Şiir, birden fazla sözcüğün alt alta ya da yan yana dizilerek, belli bir şekil verilip kâğıda yerleştirme sanatı değildir. Şiir, adına uygun duygular hissettirmelidir hem yazana hem de okuyana… Ruhsuz, manasız, mantıksız, duygusuz birkaç kelimenin harmanlanarak sunulması ve kendi yazdığı şeye kendisinin övgüler düzmesi, bence hem okuyana hem de yazanın kendisine büyük saygısızlıktır. Bunu ben yapıyorsam da böyledir, başkası yapıyorsa da böyledir. Ben böyle düşünüyorum.

Kişi, bir olay yaşamıştır, bunu anlatmak istemektir. Okuyucu ise ne kişiyi tanımaktadır ne de olayı. Yazarı, çalakalem, aklına gelenleri aktarmaktadır kâğıda. Kendisi olayı yaşamıştır, olayın kahramanları da tanıdıktır, mekânı da… Ancak okuyucunun bunları bilmesinin hiç önemi yoktur onun için… Kendisi oynuyor ya tiyatroyu, yeterince zevk de alıyor, bu ona yeter de artar bile…  İşin bu tarafı böyle ama şiirine övgüler düzülmesi konusuna da nedense şiddetli bir istek duymaktadır.

Bir de yazdığı şeyin reklâm yönünü halletti mi değmeyin keyfine. Şöyle diyor, çalakalem karalama yaptığı halde kendisini “bu âlemin kralı sanan” şahıs: “Aşağıdaki eserimi sayfama astım. Siz değerli şiir severlerin makul eleştirileri kabulümdür. Sizlere daha nice güzel eserler sunacağım. Sizi şiire doyuracağım. Bu eserlere sahip çıkarsanız eğer kazanan hem siz olacaksınız hem de Türk Edebiyatı olacak.”

Vay, vay, vay! Değerli Kardeşim, yazdığın şeyin eser olduğuna kendin nasıl karar veriyorsun? Üstelik “eser” dediğin şey çamaşır mı ki kalkıyor bir yerlere asıyorsun? Ne demek sayfaya asmak? Ya da yaptığın işi sen de beğenmedin de darağacı mı kurdun onu cezalandırmak için? Bırak karaladığın şeyin eser olup olmadığına zaman içinde okuyucular karar versin. İnan çok gülünç bir duruma düşüyorsun.

Eserin ne demek olduğunu, ne manaya geldiğini, sözlüğü açıp ya da internete sorup öğrendin mi de kendini sanatçı kabul ediyorsun? İnsan mütevazı olur biraz değil mi?

Bak eser hakkında ne söylüyor ilmi yayınlar:

Eser, emek sonucu ortaya konan ürün, yapıttır. (Türk Dil Kurumu Sözlüğü.)

Ayrıca edebi eseri de şöyle tanımlamış:  Edebiyat türlerinden biriyle kaleme alınmış, sanat değeri taşıyan eserlerin her biri.

Yazma eser; basım tekniğinin gelişmediği dönemlerde, elle yazılmış eser, 

Edebi eser hakkında ansiklopedik bilgi: 

Edebi Eser: Duygu, düşünce ve hayallerimizi sözle veya yazıyla etkili bir biçimde dile getiren esere edebi eser denir. 

Edebi Eser Nedir? Tanımı ve Özellikleri

Yaşanan, görülen, duyulan bir olayın ya da bir duygu veya düşüncenin estetik ölçüler içinde anlatıldığı eserlere edebi eser denir.

a) Edebi eserin dili, dilin günlük kullanımından farklı olarak, okuyucuda güzel duygular uyandıracak şekilde olmalıdır.

b) Edebi eserde, ele alınıp işlenen belli bir konu ve bu konunun işlenmesinde belli bir amaç olmalıdır.

c) Duygu, düşünce ve hayaller mutlaka belli bir tür ve şekil kullanılarak ifade edilmelidir.

ç) Yazılan eserler, insanda hoşa gidecek hisler uyandırmalıdır.

d) Edebi eserlerde, her zaman estetik değer aranmalıdır.

Evet, Değerli Kardeşim. Eser, öyle herkesin kendi yazdığının altına “benim eserimdir” diyebileceği, ulu orta kullanabileceği bir niteleme değildir. Benim yazdıklarımı bir başkası eser olarak görebilir, hatta daha da ileri giderek “eşi benzeri olmayan bir yapıt” da diyebilir, o başka bir şeydir. O söyleyenin, niteleyenin bakış açısı beğenisi ile ilgilidir. Onun öyle demesi bile benim yaptığım işin eser niteliğinde olduğunu göstermez. Kaldı ki ben bir şey yapmışım hemen adını ve unvanını koyuvermişim. “İşte Bu Benim Eserim”. Hayır, olmaz…

Bir de şu var. Ben ürünümü üretir sürerim piyasaya, elbette tanıtım da gerekebilir, bunu da yapabilirim. En azından böyle bir ürünün varlığını duymayanlara duyurabilirim. Bu gayet doğaldır. Ama ürünümün alınması için alıcıya yalvar yakar etmem, dilencilik etmem. Evet, böyle yapmak bir tür dilenciliktir.“Garibe bir sadaka, garibe bir sadaka” demekle aynı şeydir diye düşünüyorum. Ne demek; “eserim sizin yorumlarınıza muhtaçtır?”   Eserse, ben de eserime güveniyorsam eğer, ulu orta dilencilik yapamam onun için… 

Eserse eserliğini bilsin, vakur olsun ve dimdik dursun durduğu yerde.