Türk Milleti’nin zaferini, yüceliğini ve bayrağımızın kutsallığını en güzel duygularla anlatan İstiklal Marşı, yarışmaya katılan 724 şiir arasından seçilerek zamanın Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Tanrıöver tarafından Büyük Millet Meclisi’nde okundu.

 TBMM tarafından açılan İstiklal Marşı Yazma Yarışmasına 724 şiir katılmıştır. Bu şiirlerden 6 tanesi finale kalmıştır. Ancak finale kalan şiirler arasında Mehmet Akif Ersoy’un yazmış olduğu şiir yoktur. Şiirlerin hepsi İstiklâl Marşı olduğu için başlıksız olarak yarışmaya katılmıştır.

Mehmet Akif’in Yarışma Öncesindeki Durumu

  Mahir İz, İstiklal Marşı’nın yazılış aşamaları ile açıklamalarını yaparken altı ay şiirlerin yazılması için süre verildiğini belirtiyor. TBMM’nin 23 Nisan1920’de açıldığı, düşünüldüğünde 1923 yılının Mayıs/Haziran aylarında yarışma açılmış ve ilan edilmiştir.

Haziran-Aralık arasında şairlerce şiirler yazılmış, TBMM’ne gönderilmiş ve Aralık sonu ile Şubat arasında ise yarışmaya katılan 724 şiir üzerinde çalışmalar yapılmış incelemeler, eleme işlemleri yapılmış, basımı gerçekleştirilmiş, Milletvekillerine dağıtılmış ve sonuçta İstiklâl Marşı (Milli Marş) olmaya layık olacak bir şiir bulunamamıştır.

  Bu aşamalardan sonra İstiklâl Marşını yazması için Mehmet Akif Ersoy’a teklif götürülmüştür. Mahir İz kaleme almış olduğu anılarında, hem de Safahat’ı yayına hazırlayan Ömer Rıza Doğrul ’un belirttiğine göre Mehmet Akif: “Ben mebusum, müsabakaya iştirak etmem; sonra yazarım” diyerek bir düşünme süreci yaşamış ve 1921’in 17 Şubat günü İstiklal Marşı’nı yazıp tamamlamıştır.

Mehmet Akif’e özel burada bir duyarlılık söz konusudur. Kendinin milletvekili olması nedeniyle katılımcıların şiirlerinin değerlendirmesi sırasında değerlendirmecilerin uzak bir ihtimalle dahi olsa adalete uygun davranamama düşüncesi ile müsabakaya katılmak istememesi vardır.

Mehmet Akif’in milletvekili olama ve TBMM’de bulunma sebebi zaten millete hizmettir. Para karşılığında yarışmaya katılması ona yakışmazdı. Yapılan görev karşılığında maaştan başka bir ücret alınması da söz konusu olamazdı.

Tabii şiirleri değerlendirenlerin de bu konudaki yeterlilikleri de Mehmet Akif için önemli unsurlardan biriydi.

Şiirlerin altı ayda yazılması, iki ay gibi kısa bir zaman diliminde değerlendirilmesi bu seçici heyetin kimlerden oluştuğu, aralarında kaç tane şair veya şiirden anlayanın bulunduğu üzerinde durulması gereken önemli noktalardan biriydi. 724 şiiri nasıl iki ay gibi kısa bir sürede değerlendirilebilirdi? Yüzeysel bir değerlendirme yapıldığı aşikârdı.

  İstiklâl Marşı şiirlerinde önemli olan milli heyecanı dile getirmesiydi. Bugün için kabul edilmiş olan İstiklâl Marşımız düşünüldüğünde diğer şiirlerin bunu ne derece ortaya koyduğu elbette gözle görülebilir, kulakla işitilebilir. Açıkça söylemek gere kirse Milli Mücadelemizin ruhuna, milletin hissiyatını ve ruh yapısını dile getirmediğini belirtilebilir. Elbette o günün şairleri ve elemeyi geçip finale kalan bu altı şiirde milli hislerle ve en yüksek perdeden yazmışlardır. Aksini düşünmek mümkün değildir. Tabi ki, Mehmet Akif’in yaşadığı fırtınaları yaşadıklarını ve onun şairlik gücüne erişebildiklerini bugün için söyleyemeyiz.

