İnsan her şeyin en iyisine sahip olmak ister.

En kalitelisine ulaşmak için çaba sarf eder.

En basit anlamı ile kalite arayışımız ve anlayışımız budur. 

İstemek ve sahip olmak. 

Bu beklenti bazen sadece taklit edilen bir söylemdir. Gerçekte böyle bir talebi ne vardır ne tarif edebilir. 

Sadece ister. 

Sahip olmak için maddi, kültürel, fikren kapasitesi vardır. Ama kaliteyi, bir şeyin en iyisini sadece ister. 

Gücü olanlar bu işi maddi varlığına dayanarak, markalara havale etmiştir. Kaliteli markalar kaliteli ürünler satar, varsayımı ile kaliteyi satın alınca kaliteli ürüne ve yaşama sahip olduğunu düşünür. 

Bu işin talep eden tarafı. 

Bir de kaliteyi üretebilmek, insanlara sunabilmek var. 

İşte bu tam bir meziyet. 

Bir birikim. 

Toplumsal ve kurumsal ortak payda. 

Kurumsal bilinç. 

Dayanışma. 

Katılım. 

Paylaşım. 

Ortak hedef, gelişim arzusu, 

Bulunduğu seviyeyi sürekli korumak, beklemek. 

Daha iyisine ulaşmak. 

Beklentileri kontrol etmek, kendini sürekli güncellemek. 

Kurumsal kalite psikolojisine sahip olma. 

Yani kalitenin üreticisi, meydana getiricisi, koruyucusu, geliştiricisi olabilmek. 

İşte bu özellik tam bir kalite bilinci gerektiriyor. 

Ruhsal, sosyal, kültürel kurumsal alt yapıya, insan kaynaklarına ve ortak paydasına, katılımcılığına ihtiyaç var. 

Yani bu süreci yönetme arzusunun her aşamada olmasına ihtiyaç var. 

Sadece bu fikre sahip olma yetmiyor. 

Kaliteyi isteyen olmakta yetmiyor. Bu işin en basit tarafı. 

Uygulamaya geçmek de yeterli olmuyor. Yaptım olmadı. Söyledim olmadı. 

Bu işi gerçekleştirmek için bir istikamet olacak. Sürekli denenecek. 

Her türlü bilgi, beceri deneyim, birikim birikecek. 

Gelişecek. Sürekli güncellenecek. 

Hala olmuyorsa, kalitenin önündeki engeller neler onlar analiz edilecek ve yola devam edilecek. 

Kaliteyi istemek, bunun için talimatlar yağdırmak bazen sadece eylemin çok küçük parçası. 

Bir kere herkesin ortak bir hedefi olacak. Bu hedef kurumun bütün unsurları tarafından içselleştirilecek. 

Bu bilgi paylaşımı, eğitim sürekli bilinçlendirme ile yaşam biçimi haline getirilecek. 

Sistem yukardan aşağıya doğru eğitici öğretici ve örnek yaşamı temsil edecek. Aşağıdan yukarıya doğru da geri bildirimi. Aşağıdan yukarıya, yukarıdan aşağıya tam bir öğrenici ve öğretici kimliğine sahip olunacak. Elbette ortak hedef bilinci ile. 

Kurum ya da işletmeler tam katılımcı hale gelecek. Gelmesi için işletme içi dayanışma kültürü geliştirilecek. 

Yani toplam kalite fikri işletmenin geneline hâkim olacak. 

Hatta kalite kurum içindeki en üst bilinç olacak. 

Elbette bunu yaparken herkesin katılımını sağlamak gerekiyor. İnsan kaynakları olarak katılımcı bir organizasyon alt yapısını kurmak lazım. 

Çünkü birçok kurum ve işletme en modern araçlara sahip olmasına rağmen, kaliteye ulaşamıyor. İnsan kaynağı kalite bilincine ulaşmamış kurumlar kalite üretemez. 

Kurum içinde rekabet iyi bir şey olmasına rağmen, onu tek başına itici bir güç haline getirdiğimiz zaman kurumsal çatışmanın zeminini hazırlarız. İşletmenin genel amacını ikinci plana atarız. 

Elbette değişimi en çok isteyen yönetimin, değişime direnci bu yolculuğun en tehlikeli tarafı. 

Kaliteyi isteyeceksin, ulusal ve global düzeyde bir kalite hayal edeceksin, ama en başta yönetim tarzı yerel alışkanlıkların ördüğü bir kaleye hapis olacaksın. 

Belki de en üst yönetimden bütün çalışanlara öz eleştiri alışkanlığını kazandırmak kalite bilincinin en güçlü davranışı olur. 

Çünkü kurumlarda suçlama, sadece kendini savunma kalitenin en tehlikeli unsurudur 

Önce yönetim kurumsal kalite anlayışının en önde temsilcileri olmalı. 

Kurumun mevcut durumu ile hedeflenen kalite arasındaki mesafeyi tespit etmenin yolu, kendi alışkanlıklarını aşmış bir yönetimin objektif analizi ve bu konuda yardımcılarının hedef doğrultusunda ikna edilmesi gerekir. 

Kalite kurumda bir bölümün yapacağı bir iş asla değildir. 

Kalite ve hedefi kurumun bütün unsurlarının hedefi olmalı. 

Eğer alışkanlıklarını aşmış, kalitenin gereği olan davranışlarına ulaşmış bir yönetim ve ekibinin yapacağı en önemli iş kalite hedefini ortak payda haline getirmektir. 

Sonra yukarıdan başlamak üzere uzlaşmacı, dayanışmacı ve katılımcı ruhu işletmenin genel ruhu haline getirmek ve bu doğrultuda sevk ve idare etmektir. 

Yapılan işin değerlendirilmesi ayrı bir boyut. 

Kalite adına başarı, iyi davranışlar beslenmeli, engelleyen unsurlar azaltılmalı. Bu ise sürekli ve samimi bir yönetim anlayışını gerektirir. 

Kurum içinde yukardan aşağı, aşağıdan yukarı dikey ve yatay iletişim açık ve şeffaf olmalı. Bu kurumsal alt yapının önemli bir unsuru. 

İletişimin ilkeleri olmalı. Bu belirlenmiş kanallardan iletişim sağlanmalı. Sık sık değişen iletişim kanalları kurum içi her türlü aktiviteyi zayıflatacak, sonra başarısızlığa sebep olacak. 

Yani kurumun her zaman ortak bir dili olmalı. 

Tabi bütün bu süreçleri akıl ile yönetecek, serinkanlı karar alacak, sabırla süreci takip edecek bir yönetim ekibi kalitenin olmazsa olmazı. 

Beyin ve ana organlar arasında uyum yoksa kalite sadece tesadüf, heyecan veren istek ve maceradır. 

Sizce?