10 Kasım törenlerinde bazı okullarda öğrencilere, Mustafa Kemal Atatürk’ün fotoğrafı önünde secde yaptırılması olayı; Kemalizm’in din haline, Atatürk’ün de bu dinin ilahı haline getirilmek istenmesinin son devirdeki en bariz örneği olmuştur.

Aslında bu ve buna benzer dinimiz açısından oldukça sakat olan uygulama ve sözler çok daha önceki yıllarda da olmuştur.

Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren Mustafa Kemal Atatürk’ü övmek adına ortaya konan çok abartılı ve sapkın ifadeler, onun tanrılaştırılmasının, görüşlerinin de dinleştirilmesinin örneklerini oluşturmaktadır.

Bunlardan ilki, Ağustos 1928’de Hâkimiyet-i Milliye Gazetesi Matbaası’nda bastırılan ve hâsılatı Türk Tayyare Cemiyeti’ne ait olan “Türk’ün Yeni Amentüsü” adlı kitaptı.

Yeni alfabeye geçiş döneminde basılan 60 sayfalık, Osmanlıca kitapta, takma ismi “Sâfi” (Tekin Alp) adlı müellifin, İslam’ın iman esaslarını içeren amentü duası yerine kaleme aldığı şu ifadeleri yer alıyordu:  

“Kahramanlığın örneği olan ve vatanın istiklalini yoktan var eden “Mustafa Kemal”e, onun cengâver ordusuna, yüce kanunlarına, mücahid analarına ve Türkiye için âhiret günü olmadığına iman ederim. İyilikle fenalığın insanlardan geldiğine, büyük milletimin medenî cihanda en büyük mevkii kazanacağına, hamaset destanlarıyla tarihi dolduran kudretli Türk ordusunun birliğine ve “Gazi’nin Allah’ın en sevgili kulu olduğuna kalbimin bütün hulusuyla şahadet eylerim.”

Müslümanın amentüsünde geçen; “Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe, kadere, hayır ve şerrin Allah’tan olduğuna inandım. Öldükten sonra diriliş haktır. Allah’tan başka ilah olmadığına, Muhammed’in O’nun kulu ve elçisi olduğuna şahitlik ederim” esaslarına aykırı ve bu esaslara karşı uyduruk bir amentü ortaya atmak, yeni din tesisinden başka bir şey değildir.          

Osmanlı paşası olan ve Osmanlının son Padişahı tarafından Anadolu’ya gönderildikten sonra kahraman haline gelen bir liderin arkasına saklanarak, tarihi olayları çarpıtmayı ve her fırsatta İslâm düşmanlığı yapmayı amaç edinen çevreler, Milli Şairimiz Mehmed Akif’in ifadesiyle “hayayı, utanmayı kaldırmaktan, mukaddesatı ısırmaktan ve Hüda’ya saldırmaktan” çekinmediler.

Dönemin bazı şairleri, Mustafa Kemal Atatürk’ü “peygamber” hatta “ilah” derecesine çıkarmakta birbirleriyle yarıştı.

Bunlardan Ali Hadi, “Gazi” başlıklı şiirinde:

“Her yaptığın iş harikadır, her sözün ayet,

Kavmin olalım, sen bize, din eyle inayet!

Din istemeyiz öyle Arap felsefesinden,

Gazi ! Bize bir din de yarat Türk nefesinden!..” derken,

Halil Bedi Yönetken:

“Tanrı gibi görünüyor her yerde,

Topraklarda, denizlerde, göklerde;

Gönül tapar, kendisinden geçer de,

Hangi yana göz bakarsa: Atatürk.

Babasından önce onun adını,

Öğretiyor oğluna Türk kadını,

Ondan aldık yaşamanın tadını,

Bahtiyarız, bahtiyarsa Atatürk.” Sözleriyle bir “Atatürk Marşı” besteledi.

Yusuf Ziya Ortaç da:

“Dağların ardında sönüşü gibi,

“Millete can veren, vatan yaratan;

“Tanrının göklere dönüşü gibi,

“Her zaman ırkıma büyük Baş Atam,

“Tanrılaş gönlümde, tanrılaş Atam!”

demekten geri durmadı.

İlhami Bekir;

“İlk adam, mavi gözlerle baktı toprağa,

“Toprağın haritasını çizdi bayrağa;

“Allah değil, o yazdı alın yazımızı” dedi.

             

Osman Nuri Çerman;

"Cennetse bu yurt, sen onu buldun harabe
Bir gün olacaktır anıtın, Türklüğe Kâbe!
Zindan kesilen ruhlara bir nur gibi doldun
Türk ırkının en son bir peygamberi oldun!” mısralarının ardından,

Atatürk’ün sözlerinin “Kur’an” gibi kutsal olduğunu ifade ederek: “Vatan kurtaran Atatürk’ün ağzından çıkan sözler de bir Tanrı buyruğudur. Türkçe Kur’an okur gibi, onu da oku!.. Tekrar oku ve herkese okut!.. Öğret!.. Anlat!… Yaz, yazdır, yay, yayınla!.. Kutsal kitapların ruhundan ayrı olmayan “Kemalizm” prensipleri, vatansever Türk’ün imanı, ibadeti, medeniyeti, istiklali ve istikbalidir!..” satırlarını kaleme aldı.

Dönemin CHP Edirne milletvekili Şeref Aykut,  KAMALİZM adıyla yayınladığı kitabında, "Kamalizm, bütün dinlerin üstünde bir yaşamak dinidir!" diye söze başladı. Ve CHP'nin 6 okunu, KAMALİZM dininin 6 esası olarak göstermeye çalıştı.

Behçet Kemal Çağlar’da dönemin CHP Erzincan milletvekiliydi. Süleyman Çelebi'nin sevgili Peygamberimiz için yazdığı Mevlidi baştan sona kadar Atatürk üzerine uyguladı: "Ol Zübeyde Mustafa'nın ânesi / Ol sedeften doğdu ol dürdanesi / Gün gelip oldu Rıza'dan hamile / Vakt erişti hafta vü ve eyyam ile!.."

Kemalettin Kamu, dönemin CHP Erzurum milletvekiliydi ve Çankaya önünde secdeye kapananlardandı. Şöyle diyordu:

“Ne örümcek, ne yosun

Ne mûcize, ne füsun,

Kâbe Arab’ın olsun

Çankaya bize yeter.”

O dönemdeki bu ve bunlar gibi nice sapkın düşünce ve uygulamalar, zamanımızda öğrencilere secde yaptırma olarak tezahür etmiştir. Bu düşüncede olanlar bilsinler ki Atatürk adına yaptıkları bu girişimler, Atatürk’e en büyük zararı vermektedir. Sağlıklı ve mutlu yarınlar efendim.