuz. İyi bir sosyal çevre yapıp mobil bağımlılıktan kurtulmak istiyorsanız muhatabınızı da sohbete dâhil etmelisiniz. İlk önce kendinizi mobil bağımlılıktan kurtulun; yani önce kendinizden ve sonra etraftan başlayın.