Başlığı istikamet, istiklal olarak koydum,, çünkü benim ömrüm boyunca, bağımsızlığımız için, hiç bu kadar ümitlenmedim..

Tam bağımsızlık isteyen  gençlerimizi , komünist diye asan bir devlet bakış açısından, tam bağımsızlığı isteyen;  denizler kadar büyük ufukları olan, geniş bir ortak paydada buluşabilen, bir toplum ruhunu yakaladık!

Milletinin bekasını, ülküsü olarak gören insanlarımızı, faşist diye  aşağılayıp, ''bir ondan bir bundan adaleti '' ile  gençleri asan ihtilalci bir ordu ile ordusunu millet gözünde düşürmeye çalışan devlet bakış açısından ,  dünyanın en gelişmiş ülkesi, insanlığı adaletle yöneten vicdan sahibi bir devlet olmayı ,  gelişmiş muasır medeniyete sahip olma ülküsünü  baş tacı etmiş bir toplum haline geldik..

1575'te  Üçüncü  Murad zamanında  İstanbul'da rasathaneyi  açan, bilim adamımız, Takiyuddin İbni Maruf'un  İstanbul'u bilim merkezi bilim merkezi haline getirmesi,, sonra da, Allahın işine fazla karıştıkları sebebiyle rasathanenin  yakılmasıyla,  uzun yıllar bilime mesafeli duran devlet yapımızdan, şimdi her alanda  kendi teknolojisine sahip olmayı amaç edinmiş bir toplum  konumuna geldik..

Toplu iğneyi üretemeyen bir toplumdan,  uzaya  kendi uydusunu gönderen bir toplumuz artık..

Bizden adam olmaz ümitsizliğinden, fırsatları takip edip talep edilen her şeyi üretebilir kabiliyete eriştik.İçimizdeki keşif ruhunu, ilmi fetih ruhunu harekete geçiren bir millet olduk..

İstihbarat teşkilatı  başkaları tarafından yapılandırılmış, ordusu  yabancı komutanlarla savaşa girmiş,  yabancı ülkelerden medet uman devlet yapısından, başka devletlerle işbirliği ile kurtuluşu arayan ordu, cemaat veya politikacılardan, iş adamlarından kendi milli yapısının oluşturulmasını cani gönülden isteyen bir millet olduk..

Görünen o ki; nasihatten çok musibetten  ders  alan bir yapımız var.. Olsun uyandık ya..

Ancak,  uyanmak demek işe başladığımız anlamına gelmiyor!

Hedefe ulaşmak uzun ince bir yol..

Yollar virajlı.. Taşlı!.

Bu yolda yürümek öyle kolay değil.. Bizi bu yoldan alı koymak isteyen içimizde ve dışımızda çok değişik güçler var..İstikametimizin yolunun elbette karanlık zamanları da olacak, ya da aydınlık zamanında karanlık güçleri de..En büyük karanlık güç de cehalet...

Bu yol gayret yolu!Sürekli aydınlanmamız gereken bir yol... Cehaletle mücadele yolu..

İstikametten çıkmadan yürümek için;

En önemli şey sabıra bürünmüş bir yaşam.. Temkini bırakmadan  tam bağımsız Türkiye yoluna devam..

Bu yol yalnızlık yolu! Hak bildiğimiz yolda yalnız da olsa yürümemiz gereken bir yol...

Unutmayalım, kayaları delen suyun gücü değil,damlaların sürekliliğidir..

Bu yolda elbet önümüze engeller çıkacak..

Bu yürüyüşü sulandırmaya çalışacaklar mesela..

Attığımız her adımı adaletle,  düşünerek, toplumsal uzlaşmayı terk etmeden atmalıyız.

İlkeli yönetim biçiminden ayrılmadan, bilgiyi baş tacı ederek, kendi stratejik teknolojileri ile, haktan adaletten ayrılmadan ,

Kim hedefe ulaşmadan  gidilen yolu , kendi bekası için kullanmaya çalışırsa en az  FETÖ terör örgütü kadar haindir.

