Ülke olarak çok büyük bir sınavdan geçiyoruz...

Bitmek bilmeyen terör belası, kimilerine göre son nefesini vermek üzere olan bir canlı nasıl can çekişirse, o şekilde can çekişiyor ve bu nedenle de kanlı eylemler yapıyor. 

Kimilerine göre terörü bitmez, bitmek bilmez, bitmiyor. Bu böyle geldi, böyle gidecek...

Ama adını ne koyarsanız koyun, olan yine gencecik canlara olacak. Verilen önce şehide, can veren onca masum insana olacak...

Terörün artık ne doğusu kaldı ne de batısı...

Ardı arkası kesilmeyen kanlı eylemler artık ülkemizin büyük şehirlerinde de yaşanıyor. Yürek tıpırtısı ile yaşıyoruz. 

Hani o çok uzakta sandığımız ölüm hiç ummadığınız bir yerde, ummadığınız bir anda, ummadığınız bir şekilde gelir ve sizi bulur ya...

İşte öyle oluyor!

Sabah evinizden çıkıyorsunuz, kafanızdan bir sürü meşguliyet. Dünyalık işler, kaygılar, güzel hayaller, tatlı heyecanlar, umutlu ve mutlu yarınlar...

Bir de bakıyorsunuz ki, hiç ummadığınız bir şekilde ölüm sizin de kapınızı çalışvermiş.

Ölüm var, ölüm var da ölümden ölüme de fark var!

İnsan her şeyde olduğu gibi ölümün de hayırlısını ister. 

Ancak eşrefi mahluk olan insanı öldürmeyi kendilerine görev edinmiş olan insancıklar yüzünden ölümün bile en acısını yaşıyoruz. 

Yaşarken de ölümü yaşıyoruz. Ölümü sık sık hatırlamak gerek evet de, bu şekilde olmasa gerek.

İnsan cüzi iradesiyle ölümü hatırlamalı. Başkaları ölümü insanın gözünün içine sokmamalı. Yıkanmış beyinler, boş hayaller uğrunda cana kıymamalı.

Kardeşlik olgusu unutulmamalı!

Hep beraber yaşıyoruz, ayırmıyoruz, bölmüyoruz, şucu bucu demiyoruz. Ötekileştirmiyoruz. Edirnelisi de bir, Karslısı da...

Diyarbakırlısı da bir Ankaralısı da...

Öyle gördük, öyle öğrendik, öyle biliyoruz.

Dinimiz bize bunu öğretti. 

Allah insanı farklı renklerde, farklı türlerde var etti ki, tanış olalım, kardeş olalım. Bu aslında yüce yaradanın bizi sınadığı bir kardeşlik sınavı.

Kutsal kitabımız Kur'an-ı Kerim'de Allah bunu söylüyor, emrediyor. 

Müslüman'ın Müslaman'ı vurmamasını, kırmamasını, öldürmemesini emrediyor...

Ama biz ne yapıyoruz?

Ne yaptığımız ortada...

Dün Ankara'da, önceki gün Şanlıurfa'da, bugün İstanbul'da öldürdük...

Öldürdüğümüz insandan önce, insanlıktır...

Yarın hangi şehirde kaç insanlığı öldüreceğimizi de kestiremiyoruz.

Üzüle üzüle, üzülen yerlerimiz büzüldü. Ağlaya ağlaya, gözde yaş kalmadı. Kulaklarımız artık aynı haberleri duymaktan hasar gördü. 

Vicdanlarına kramp girmişler yüzünden, acıyan yerlerimiz bile ağrır oldu...

Biz öldürmemeyi, acıtmamayı, acı çektirmemeyi, kahrettirmemeyi ve en önemlisi de kardeş olduğumuzu ne zaman öğreneceğiz?