Dünyanın çıbanbaşı olan iki devlet var. Biri İsrail, diğeri Ermenistan…

Bu devletlerin her ikisinin de hem kuruluşları hem de toprak genişletmeleri işgale dayanır.

Bu devletlerin her ikisinin de temel sakat mantığı büyük İsrail’i ve büyük Ermenistan’ı kurma hayalidir. Bu hayalde tamamen işgale dayanır.

Bu amaçla İsrail Filistin topraklarını işgal ederken, Ermenistan’da Azerbaycan topraklarını işgal etmektedir.  

Bu amaçla Ermenistan, 30 yıldır Azerbaycan’ın Karabağ’ını işgal altında tutmaktadır.

Bununla da yetinmeyip işgalini daha da genişletmek amacıyla zaman zaman saldırılar yapmaktadır.

Geçtiğimiz günlerde bunun bir örneği daha yaşandı.

Yıllardır çözüme kavuşamayan ihtilaflarından biri olan Dağlık Karabağ sorunu, Pazar günü gerçekleşen Ermeni saldırısı ile bir kez daha sıcak çatışmaya dönüştü ve Güney Kafkasya'yı geniş çaplı bir savaşın eşiğine taşıdı.

Pazar sabahının erken saatlerinde Ermenistan ordusunun bölgede Azerbaycan ordusunun mevzilerine ve sivillere yönelik başlattığı askeri harekâtın ardından bölgedeki tansiyon hızla tırmanırken, gün boyu yaşanan çatışmalarda çok sayıda kişi hayatını kaybetti.

Bu saldırıdan sonra hemen toparlanarak karşı saldırıya geçen Azerbaycan ordusu, Ermenistan'a ait 12 hava savunma sistemini yok etti, binlerce Ermeni askeri öldürüldü ve işgal altında bulunan 10 köyü işgalden kurtardı, Azeri diliyle 10 köy azad edildi.

Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev yaşanan çatışmaların ardından yaptığı ilk açıklamada, "Başarılı, karşı operasyonumuzun 30 yıldır süren işgal ve adaletsizliğe son noktayı koyacağından eminim" ifadelerini kullandı.

Erivan'da kameraların karşısına geçen Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’da "Kutsal vatanımızı korumak için hazır olun" diyerek bölgenin geniş çaplı bir savaşın eşiğinde olduğunu söyledi.

Böylece her iki taraf da savaş hâli ilan etmiş oldu.

DAĞLIK KARABAĞ SORUNU NASIL BAŞLADI?

Problemin kaynağı aslında Osmanlı Devleti’nin yıkılması ile başladı.

Tıpkı Osmanlı’nın kontrolü altında tuttuğu diğer topraklarda yaşananlar gibi…

Dağlık Karabağ'daki çatışmanın kökeni, 19. yüzyılda Rus imparatorluğunun bir parçası haline gelen bölgede, Ermeniler ve Azeriler göreceli bir barış içinde yaşasa da 1900'lü yılların başında kanlı olaylar yaşanmasına dayanıyor.

Bu olaylarda Ermenilerin Azeri köylerini basarak sivil Azerileri katletmesi olayların ilk kıvılcımını teşkil eder.

1.Dünya Savaşı ve Rusya'da yaşanan Bolşevik Devrimi'nin ardından bölgenin siyasi yapısı değişti.

1920'li yılların başında Sovyetler Birliği yönetimi, Müslüman Azeriler ile Hristiyan Ermenilerin yaşadığı bölgede Dağlık Karabağ Özerk Yönetimi'ni kurdu. Moskova'nın, bölgedeki yönetimini kolaylaştırmak adına, 'böl ve yönet' anlayışıyla oluşturduğu siyasi yapı, uzun süre bölgede barışı sağladı.

Ancak 1980'lerin son bölümünde Sovyet kontrolünün zayıflamaya başlamasıyla birlikte, bölgede içten içe yanan Azeri-Ermeni uyuşmazlığı patlama noktasına geldi.

Dağlık Karabağ Yönetimi'nin 1991'de Sovyetler Birliği'nin yıkılmasının ardından bağımsızlık ilan etmesi bölgedeki çatışmaların geniş çaplı bir savaşa dönüşmesine neden oldu.

1992'deki Ermeni güçlerinin Hocalı'da yüzlerce sivili katlettiği olaylar savaşın en kanlı dönemi olarak görülüyor.

Azerbaycan makamlarının verilerine göre 600 kişinin hayatını kaybettiği Hocalı'da yaşanan katliam bugün halen uluslararası toplum tarafından 'trajedi' olarak tanımlanırken, Azerbaycan ve Türkiye katliamı 'soykırım' olarak görüyor.

1994'teki ateşkese kadar çatışmalarda tahmini olarak 20 bin ile 30 bin arasında insan hayatını kaybetti. 1 milyon kişi ise yaşadıkları bölgeleri terk etmek zorunda kaldı.

