Devlet yönetimine, demokrasiye bir de bireyin yönettiği, toplumun çekirdeği aile ve bireylerin iletişim biçimi ile bakalım dedim.

Bireyin kendi dünyasından ilişki ve iletişimi sorgulayalım.

Belki bu yöntemle neden demokrasi anlayışımızın bir türlü olgunlaşamadığının farkına varabiliriz.

Çevremizde birçok evliliklerde rastladığımız karı koca çatışmalarına dikkat kesilelim...

Daha evlilik arifesinde el ense çekme babında sen ben atışmaları ile başlayan yuvaların kuruluş şeklini düşünün.

Kız veya erkek ailesi; aman dikkat et oğlum elini verirsen kolunu kaptırırsın.

Daha ilk günden otoriteni çizdirme.

Hatta nikâh aşamasında, kim ayağa önce basarsa o evde hâkim olur zihniyeti. Ben de erken basanlardan birisi oldum maalesef. Keşke basmaz olaydım. Bu satırları bugün yazan birisi olarak hayatımda hiçbir etkisi olmamasına rağmen basmasam çok iyi olurdu. Espri de olsa gereksiz. Hatta yanlış. Psikolojik olarak karşı taraf üzerinde silinmeyen etkilere sebep olabilir. Algı ve zihinde bir tahribata sebep olabilir. Çünkü o bunun öyle bir etkisi olacağına inanıyordur.

Evlendikten sonra senin ailen karıştı,  benim ailem karışmadı.

Daha sonra sen zaten böylesin. Ben demedim mi, sözleri konuşmanın ağırlık merkezini değiştirmeye başlar.

Sonra adım adım örülen kin ve nefret söylemleri ben haklıyım, sen haksızsın keskin duruşlarına dönüşür.

Çocuklar bana benziyor, sana benzemiyor. Kötü davranışları senin iyi davranışlar benim.

Sonra taktikler. Çocuklar en çok beni sevsin, bana güvensin. Karşılıklı çocuklara rüşvetler.

Ve ortada evlilik kurumu diye doğruluğu çürümüş paramparça bir kurum.

Ben hata yaptım, kusura bakma nezaketinin en kötü strateji kabul edildiği davranış biçimi.

Özür dilerim hiç böyle düşünmemiştim davranışının en zayıf davranış biçimi görüldüğü zamanlar.

Düşünmeden, dinlemeden, tahammül etmeden sadece yıpratmak amacı ile tek taraflı konuşmaya çalışmak.

Evliliğin başkahramanın huzursuzluk, mutsuzluk, kavga olduğu fiiller ve sıfatlar.

Hesapsız adım atmama. Sadece kendi açısından dünyaya bakma.

Karşı tarafı mağlup etme.

Konuşamama.  Kendi dünyasına çekilme.   Sadece kendi tarafının; akraba, partisi, çevresinin olduğu yerde bastırma, çoğunluğun tarafgir desteği ile üstün çıkmaya çalışma… Ya da haklı olacağım derken  sürekli ve susmadan  bakı sağlayıcı konuşma ve iletişim biçimi…

Ve sadece dışarıya karşı el ne der?  Düşüncesi ile rol icabı ile mutluluk görüntüleri.

Bu arada düşünmeyi,  tamamen unutmak...    Muhakemeyi insan davranışından çıkarmak…  İstişareyi aptallık saymak…  Ya da hiç aklına getirememek…

Karşıdakinin niyetini daha evlenmeden önceki alışkanlıklarına ve düşünce kalıplarına göre okumak ve değerlendirmek...

Bu arada sadece kendi alışkanlıklarını değil mahallenin ve içinde yaşadığı toplumun doğru yanlış bütün kurallarını kendi lehinde dayanak olarak kabul etmek.

Sadece, bir birini yıpratmak, itibarsızlaştırmak…

Bir yığın görünen görünmeyen rahatsızlık. Bir ömür boyu ipotek altına alınan çocukların psikolojisi,  mutsuz karı koca, aile bireylerinden nükseden psikolojik sebebe dayanan hastalıklar.

Zenginleşememiş hayatlar. Müflis sosyal hayatlar. Kısırlaşmış kişilikler, körelmiş duygular…

Şimdi karı kocanın yerine iktidar ve muhalefet partilerini koyun sonuç sizce nasıl görünüyor?

Sürekli itibarsızlaştırmaya çalışan iktidar. Sürekli şikâyet eden muhalefet…

Doğruyu doğru paylaşmayan, açık olmayan, kurumsallaşma konusunda zayıf davranan, iletişime ancak kendi istediği koşullarda girmek isteyen iktidar…

Hiçbir şekilde uzlaşmaya yanaşmayan, yıpratmayı esas strateji sayan.   Her adıma kulp takan muhalefet…

Bunu sadece devlet yönetiminde değil, belediyeleri de göz önüne alarak değerlendirin.

Devlet yönetiminde muhalefet olan partiler, büyükşehirde iktidar olunca iktidarın davranışına bürünüyor.

Aynı şekilde devlet yönetiminde iktidar partileri, belediyelere gelince muhalefet olduklarında şikâyet ettikleri her türlü gaddar, vurdumduymaz muhalefet biçimini uygulamaktan geri kalmıyor.

 Olan milletin imkânlarına oluyor.

Demokrasiye olan inanç sarsılıyor.

Kaynaklar israf ediliyor.

İstişare, muhasebe, muhakeme, iletişim, duygudaşlık gibi kavramlar eziliyor, zarar görüyor.

Estetik davranışlar, edep adap, ahlak zarar görüyor. İnançlarımızı kaybediyoruz. Saygı ve saygınlıklar kayboluyor.

Özgüven, iradeyi kullanma, fikir üretimi zayıflıyor.

İletişim, ilişkiler zarar görüyor.

Kim kazanıyor?

Yerini korumak isteyen bürokrasi,

Makamını ve konumu muhafaza etmek isteyen siyasetçiler ve siyaset çevresi.

Çıkarları ve faydaları olan ekonomik çevre ve güçler.

Kaostan beslenen ve buna göre taktik ve strateji geliştiren küresel çevreler.

Çözüm;

Eğitim, düşünerek yaşama, iletişimi güçlendirme, iradeyi kullanma azmi,  ortak paydaları besleme.

Haklılık hastalığından kurtulma, kendini analiz etme. Hatalarımızla yüzleşme. Önce kendimizi düzeltme. Anlama ve empati gayreti ile bir yerlerden doğru yolun rotasını bulabiliriz.