Gönül dilime, beyaz bir güvercinin ayağına bağlanmış, en güzel aşk cümlelerimi yazdım. Ve sonsuz maviliğe doğru yolcu ettim onu… Her kanat çırpışında ömre dâhil olmuş bir kitabın mis gibi kâğıt kokusu yayıldı etrafa… Ayaklarım başka, bambaşka diyarlara doğru yol aldı.

Kendimi bir kitap vadisinde buldum. Bin bir çeşit kitap kuşlarının ev edindiği bu vadinin cıvıltıları edebiyatın çeşitli alanlarının dilinden etrafa yayılıyordu. Canlı bir kütüphane gibiydi burası… 

Çocuklar gibi şen, onların dünyası gibi renkli, sürekli konuşup, sorular soran papağanlar… Ahenkli, güzel öten şiir bülbülleri… Seni anlayan, senle konuşan (deneme) muhabbet kuşları… Heyecanlı, bir olay yaşar gibi oradan oraya uçan, durmaksızın öten roman kanaryaları…

Her yer cıvıl cıvıldı. Bilgin bir baykuş yanıma geldi ve koluma kondu. “Kitapların dünyasına hoş geldin” dedi. Gerçekten ne de hoş gelmişti bu vadi bana…  Kuşlar kitapların kişiliklerine bürünmüş, onları anlatıyordu. Hepsi canlıydı.

Binlerce insan vardı. Bu vadiyi merak etmiş, burayı görmek için akın akın geliyorlardı. Özgürce dolaşan kitap kuşları onları görmek için gelenlere saygıda kusur etmiyordu. Hatta ve hatta sevdikleri insanlarla yaşamak için onların evinde daimi kalmayı kabul ediyorlardı.

Bu kuşların yavruları da vardı. Onlar daha yeni yeni filizlenen kitapları temsil ediyordu. Her kuş insanın başka bir dünyaya yolculuk yapmasını sağlıyor, ona bambaşka duygular yaşatıyordu. Bu vadinin güzelliğini görenler bir daha vazgeçemiyor, her defasında onu ziyaret etmek istiyorlardı.

Kitap kuşları insanların en iyi dostlarıydı. Ölümsüzlerdi. İçlerindeki dünya, insanı gerçek hayattan birazda olsa uzaklaştırıyor ve huzur veriyordu. Mutluluk veren şeylere ne çok ihtiyacımız vardı. Özlem duyuyorduk güzel günlere…

Bu tür düşüncelere dalmış etrafı izlerken, karşımda duran birinin bana; “Kitabınız ne anlatıyor?” diye soru sorması ile kendime geldim. “Mevsimlere bürünmüş duygular sizi seksen ayrı dünyaya götürüyor.” diye cevap verdim bir anda…  Karşımdaki kişinin biraz anlamsız, birazda şaşkın bir şekilde bana baktığını fark ettim. “Size beşinci bir mevsimi yaşatacak bu kitap… Bu mevsimin ismi dahi yok daha…” Bu açıklamamın üzerine tebessümle, “Eşim için en güzel hediye bu olsa gerek” diye cevap verdi karşımdaki beyefendi. Gülümsemesine karşılık memnuniyet ve düşüncelerimden sıyrılamadığım mahmurluk ile “Şanslısınız, iyi yolculuklar” diye cevap verdim.

Gelen birçok kişiye daha ne tür cevaplar verdiğimi hatırlayamıyorum. Bu ortam en çok beni etkiledi sanırım… Kitaplar ne muazzam şeyler… Sizi, siz olmaktan çıkarıyor. Düşüncelerin sonsuz ve sürekli yenilenen dünyasına dâhil oluveriyorsunuz.

Tadı damakta kalan bir kitap fuarını daha yaşamanın sevinci, fuarda kendi kitabımla bulunmamın mutluluğu ve bitmesinin burukluğu ile daha nice güzel kitap günlerinde, yazı dostları ile buluşmayı temenni ediyorum.

Benim ilk kitabımla katıldığım, ilk fuarım oldu.

Konya’mıza böyle güzel günleri kazandıran Konya Büyükşehir Belediye Başkanımız Uğur İbrahim Altay ve ekibine, beni stantlarında ağırlayan Selçukya Kültür Sanat Derneği Başkanı ve Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şubesi Başkanına… Derviş Ahmet Şahin’e ve Şener İşleyen’e… Bu yolda daima bana destek olup yanımda olan aileme, arkadaşlarıma, öğretmenlerime, sevdiklerime teşekkürler ediyorum.

Daha nice güzel günlerde buluşmak dileğiyle yazı dostlarım…