Malumunuz Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında eline bazı dekontları alarak Cumhurbaşkanı ve yakınlarıyla alakalı bir takım ağır iddialar dile getirmişti. Çok kısa bir süre içinde grup toplantısının konusu olan o kâğıtların öne sürülen iddialar ile alakası olmadıkları ortaya çıktı. Aslında Kılıçdaroğlu’nun bu tür durumları alışkanlık haline getirdiğini gözlemlemek zor değil. 

Bundan yedi yıl önce gerçekleştirilen bütçe görüşmelerinde Genel Başkan Kılıçdaroğlu kürsüye gelerek, Kayseri Büyükşehir Belediyesi ile alakalı bir takım iddialarda bulundu ve yine bazı kâğıtları belge olarak gösterdi. Meclis içerisinde oluşan hareketliliğin ardından gerekli çalışmalar başlatıldı ve dönemin Belediye Başkanı Mehmet Özhaseki gerçek belgeleri ilgili makama gönderdi. Bunların ardından kürsüye çıkan dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, genel kurul kürsüsünden iddiaları tek tek çürüterek herkesin unutamadığı “çaktın yine” cümlesini kurarak durumu özetledi.

Hemen bu olayın akabinde konuya muhatap olan Kayseri Büyükşehir Belediyesi Kemal Kılıçdaroğlu’nu mahkemeye vererek davaları kazandı ve çok büyük ölçüde tazminat almaya hak kazandı. Ayrıca o kazanan paralar ise Kayseri’de ihtiyaç sahiplerine gıda olarak döndü.

Buna benzer nice olaylar ile gündeme gelen Kemal Kılıçdaroğlu yine 2011 seçimleri öncesinde ÖSYM’DE torpil yapıldığı iddiasını dile getirerek bir bakanın yakınının üniversiteye girmesi için talimat verildiğini, belgelerin tamamının ise elinde olduğunu söyledi. Ortada delil ise sahte bir e-posta hesabından gönderilen maildi. Günlerce meydanlarda bu konu için dolaşan Kılıçdaroğlu, yine çuvallayarak konuda gerdi adım attı.

Aslında baktığınız zaman bir Genel Başkanın bu tür durumlarda derhal istifa ederek koltuğunu devretmesi gerekiyor ancak CHP içerisinde durum böyle işlemediği için hataya düşen ya da kaybeden yerinde kalmaya devam ediyor. Hatta olayın kapanışı bir özür ya da utanç ile de son bulmuyor. 

Kılıçdaroğlu ve kurmaylarıyla ilgili bu durum farklı işliyor. Bu duruma o kadar alışkın hale gelindi ki artık seçmenler ve parti içerisinde olanlarda aynı politikayı benimsemiş durumda. 

Bakıldığından ortaya atılan bu iddiaların doğruluğunun ya da yanlış oluşunun Kemal Kılıçdaroğlu için hiçbir önemi yok. Saymış olduğu bir çok kavramın politikalarında da yeri yok. Yanılmanın, utanmanın ve mahcubiyetin Kılıçdaroğlu’nın dünyasında önemi hiç olmadı olmayacakta.