Kardeşten öte, bir dostluktu bizimkisi! Küçücük bir merhaba ile dâhil olmuştuk hayatlarımıza! Habersizce arkadaşlık tohumunu, gömmüştük yalnızlık toprağına! İleri de kocaman bir dostluk ağacının boy verip, meyveleriyle bizi biz yapacağından habersizce, bu hayat yoluna başladık.

 

   Hayat, savurdu bizi iklimden iklime! Kimi zaman soğuk bir karayelde, birbirimizin sıcacık sobası olduk. Kimi zaman ise, yanan masum yüreklerimize, soğuk bir su ferahlıyla serptik, mutluluk gülücüklerimizi! Bilmeden, gelişigüzel yaşamaktı bizimkisi!  

 

   Aynı Rabbe, tek Sevgiliye dostluğumuzu, emanet eder gibi sevdik. Hiçbir karşılık beklemeden, dostluk yolunda her şey mübah dercesine birbirimize koştuk. Sıkıntılar, mutluluklar ortak!

 

   Mevlana ile Şems gibi muhabbetle bağlı, Allah'a olan sevgimizi artırırcasına! Mânâ âleminde birbirimizin dili, kalbi olurcasına! Allah'la bütünleşmek uğruna, dostluğumuzu cihat sayarak, gönülleri fethetmek uğruna! Herkesin arkadaşlığına karşılık, kardeşten öte, ömür miktarı kadar uzun bir bağla bağlanarak!

 

   Hz. Ebu Bekr'in, en sevgili dostu Peygamberimiz (s.a.v.), dizine uzandığında o rahatsız olmasın diye, saatlerce beklemesi gibi! Ümmetinin anasını, babasını gözünü kırpmadan feda etmesi! Onlar kadar olamasak da, onların müşfik hallerini örnek alarak, ördük anı ağlarımızı! 

 

    Birbirimizin kalbine icabet ederek, her zorlukta yanında olacağımıza söz vermek! Gönlümüzde, muhabbet demlenmesi yaşayarak... Her anımızda çekinmeden koşacağımız, bizi ne olursa olsun dinleyeceğini bildiğimiz, bir dostluk tutulması! 

 

   Sıkıntısına çare olamasak da, en büyük dosta; “Ya Mûğis” diyerek, fani dostumuz için yalvararak, dualar da buluşmak! Her derdine bir deva için çabalamaktı. Dostluk, kardeşten de öte, Hak muhabbeti ile birbirimizi bulmaktı!

 

 

GERÇEK DOST GÖLGE GİBİDİR. EĞİLSEN DE, DOĞRULSAN DA, DÜŞSEN DE ASLA PEŞİNİ BIRAKMAZ!   ( Hz. MEVLANA )