Geride bıraktığımız 2016 yılı, terör saldırıları ile geçti. Hain saldırılar bir çok canımızı aldı, yüreklerimizi yaktı. 2017 yılının ilk saatlerinde İstanbul'daki bir gece kulübüne yapılan ve önceki gün İzmir'de gerçekleştirilen terör saldırıları Türkiye düşmanlarının 2017 yılında da rahat durmayacağını gösterdi. Kaldı ki; saldırıların durması da beklenemez zaten. Çünkü; Siyonist ve emperyalist güçler, Türkiye ve Orta Doğu'daki emellerinden asla vazgeçmeyecekler. Bunu söylüyorum çünkü dünyada Siyonist ve emperyalist güçlerin arkasında olmadığı tek bir terör olayı dahi yoktur. Artık bu bilinen bir gerçek olduğu için uzun uzadıya anlatmaya gerek yok. Önemli olan bu güçlere karşı bizim ne yapabileceğimizdir. 

Türkiye topyekün bir saldırı altında. Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde terörü bitirme 'Çözüm'leri çözümsüz kalınca hatta terörün güçlenmesine fırsat verince, terör büyük bir tehdit haline geldi. Ancak talihsiz politikanın yanlışlığı, bölgede başlatılan operasyonlarla net bir şekilde anlaşılmış oldu. Hain terör örgütü, bitirilmesi için planlanan 'Çözüm'ü, hendekler kazarak, silah, cephane yığarak geçirmişti. Kendi özellerinde amaçları bölgede bir Kürt devleti kurmak olsa da, amaç aslında Siyonist İsrail'in Büyük Orta doğu Projesi'nden başka bir şey değildi. Bu amaç doğrultusunda yapılan bu girişimler, devletin müdahalesi ile engellenmiş oldu. Siyonistlere ve emperyalistlere ilk tokat aslında bölgede başlatılan operasyonlarla başladı. O günlerden sonra terör olayları ülkenin dört bir yanında kol gezmeye başladı. 

Terör olayları ile Türkiye'ye diz çöktüremeyeceklerini anlayan bu güçler, FETÖ'yü devreye sokarak, hain bir girişimle Türkiye'yi durdurmaya çalıştılar. Ancak yine başarılı olamadılar. Bu da ikinci bir tokat olarak dış güçleri oldukça rahatsız etti. 

Türkiye kararlı duruşunu sergilemeye devam ederek, sınır güvenliğini tehdit eden terör örgütlerine karşı 24 Ağustos'ta Fırat Kalkanı Harekatı'nı başlattı. O günden bu yana harekat başarılı bir şekilde devam ediyor. Üçüncü tokat Fırat Kalkanı Harekatı ile gerçekleştirildi. 

Dolayısı ile Türkiye, kendisine yönelik her diz çöktürme hamlesine karşı, düşmanlara bir tokat geçirmiş oldu. Bu kararlı duruş devam ettiği sürece, saldırılar daha da güçlenerek gelecektir. 

Şunu net bir şekilde ifade etmek gerekirse; Türkiye son 14 yıldır yürütülen politikaların aksine, farklı bir politika güderek, farklı bir yola girmiştir. Yani Türkiye, olması gereken yolu yenice bulmuştur. Saldırıların yegane nedeni de budur. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın da ifadesiyle artık “Türkiye kendi göbek bağını kendisi kesiyor”. Bu doğru yürüyüş asla durmamalı, devleti yönetenlerimiz kararlı bir şekilde yoluna devam etmelidir. Bilinmelidir ki; Türkiye'nin bekası için yapılan her doğru adımda, Türk milleti her zaman yöneticilerimizin yanındadır. Bunu da son 1 yıllık süreçte iyi bir şekilde gördüğümüzü ifade etmemiz gerekiyor. 

Bu mücadeleyi sürdürürken, tarihimizden ilham alarak, geleceğimize bakmamız gerektiğini düşünüyorum. Çanakkale'yi düşünün; ne diyordu Milli Şairimiz Mehmet Akif, “Kimi Hindu kimi yamyam kimi bilmem ne bela...” Çanakkale'de onlarca düşmana karşı bir millet nasıl zafer kazanıp destan yazdıysa, bugün de aynı imanlı ve kararlı duruşla, yeni bir destan yazılabilir. Dünden bugüne değişen hiçbir şey yok. O gün Çanakkale'de ecdat dünyaya kafa tuttu şimdi de Türkiye olarak, Çanakkale'nin kahramanlarının torunları olarak, dünyaya kafa tutuyoruz. Değişen ve gelişen dünya düzenini de düşünürsek, bugün dünkünden daha zor bir mücadelenin içerisinde olduğumuz bir gerçek. Ancak; Türk milletinin en güçlü kalkanı benliğinde, özünde gizlidir. Bu ruhu kaybetmezsek, mücadelenin kazananı yine biz olacağız. Bu bakımdan, devlet ve millet olarak, kararlı bir şekilde mücadeleyi sürdürmeye devam etmeliyiz. Çünkü yine hatırlatmak isterim ki; yürüdüğümüz bu yoldan devam ettiğimiz sürece, saldırılar artarak devam edecek. Bu bakımdan, siyasetiyle, bürokrasisiyle, iş dünyasıyla, esnafıyla, emeklisiyle, işçisiyle velhasıl tüm Türkiye olarak bir ve beraber olarak, kenetlenerek, mücadelemizi sürdürmeliyiz. Bizim Suriye gibi olmamızı isteyenlere fırsat vermemeliyiz. Bizim Türkiye'den başka vatanımız, ay yıldızlı al bayraktan başka bayrağımız yok. Herkes buna göre hareket etmeli, herkes elini taşın altına koymalıdır. Unutulmamalıdır ki; artık nemelazımcılık vakti bitmiştir. Sevgi, saygı ve dua ile...