Geçen hafta Salı günü Türkiye karanlık bir gün yaşadı. Bu karanlık günü iki bölüme ayırabiliriz.

Birinci bölüm hemen hemen tüm Türkiye'yi etkileyen bir elektrik kesintisi yaşandı. Sanayi tamamen durdu, üretim yapılamadı, evlerde bulunan elektrikli aletler; en başta doğalgaz kombileri çalışmadı. İnsanlar soğuk bir gün geçirmek zorunda kaldı.

Elektrik kesintisinin sebebini üzerinden bir hafta geçmiş olmasına rağmen halen net olarak anlayamadık. Sadece TEİAŞ Genel Müdürünün istifa haberini aldık. Bu olayda son on üç yıldan bu yana ilk istifa olarak tarihimize geçti.

Tabii ki Genel Müdür istifa etmeli idi! Her halde Genel Müdürü atayan irade istifa edecek değildi. Bu güne kadar bir bakanın istifa etmesi her gündeme geldiğinde “surda gedik açtırmam” diyen hükümetimiz surda gedik açtırmamak için bakanını feda etmedi. Zaten son on küsur yıldır görev yapan bakanlarımız hata yapmaktan çok uzaktılar. Onlar ancak kandırılabilir veya yanıltılabilirlerdi. Yani dış etkenler onları hata yapmaya zorlardı, bu işte de onların bir vebali olamazdı.

Kafama takılan bir soru var bu olayda: Sanayicinin ve üreticinin zararını kim telafi edecek? Milyon dolarları bulan zarardan bahsediliyor, gerekli önlemleri almayanlar bu işin sorumluluğunu kabul edip üreticiye bir ödeme yapacaklar mı? Yoksa iş oldubittiye getirilip unutturulacak mı?

***

İkinci karanlık olay ise İstanbul'da bir savcımızın terör örgütü tarafından şehit edilmesi olayı oldu.

İki terörist çok sıkı korunduğu bilinen adliye binasına silahla girerek savcıyı rehin aldılar. Sanıyorum elektriklerin kesik olması dolayısı ile XRAY sistemi çalışmıyordu. Belki kameralarda görüntü alamıyordu. Çünkü gizli bir el Türkiye'nin elektriğini kesmiş, bütün can damarlarımızı çalışmaz hale sokmuştu!

Teröristlerle uzun süre pazarlık yapıldığı açıklanıyor, ama pazarlık konusunun ne olduğunu bir türlü öğrenemedik. Pazarlık sürerken iki terörist masum savcıyı gözlerini kırpmadan katlediyor. Bunu gören güvenlik güçlerimiz de hiç gözlerini kırpmadan savcının intikamını alıyorlar. Teröristleri canlı ele geçirip olayın arkasında bulunan asıl gücü öğrenmek yerine sanki iki aile arasında olan bir kan davası yaşanıyormuş gibi teröristleri katlediyorlar ve böylece savcımızın kanı yerde kalmamış oluyor.

Teröristler canlı olarak yakalanamadığı halde TÜRK MEDYASI Sherlock Holmes'e taş çıkartacak şekilde olayın arkasında bulunan asıl sorumluları hemen keşfediyor ve kamuoyuna tanıtıyor. Olayın arkasında seçimleri sabotaj etmek isteyen güçler bulunduğunu ilan ediyor çok değerli basınımız.

Ben de olayın, seçimleri sabote etmek için sahneye konulduğuna inanıyorum. Ancak perde arkasında bulunan kukla oynatıcı konusunda iri medya yazarlarından farklı düşünüyorum.

(Fuat Avni de farklı düşünüyormuş! Fuat Avni olayın arkasında hükümete bağlı bazı kuruluşların yer aldığını açıklamış sitesinde. Saçma diyeceğim; ama toplum o kadar ayrıştırıldı ki buna inanan bir yüzde elli var bu ülkede!)

Hükümet, muhalefetin cenaze törenine katılmamasını eleştirmiş. Aslında muhalefet de şaşırmış durumda hükümetin kararsızlığı karşısında. Güneydoğuda şehit olan asker cenazesine katılırsın, “kandan beslenenler” diye suçlanırsın. Yine bir terör örgütü tarafından şehit edilen savcının cenazesine aynı suçlamayla karşılaşmamak için katılmazsın bu seferde “terörden yana” olmakla suçlanırsın.  Muhalefet de bir türlü ne yapması gerektiğine karara verememiş durumda!

***

Bir de Fenerbahçe kafilesine saldırı olayı var. Otobüsün sürücüsüne ateş ediliyor. Aracın hâkimiyeti kaybedilip uçurumdan yuvarlansın diye sanıyorum. Böylece canice bir planı uygulamaya sokan adamın yakalandığı zaman alacağı cezayı merek ediyorum.

Olaydan hemen sonra bütün ligler tatil edilmeli ve bu işin altında yatan ruh halini yetiştiren gübreliğin araştırılması gerekirdi. Maalesef haftanın diğer karşılaşmaları da yapıldıktan sonra akıllara gelebildi karşılaşmaları ertelemek. Ama iş işten geçti, olay sıcaklığını kaybetti.

NOT: Son dönemlerde getirilen, “seyircinin deplasmana gitmesinin yasaklanmasının” bu olaya yansıması ne kadar? Lütfen sosyologlarımız ve TFF bu konuda bir araştırma yapsın.

***

Uyanmak yok, uyumaya devam!