Bir başka husus ise 724 şiirin gerçekten TBMM’ye ulaşıp ulaşmadığı konusudur. Ancak bu konuda Meclis Kâtibi Mahir İZ 724 şiir geldiğini belirttiği için bu bilgiyi doğru kabul etmekteyiz.

FİNAL NASIL BİTMİŞTİR?

 Milli Mücadele bir yandan devam ediyordu. Bu arada ordunun ve halkın moralini ve heyecanını artırmak, milli mücadeleye olan inancı güçlendirmek amacıyla bir milli marş hazırlanmasına karar verilmiş, bir duyuru ile 25 Ekim 1920 günü “İstiklal Marşı” başlığıyla bir yarışma açıldığı ve bu yarışmanın herkese açık olduğu bildirilmişti. Seçilecek şiirin şairi de 500 lira ile ödüllendirilecek, yarışmadan sonra da bir beste yarışması açılacak ve Milli Marş besteletilecekti.

Yapılan duyurunun ardından ülkenin dört bir tarafından yollanan 724 şiirin arasından amacı gerçekleştirilecek ve o düşünceye tam anlamı ile hizmet edecek bir şiir bulunup, seçim yapılamayınca, Maarif Nazırı (Eğitim Bakanı) Hamdullah Suphi Bey 5 Şubat 1921 günü, yarışmaya katılmamış olan Mehmet Akif Bey’le bir şiir yazması için görüşme yaptı. Para ödülünün almamak için Mehmet Akif bu yarışmaya katılmamıştı. Bu görüşmeden sonra Mehmet AKİF o tarihten itibaren uyuyamadı, şiiri ilham geldikçe geceli-gündüzlü yazmaya başladı. 26 Şubat 1921 tarihli Meclis oturumunda, yukarıda güftelerini sunduğum 6 şiirle birlikte Mehmet Akif Bey’inki de dahil olmak üzere yedi ayrı güfte ele alınıp, görüşüldü.. Kesin bir seçim yapılmadan evvel bu yedi şiirin basılması ve dağıtılması düşünüldüyse de, 1 Mart gülü meclis oturumunda Hamdullah Suphi Bey kendi seçiminin Mehmet Akif Bey’in şiirinden yana olduğunu söyleyerek kürsüden bu şiiri okudu.

  Meclis’te yoğun tartışmalar yaşandı ve bir oylama yapıldı. Sonuç olarak Mehmet Akif Bey’in şiiri oy çoğunluğuyla seçildi. Milletvekillerinin ısrarı üzerine bu şiir Hamdullah Bey tarafından bir kez daha kürsüden okundu ve ayakta uzun süre alkışlandı. Millet gerçekten Milli Mücadelenin ruhunu yansıtacak şiirini bulmuştu.

  İstiklal Marşı’nın güftesi kabul edildikten sonra, güftenin bestelenmesi için yine 500 lira para ödüllü bir yarışma açıldı. Yarışmaya gönderilen eserlerden Ali Rıfat (Çağatay) Bey’in bestesi kabul edildi. 1924 yılından 1930 yılına kadar İstiklâl Marşı bu besteyle söylenip, çalındı.1930 yılından itibaren Zeki Üngör yeniden bir beste yaptı ve günümüzde bu beste kullanılmaktadır.

  Büyük Şairimizin “Kahraman Ordumuza” ithaf ettiği İstiklâl Marşımızın son beşliği ile bitirelim yazımızı:

“Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl.
Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl;
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet,
Hakkıdır, Hakk'a tapan milletimin istiklâl!”