İnsan oruçluyken, burnu daha hassas oluyor. 

Güzel kokuları da, çirkin kokuları da daha hızlı bir şekilde algılayıp, tepki verilebiliyor. 

Tıpkı fırından çıkan sıcak ekmek kokusu gibi... Ya da akşam saatleri yaklaştığında evlerden gelen yemek kokusu gibi... Veya bir restoranın yanından geçerken burnunuza gelen çeşitli yemeklerin ortaya karışık hali gibi... 

Açken kokuya daha duyarlı olan bünyelerimiz, yemek kokusunu almak için ise adeta iz sürüyor. 

Tabi bu kokuların bir de kötü olan tarafı var. Karatay halkının sıklıkla yaşadığı, zaman zaman dillendirdiği, şikayetini belirttiği ancak bir sonuç alamadığı kokular...

Karkent, Karşehir, Fetihkent gibi toplu konutların bulunduğu, Karatay nüfusunun yoğun olarak yaşadığı Ereğli Çevreyolu'nun şehre bakan yamacı, bitmek tükenmek bilmeyen kötü kokuların kaynağını araştırıp, kokuları engellemeye çalışmakla meşgul. 

Açık söylemek gerekirse Aslım Çöplüğü'nün burada olması kötü kokuların çevreye yayılmasında bir etken gibi gözüküyor. Ancak insanın burnunun direğini sızlatır derecede kötü kokuların tek kaynağının Aslım Çöplüğü olduğunu söylemek de doğru olmaz. 

Şehir merkezindeki başıboş hayvanlar toplanıp, kısırlık iğneleri yapıldıktan sonra Aslım civarındaki boş arsalara bırakılıyorlarmış. O bölgeden gelip geçenler, başıboş hayvanların bir kısmının öldüğünü ve ölmüş hayvan leşlerinin Aslım'dan gelen kokuların daha ağır bir hal almasında etkili olduğunu söylüyor.

Karatay şimdi farklı bir Karatay olmak istiyor. Yerleşimiyle, doğasıyla, havasıyla, suyuyla... Karatay Belediye Başkanı Mehmet Hançerli, daha önce yaptığımız görüşmelerde Karatay'ı şehrin yeni cazibe merkezi haline getirmeyi amaçladıklarını belirtmişti. 

Karatay şehrin yeni cazibe merkezi olur. Ancak önce bu kötü kokuların kaynağının bulunması ve bertaraf edilmesi gerekiyor. 

Çünkü bu kokular, Karatay'ın itibarına gölge düşürüyor. Özellikle Ereğli Çevreyolu'ndan Ticaret Borsasına uzanan yol üzerinde nüfusun yoğun olarak bulunduğu Karşehir, Fetihkent, Karkent gibi sitelerde ikamet edenler kötü kokulardan bir hayli mustarip. 

Bu sitelerde ikamet edenler, dertlerini dilekçe ile ilgili kurumlara anlatmaya çalışmışlar. Karatay Belediyesi'ne, Büyükşehir Belediyesi'ne, Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü'ne hafif bir esintiyle evlerine dolan kötü kokulardan duydukları rahatsızlıkları anlatmaya çalışmışlar.

Aslında o bölgenin insanı kötü kokuların kaynağını da biliyor. Hepsi Konya'nın değerli birer markası olan süt tesisleri de kötü kokulara kaynaklık ediyor. 

Bölgede çok sayıda süt işleme merkezi var. Mandıralar geceli gündüzlü çalışıyor. O bölgede ikamet etmeyenler bile özellikle gecenin belirli saatlerinde bölgeden geçtikleri zaman çok ağır bir kokuyla karşı karşıya kalabiliyor. 

Sanayi tesislerini şehirden ne kadar uzak tutarsak, şehirde hayat kalitesi o kadar yüksek olur. Gürültü gelmez, koku olmaz, trafik kilitlenmez. Daha bir çok şey... 

Bu anlamda ilk kurulduklarında belki şehirden uzak olan ancak, şimdilerde şehrin ortasında kalmış olan tesisler var. Bahsettiğimiz mandıralar gibi. Sütün kokusu bu kadar mı ağır olur. Az önce bahsettiğim sitelerde ikamet edenler, Temmuz sıcağında kapılarını pencerelerini sıkı sıkı kapatmak zorunda olduklarından yakınıyor. 

Balkona çıkamıyorlarmış. Bu sıcakta, dışarıdan gelebilecek her türlü kokuya önlemek için ne kadar delik varsa kapatmışlar, evlerinin içinde sıkıca oturuyorlarmış. 

O kokuları almayan, o sıkıntıları çekmeyen tabii ki bilemez bölgedeki insanların yaşadığı sorunları. Mandıraların sahipleri muhtemelen Meram'ın en yeşil yerlerinden birinde ikamet ediyorlardır. Vatandaşın şikayetlerini dile getirdiği Karatay Belediyesi, Büyükşehir Belediyesi, Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü yetkilileri ve ilgili diğer kurumların temsilcileri bir kokunun insanı ne kadar canından bezdirdiğini yaşamadan bilemezler.

Bölgedeki insanlar kendi mülkleri olmasa, terk edip gitmeyi dahi düşünüyorlar. 

İster kızın, ister küsün ama bize de bu sorunları yazmak düşüyor.