Tarihe geçecek bir gün oldu...

Aylardır bu günü tarihe geçirebilmek için çaba sarf etmiştik. 7 Haziran demiştik 7 Haziran...

Türkiye'nin geleceğinin yön bulacağı önemli bir tarih demiştik ki, hakikaten de öyleydi.

Türkiye bu güne kilitlenmişti. Herkes 7 Haziran'ı konuşuyordu.

Ve takvim yaprakları 7 Haziran'ı gösterdi. Gün o gündü, malum gün... Seçmenin hür iradesinin sandıkta tecelli ettiği gün...

Hakikaten, birkaç siyasi partinin gövde gösterisi yapıp meydanlarda liderlerin avaz avaz bağırmasının neticesi değildi bu. Küçük çapta düşünecek olursak Türkiye için, daha büyük düşünecek olursak ümmet için 7 Haziran kilit bir tarih, bu seçimler de kilit bir olaydı...

Sonuçlarını aldık, seçimi neticeye ulaştırdık.

Peki kim kazandı, kim kaybetti?

AK Parti'nin üzerinde 13 yılın vermiş olduğu bir metal yorgunluğu olduğunu gördük bu seçimde. Her ne kadar Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu gibi bir faktör vardıysa da, o metal yorgunluğu kendisini hissettirdi.

Kazananlara mı yazmak lazım, kaybedenlere mi yazmak lazım muallakta... AK Parti'nin bir önceki seçime yani, 2011 Milletvekilliği Genel Seçimleri'ne göre bir düşüş yaşandığını görüyoruz. Ama bu düşüş, Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu'nun kaybı anlamına gelmiyor.

Bu düşüş, AK Parti açısından tüm il ve genel merkez teşkilatlarının takkelerini önlerine koyup, 'biz nerede ne yanlış yaptık' diye düşünmelerini gerektiren bir düşüş...

Kimse kızmasın, gerçekler ortada. İçinde yaşadığımız şehir, Başbakan Davutoğlu'nun memleketi Konya, aslında Türkiye'nin özeti gibiydi AK Parti için. Gerçekleri görüp göstermeye çalışmış olmak yeterli gelmiyormuş. Anlatılanlar karşınızdakinin anladığı kadarıylaymış...

Konya olarak Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu gibi bir liderin kıymetini bilemedik. Konya olarak bir Başbakan şehri olmanın önemini kavrayamadık. Daha doğrusu Konya'dan ziyade bu sözlerim AK Parti Konya İl Teşkilatı'na yöneliktir...

Ve şimdi kimse kusura bakmasın. Çok büyük hedefler koymakla olmuyor. Koyduğunuz hedeflere ulaşabilmek için çalışmanız, emek harcamanız gerekiyor. Her şeyden önce davanıza inanmanız gerekiyor. Şahsi kanaatim, AK Parti Konya Teşkilatı'nın davasına yeterince sahip çıkamadığı yönünde. Başbakanına yeterince sahip çıkamadığı yönünde.

Partinin içerisinde ne oldum delisi olanlar var ya, bu sonucun müsebbibi onlardır. Burunları bir karış havada gezen, küçük dağları ben yarattım edasına kapılan ve hatta riyaya ve kibre bürünenler sayesinde Konya, Başbakan'a rağmen, Ahmet Davutoğlu'na rağmen beklediği sonuca ulaşamadı.

Seçmeni küstürenler, AK Parti teşkilatı ve yine burnu havada olan o bazı milletvekilleri oldu. Yazık edildi, şahsi çıkarlar uğruna, bedenlerini birkaç numara daha büyük tutmaya çalışanların yaptıklarının sonucunda Başbakan Davutoğlu'na yazık edildi.

Prof. Dr. Şaban Çalış Hoca'nın çok güzel bir tespiti var. “Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu ilk defa bir seçime girdi ve Türkiye genelinde yüzde 40'lık bir oy oranına ulaştı. Bu, ilk defa bir partinin genel başkanı sıfatıyla seçime girmiş bir lider için büyük bir başarıdır” diyor Şaban Hoca.

Konya'da ve Türkiye'de kazanan Başbakan Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu olurken, kaybeden ise AK Parti oldu.

Kazananlar arasında MHP'yi de yazmak lazım. Çünkü bir önceki seçime göre birkaç puan da olsa oy oranını artırdı. Konya açısından değerlendirecek olursak, 3. milletvekilini çıkarması an meselesiydi.

CHP'de ise ciddi bir düşüş söz konusu. Konya'daki oy oranı yüzde 10'un altında. Ama yine bir milletvekili çıkardı. Konya'yı şaşırtan önemli bir gelişme ise yüzde 4 oy oranı ile HDP oldu. HDP'nin oy oranlarına bakıldığında Türkiye genelinde yükselişte olduğunu görebiliyoruz.

Ve Saadet... Büyük Birlik Partisi ile ittifak halinde girmişti seçime. Oy oranı Saadet tabanı ile Büyük Birlik tabanını ortaya koyan bir orandı. Seçimin öncesinde çok fazlaca saldırılmış, paralelin oylarının Saadet'e kayacağı iddia edilmişti. Açıkçası Saadet Partisi'nin oy oranının yükselmemesi beni sevindirdi. Çünkü yükselseydi, paralel ile ittifak yaptığı düşüncesi daha hakim ve daha ağır basmış olacak. Temiz bir yüzde 2, kirletilmiş bir yüzde 10'dan çok daha iyidir. Bu açıdan Saadet'i de kazananlar kulübüne yazabiliriz.

Gelelim zurnanın zırt dediği yere...

Hükümetin kurulabilmesi için gerekli olan 276 milletvekili sayısına hiçbir parti tek başına ulaşamıyor. Bu durum, tek parti hükümeti kurulamayacağını da gösteriyor. Bundan sonraki süreçte ne yapılacak? İşte yeni bir merak konusu.

Bundan sonraki süreçte Cumhurbaşkanı Erdoğan'a büyük görevler düşecek. Hükümeti kurma yetkisini en çok oy alan AK Parti'ye verecek. AK Parti tek başına hükümeti kuramayacağına göre, 2. partiye de hükümeti kurma yetkisi sunulacak. O da kuramazsa 3. parti...

Yani kısacası 2019'a kadar seçim yapmayacak dediğimiz güzel Türkiyemiz, en kısa sürede tekrar seçim için sandık başına gidecek.

İnşallah burada alınacak dersler alınır. İnşallah bu süreçte başımıza gelenler ve gelecek olanlar bize bir ders verir. İnşallah Türkiye için en hayırlısını umduğumuz bu seçimde bu sonuç bizim için hayırlıdır. Ve inşallah hayır gördüğümüz şeylerin akıbeti de hayrolur. Kaybettiklerimiz ve kaybedeceklerimizin üzerimize sindirdiği bu ağır koşullardan bir an önce kurtuluruz.