Her vatandaş, her devlet görevlisi, her  iş gören, iş adamı  bu yolu milletin hedefine göre değil de kendi makam ve karına kurban etmeye çalışırsa İŞİD kadar tehlikeli bir konumdadır demek..

Kim rehavete kapılır,  tembellik eder sorumluluğu başkalarına yıkma uyanıklılığına tevessül ederse , kişisel varlığını milletin önüne koyarsa, PKK kadar tehlikelidir..

Kim düşünmeden, araştırmadan dedikoduyla insanları yaralar, toplumu  ayrıştırmaya sebep olur, kin ve nefret değirmenine su taşır   en az saydığımız örgütler kadar Alçak akılın emrine girmiş demektir..

Mesela;  hala sosyal medyada aslını araştırmadan,  nereye hizmet ettiğini sorgulamadan,  eski alışkanlıkları ile yapıyor olsa gerek,  toplumu  germeye, ümitsizliğe sürüklemeye, güven ortamını bozmaya yönelik paylaşımlara alet olan insanlara sıkça tanık oluyoruz,

Son zamanlarda patlayan, patlamaya da devam edecek gibi olan bombalar topluma nifak sokmayı hedefleyen , toplumu endişeye, kaosa sürüklemek isteyen ,insanın acıları ile kin ve nefret duygularını canlı tutmak isteyen araçlardır..

Bilmeliyiz ki bombalar , HDP'ye oy veren Kürtlere, CHP Genel Başkanına, Araplara, Alevilere, Sunnilere, MHP'lilere, AKP'liler atılmış değildir.. Anadolu insanının ortak bekasına, bağımsızlığına ve istikbaline atılmış bir nifak aracıdır..

Kim ki;  bu atılan bombaları kimlikler, ve sıfatlar üzerinden değerlendirir, kuklacıların emrine girmiş demektir.

Olayları değerlendirirken  sıfatların , kimliklerin fayda ve zararına göre değil, milletin istiklalini,  başa koyup;  Millet için ne ifade ediyor ona bakmalıyız..

Vatanımız için ne ifade ediyor ona bakmalıyız..

Zaman toplumsal irademizin ulaşmış olduğu bugünkü bilinç düzeyimizi İstikbalde, bağımsız Türkiye için sürdürme zamanıdır..!

Bunun için kendi teknolojimizin peşinde olacağız,

Tüketmeden çok üretmeyi düşünmeliyiz, ihtiyaçlarımızın dışında isteklerimizin peşinde  gitmemeliyiz..Bilmeliyiz ki, İnsan isteklerinin kölesidir.. Alçak akıl dediğimiz Üst akıl, insan nefsini kullanmayı çok iyi beceriyor..
Görüyoruz ki Milletimiz kendi küllerinden yeniden doğmayı beceren gücü Atatürk'ün de Gençliğe hitabesinde söylediği gibi  asaletinde gizli.

Mesela o kadar yıpranmaya rağmen ordumuz,  bu sıkıntılardan arınarak çıkıp , yurt dışında operasyon yapabilmektedir..

İktidar ve muhalefetimiz her konuda istişare halindedir..

Toplumsal sağ duyu, olayları an be an ama büyük bir umutla izlemekte ve devletini desteklemektedir.

Devlet vatandaşının sıkıntılarını azaltmak için, kanun üzerine kanun çıkarmaktadır..

Bağımsızlık istikametinde yol alırken, elbette  eleştiriler olacak! İyi dostu olanın aynaya ihtiyacı olmaz.. Ancak bu yolda yürürken amaç, kişileri,  grupları, kimlikleri yıpratmak için değil, olayların eksik ve fazlalarını ortaya koyarak istişare ederek yanlış giden bir şeyler varsa önlemek ,doğru olanı teşvik etmek için yapılmalıdır..

İstiklal, milletin bekası merkeze konmadan ulaşılacak bir hedef değildir.. Bağımsızlık yolunda her adım,bir kahramanlıktır!

Hepimizin sorumluluğu var ve bunun bilincinde olmamız dileği ile..