Savaş öncesinde bölgedeki nüfusun yarısını oluşturan Azeriler, savaşla birlikte büyük oranda Dağlık Karabağ'ı terk etmek zorunda kalırken, Azerbaycan'ın diğer bölgelerinde yaşayan Ermeni kökenliler de yaşanan saldırılardan dolayı bu bölgeleri terk etti.

DAĞLIK KARABAĞ'DA MEVCUT DURUM NASIL?

1994 yılında Rusya'nın arabuluculuk ettiği bir ateşkesin imzalanmasıyla bölgedeki sıcak çatışmalar durdurulsa da, taraflar arasında asla bir barış anlaşması imzalanamadı.

Ateşkesle birlikte Karabağ bölgesinde, Ermenistan destekli fiili bir yönetim oluşurken Karabağ'ı çevreleyen Azerbaycan toprakları da işgal altında kaldı.

Dağlık Karabağ'da Ermenistan destekli fiili yönetim halen devam etse bile 30 yıl boyunca hiçbir ülke veya uluslararası kurum bu yönetimi tanımadı.

Bölgedeki bu kırılgan ateşkes ve statüko, zaman zaman taraflar arasında sıcak çatışmaların yaşanmasına neden olmaktadır.

2009 yılının Mayıs ve Kasım ayları arasında iki ülke arasında yürütülen görüşmelerde ciddi ilerlemeler sağlansa da, süreç bir noktada tıkandı ve o günden bu yana bölge ciddi ateşkes ihlallerine ve çatışmalara tanıklık etti.

TARAFLAR NE İSTİYOR?

Dünyada barışı tehdit eden en ciddi sorunlardan biri olan Dağlık Karabağ sorunu, tıpkı İsrail-Filistin arasındaki ihtilaf ve Kıbrıs sorunu gibi çözümsüz bir sorun haline dönüşse de 30 yılı aşkın bir süredir diğer sorunlar kadar uluslararası toplumun dikkatini çekebilmiş değil.

Birleşmiş Milletler tarafından tanınan topraklarının yaklaşık yüzde 20'lik bölümü işgal altında olan Azerbaycan, bu toprakların yeniden kurtarılmasını hedefliyor.

Öyle ki geçtiğimiz Temmuz ayında yaşanan çatışmaların ardından Azerbaycan'da düzenlenen ve işgale son vermek için savaş talep eden gösteriler, ülke tarihinin en büyük sokak gösterileri olarak tarihe geçmişti.

Ermenistan ise etnik Ermenilerin çoğunlukta olduğu bölgedeki fiili yönetimin en büyük koruyucusu durumunda…

Bölgeyi ve çevresinde oluşturulan işgal hattını fiili olarak yöneten Erivan, bölgede İsrail'in Suriye sınırındaki Golan Tepeleri'nde oluşturduğu duruma benzer fiili bir durum oluşturmayı amaçlıyor.

Zira bölgede sağlanabilecek olası bir çözüm, uluslararası hukuk bakımından Ermeni güçlerinin Dağlık Karabağ ve çevresindeki işgal hattından çekilmesi anlamına gelebilir.

Bu nedenle Dağlık Karabağ'daki sorunun çözümsüz ve donmuş olarak kalması Erivan'ın lehine işleyen bir süreç olarak yorumlanıyor.

Erivan yönetimi zaman zaman bölgedeki gerilimi Dağlık Karabağ'ın kuzeyinde bulunan Tovruz bölgesindeki sınır hattına da taşıyor.

Temmuz ayında yaşanan çatışmaların merkezi olan Tovruz stratejik bir öneme sahip. Ermenistan'ın hâkimiyetini kuvvetlendirmek istediği bölge üç ana enerji boru hattının da geçiş noktası…

Bölgeden geçen enerji hatları Gürcistan ve Türkiye üzerinden dünyaya açılıyor ve Azerbaycan'ın siyasi ve ekonomik istikrarında önemli bir rol oynuyor.

Ayrıca Dağlık Karabağ'ın ardından bu bölgenin kuzeyinde açılacak ikinci bir cephe, iki ülke arasında yaşanan ihtilafın boyutunu değiştirme ve Ermenistan'a kritik askeri ve siyasi avantajlar sağlama potansiyeli taşıyor.

ULUSLARARASI AKTÖRLER NE DİYOR?

Rusya: Azerbaycan ile Ermenistan arasında yıllardır devam eden çatışmaların baş aktörlerinden biri olan Moskova yönetimi, geleneksel olarak Ermenistan'ın müttefiki olarak görülüyor.

Ermenistan yönetiminin en büyük silah tedarikçisi konumunda bulunan Rusya, 90'lı yılların başındaki savaşta da Ermenistan'ın en önemli destekçisi olmuş ve Azerbaycan aleyhine gelişen ateşkes sürecinin arabulucusunu yapmıştı.

