Küçük kız annesine “abim bir daha gelmeyecek mi?” diye soruyor. 

Anne “Hayır, o gittiği yerden gelemez, zamanı geldiğinde biz onun yanına gideceğiz.” Cevabını veriyor. 

Yukarıdaki konuşma yeni vizyona giren KAFES filminde geçen bir replik. Konuşmalar idam edilen Mustafa Pehlivanoğlu'nun annesi ve kardeşi arasında geçiyor.

Hafta sonu bütün aile “KAFES” filmini izlemek üzere Kulesite Afşar Sinemasında idik. 

12 Eylül darbesi öncesi ve darbe sonrasında Türkiye'de milliyetçiler neler yaşamış bir görelim merakı idi bizi buraya çeken.

Filmi teknik ve estetik yönden irdelemek yerine, filmin anlattığı konular üzerinde durmak istiyorum. Bir kere bu film bu alanda yapılmış ilk film olması dolayısı ile önemli. Arkasının geleceğini umuyoruz. Bütün olumsuz eleştirilere rağmen Ülkücülerin bu filmi izlemelerini tavsiye ediyorum. Mümkünse çocuklarını ve torunlarını da götürsünler. 

***

Filmin başkahramanları İhsan Başkan, Mehmet Sipahi ve Mustafa Yılmaz. 

Mehmet Sipahi ve İhsan Başkan yaptıkları konuşmalarda İslami bilgilerinin ne kadar üst düzeyde olduğunu gösteriyorlar. Tasavvuf konusunda da bir hayli yol almışlar. Yani söylenildiği gibi değilmiş. “Ülkücüler Fatiha okumasını” bildikleri gibi tasavvuf konusuna da bir hayli hâkimlermiş. 

Namazlarını kılıp, dualarını ediyor ve içine girdikleri mücadelede şehitlik özlemi içinde yanıyorlarmış. Zevk için Komünist öldürmüyorlarmış. Onların da insan olduğunu düşünüp, arkadaşlarını şehit eden bir militanı sırf çocuğu var diye öldürmekten vaz geçebiliyorlarmış. Karşı bir gruptan da olsa bir kıza âşık olup onu sevebiliyorlarmış. Yani sıradan ve mütedeyyin insanlarmış. Anlatıldığı gibi vurup kıran, döküp dağıtan insanlardan değil, ülkeyi Rusya'nın kucağına atmak isteyen hainler ile mücadele eden insanlardan oluşan bir inanmışlar ordusu imiş. 

Dediğim gibi bu alanda yapılmış ilk film olduğu için önemli. Bütün ülkücülerin gidip seyretmesi gerekli! Seyredilsin ki bu tür filmlerin sayısı artsın. 

İlk olmasına rağmen bazı eleştirilerimiz olacak. Bu eleştirimiz yapıcı ve ileriye dönük projelere ışık tutmak adına yapılmış olarak kabul edilmeli.

***

Ülkücü Hareket İhsan Başkan ve Mehmet Sipahi üzerinden anlatılmış. Sanki hareketin bir ana lideri yokmuş ve bütün yetki ve sorumluluk bu iki insanın üzerindeymiş gibi bir algı oluşturulmaya çalışılmış. Halbuki 12 Eylül 1980 darbesi öncesini bilenler iyi hatırlayacaktır, halk Ülkücüleri Türkeşciler diye bilirdi. Film süresince Türkeş'in ne ismi geçti ne de her hangi bir yerde asılı bir resmini gördük. O dönemlerde Ülkü Ocaklarının duvarlarında mutlaka bir Türkeş resmi bulunurdu. Sanıyorum bu gerçek unutuldu veya görmezden gelindi. 

Mamak Hapishanesinde yapılan işkenceler sırasında Ülkücüler arasında geçen hiçbir konuşmada da Türkeş'in de içeride olduğu mevzubahis edilmedi.  Her halde üç aylık hapis hayatını sürekli dillerine dolayanlara ayıp olmasın diye Türkeş'in 4,5 yıllık hapis hayatı es geçildi.

Mustafa Yılmaz kimliği verilen Mustafa Pehlivanoğlu'nun namaz kılarken uğradığı zulüm ve yine hiç suçu ve dahli yokken kendisine isnat edilen suçun ispat edilmemiş olmasına rağmen idam edilmesi ve Mustafa'nın tevekkül içerisinde tam da Sabah Ezanı okunuyor iken ruhunu teslim etmesi imanlı bir kişiye nasip olabilecek bir ayrıcalık diye düşünüyorum.

Mehmet Sipahi'nin kendisini vurduğu iddiası ile tutuklanan sol görüşlü Kadir'i koruması ve verdiği ifade ile serbest kalmasını sağlaması anlayana bir insanlık dersi olmalı. Kendilerine karşı olanlara kin güdenler ve ötekileştirenler İslam'ı bir de bu “Fatiha bilmeyen Ülkücülerin” gözü ile anlamaya çalışmalı.

***

-Anne ağabeyim gelmeyecek mi?

-Hayır, kızım o gelmeyecek, biz onun yanına gideceğiz.

İşte işin püf noktası... 

Herkes o gelinmemek üzere gidilen yere bir gün mutlaka gidecek. Orada bütün hesaplar önümüze konulacak. 

Ve birileri için sırf birilerini savunmak adına üretilen iftiraların ve ithamların hesabı mutlaka sorulacak.

Bu vatan için kanını toprağa dökmekten ve canını vermekten kaçınmayan tüm şehidlerimizin ruhu şad, mekânı Cennet olsun. AMİN!