Ancak Rusya'nın her iki tarafa da belli oranda destek vererek hem Erivan hem de Bakü üzerinde bir kontrol geliştirme arayışında olduğunu söylemek de mümkün.

Zira Moskova, Ermenistan'ın askeri müttefiki olmasına karşın son yıllarda Azerbaycan'a da ciddi silah satışları gerçekleştirdi. Ancak bu silah satışlarının Ermenistan'a yönelik satışlara kıyasla daha yüksek fiyatlardan yapıldığını da not etmek gerekiyor.

Son yaşanan çatışmalarda ise Moskova'dan soğukkanlı açıklamalar geldi. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin sıcak çatışmaların başlamasının ardından taraflara masaya oturma ve sorunları diyalog yoluyla çözme çağrısı yaptı.

İran: Bölgedeki bir diğer önemli güç olan İran ise çatışmaların başlamasının ardından iki ülkeye de sorunların çözümü için arabuluculuk teklifinde bulundu.

Ancak İran'ın bölgedeki pozisyonunu değerlendirirken, ülkenin Azerbaycan ile olan uzun sınır hattı kadar, İran'ın kuzeyinde yaşayan nüfusun önemli bir bölümünün Azeri kökenli olduğunu da not etmek gerekiyor.

Bu durumun İran’ın politikasını ne derecede etkileyeceğini zaman gösterecek.

ABD: Donald Trump yönetimiyle birlikte uluslararası sorunların çözümü konusunda ağırlığını günden güne kaybeden Amerika Birleşik Devletleri, Güney Kafkasya'yı topyekün bir savaşın eşiğine getiren çatışmalar konusunda da net bir pozisyon almış değil.

ABD Başkanı Donald Trump, konuyla ilgili ilk açıklamasında "O bölgede çok iyi ilişkilerimiz var ve (çatışmaları) durdurabilecek miyiz bakacağız" ifadelerini kullandı.

Ancak ABD'de yaklaşan başkanlık seçimlerinin hareketlendirdiği iç gündem, dikkatlerin Kafkasya'ya çekilmesine engel olabilir.

Türkiye: Ankara yönetimi, Rusya'nın büyük oranda desteklediği Ermenistan'a karşı Azerbaycan'ın tarihsel, siyasi ve askeri anlamda en büyük destekçisi konumunda…

Çatışmaların başlamasının ardından Ankara'dan yapılan 'Azerbaycan ne şekilde isterse, o şekilde destek verilecek' açıklaması Türkiye'nin yaşanan gerilimdeki pozisyonunu net olarak ortaya koymaktadır.

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu'nun Rus mevkidaşı Lavrov ile yaptığı görüşme tansiyonun düşürülmesi için atılacak adımların Moskova kanalıyla atılabileceğini işaret ediyor.

Türkiye ile Azerbaycan gerek devlet gerek halkları nezdinde, “Tek Millet İki Devlet” anlayışı içinde hareket ediyor.

Türkiye ve Azerbaycan yönetimi ve halkları hem dini, hem milli bakımından aynı duyguları taşıyor. Bu duygu ile Türkiye – Azerbaycan kardeşliği devam edip gidiyor ve gidecek.

İki ülke arasında kopmayan sağlam maddi, manevi ve tarihi bağlar var. Bu sebeple her sıkıntıda iki ülkenin birbirlerine sınırsız destek vermesi kaçınılmaz oluyor.

Azerbaycan bizim canımız mesabesindedir. İnsan canından vazgeçebilir mi? Türkiye’de Azerbaycan’dan asla vazgeçemez.

Azerbaycan bizim aşkımız, sevdamız ve derdimizdir. Bu sebeple Türkiye – Azerbaycan kardeşliği asla inkıtaya uğramayacaktır. 

Türkiye ile Azerbaycan dost değil, kardeştir. Zira dostluk, sonradan tanışan kişiler arasında olur. Kardeşlik ise doğuştan başlar.

Bu duygularla son olayların başından itibaren aşağıdaki beyit ve dörtlükleri kaleme almış oldum.

Seninle beraberiz, biz biriz Azerbaycan,

Her daim seninleyiz, senin yanında bu can. (SSE)

Kara bahtın ak olsun, benim can Karabağ'ım,

Esaretin son bulsun, çözülsün kara bağım. (SSE)

Dua, niyazlarla çıkıldı yola,

Azerbaycan'ımız muzaffer ola. (SSE)

Kâfirler güruhunun saldırısı sürüyor,

Yunanı, Ermenisi dört bir yandan ürüyor,

Eceli gelen itler, çakallar ve sırtlanlar,

Ne yapsalar boşuna, içten içe çürüyor.

Türkiye bu bölgede yeni bir ağ örüyor. (SSE)

Sağlıklı ve mutlu yarınlar efendim.