İsrail her zaman olduğu gibi elde ettiği bahanelerin arkasına sığınarak çoluk çocuk demeden Filistinli katliamı yapmaya başladı. Bir insanlık dramına dönen katliam biz Müslümanların ve insanlıktan biraz nasip almış olan batı dünyası vatandaşlarının yüreğini yaktı. Katliamı protesto için Türkiye'de ve dünyanın değişik ülkelerinde yaşayan insanlar protesto yürüyüşler düzenleyerek İsrail'i kınadılar ve İsrail Devletini temsil eden büroların önüne siyah çelenkler bıraktılar.

Türkiye olarak biz her zaman Filistin'in yanında bulunduk ve her fırsatta mümkün olan yardımı ulaştırma gayreti içerisinde olduk. Bu durum vatandaş açısından da böyle idi devlet açısından da böyle idi. Ancak Filistin konusu 1970'li yıllardan beri hep Türk Milleti için hassas bir konu olmasına rağmen hiçbir zaman hükümetler tarafından iç politika malzemesi yapılmamıştı.

Başbakan yaptığı her mitingde Filistin'den bahsederek muhalefeti ve kendisinin karşısına aday olarak çıkan Ekmeleddin İhsanoğlu'nu suçluyor. Fakat İsrail'in Filistin'de gerçekleştirdiği katliama dur diyecek bir adım atmıyor. Halen sınırlarımızdan geçen Kuzey Irak petrolleri İsrail'e ulaşıyor. Limanlarımız İsrail ticaret gemilerine kapatılmadı. İsrail vatandaşlarının Türkiye'ye giriş çıkışlarına bir engelleme getirilmedi vb.

Hükümet, Arap Birliği ve İslam Teşkilatını toplantıya çağırmak yerine miting meydanından şikayet etmeye devam ediyor. İtalya ve Fransa Cumhurbaşkanları Filistin meselesini görüşmek üzere Mısır'a gidiyor. Bizi ciddiye alan yok. Yani hükümet, İsrail katliamını durdurmak için dışarıda harcaması gereken eforu içeride miting meydanlarında harcıyor. Kendimiz söylüyor kendimiz dinliyoruz kısacası...

***

IŞİD denilen bir örgüt bir aydan fazla bir süredir 50'ye yakın veya daha fazla Türk vatandaşını elinde rehin olarak tutuyor. Bunların arasında Konsolosluk görevlileri de var. Başbakan bu konuda sadece miting meydanlarında yumuşak bir üslupla rehinelerin bırakılması için çağrıda bulunuyor. İsrail için kullandığı sert ifadeleri sarf etmekten özellikle kaçınıyor. Sanki bu örgüt İsrail'den daha az vahşet yapıyormuş gibi.

Örgütün isminin açılımı Irak Şam İslam Devleti imiş. Aklıma neden Irak Suriye değil veya Bağdat Şam İslam Devleti değil de Irak Şam İslam Devleti ismi konuldu, diye bir soru geldi. Arap dünyası ve Avrupa Şam tabirini kullanmaz ve Dımışk ismini kullanırlar. Şam ismi sadece Türkler tarafından kullanılır.

Şu anda Dışişlerinin başında  Yeni Osmanlı hayali kuran bir bakanımız var. Osmanlı zamanında Irak bir eyaletimiz idi. Suriye diye bir bölge yoktu ve bu bölge Şam eyaleti idi. Yani Irak ve Şam Osmanlıya bağlı iki eyalet idi.

Muhalefet IŞİD Komutanlarının Türkiye'de tedavi edildiği, petrol desteği verildiği, silah desteği yapıldığı, lojistik destek sağlandığı iddialarını gündeme getirmişken benim aklıma da bunlar geldi.

***

Ulusal medyada yer alan büyük yazarlar! İhsanoğlu'nun çatı adayı gösterilmesi üzerine MHP'ye karşı hep birden salvo atışına başladılar. Vay efendim MHP kendi içinden bir Cumhurbaşkanı adayı çıkarmaktan aciz miymiş, vay fendim CHP ile aynı adaya oy vermek zorunda mı imiş vs vs...

Buradan MHP'yi savunacak değilim ama Bahçeli 2000 yılında Cumhurbaşkanlığı konusunda nerede ise yine aynı yerde duruyor. O zaman da partili bir Cumhurbaşkanına karşı idi, şimdi de partili bir Cumhurbaşkanına karşı. Bunun için de partisinde bir birinden değerli insanlar olduğu halde hiç birisini aday göstermedi ve yine partiler üstü bir adayda karar kıldı.

Sanıyorum Ekmeleddin İhsanoğlu ismini ilk telaffuz eden ve diğer partilere öneren kişi de Bahçeli oldu.

Medyaya düşen, İhsanoğlu'nun açığını aramak ve asılsız iddialarla kafa karıştırmak yerine Erdoğan- İhsanoğlu kıyaslamasını yaparak her iki adayın artı ve eksilerini ortaya koymak olmalı idi.

İKT Başkanlığı yapmış olan İhsanoğlu'na mason ve İsrail yanlısı yaftası yapıştırılması aklıma Kurt Waldheim olayını getirdi.

Uzun süre BM Genel Sekreterliği yapan Kurt Waldheim bu görevi sona erdikten sonra Avusturya Cumhurbaşkanlığı için aday olmuş ve kazanmıştı. İsrail ve avanesi dünyada öyle bir yaygara kopardılar ki Waldheim görevi başaramadan bitirmek zorunda kaldı. Yapılan suçlama Irkçı ve NAZİ olduğu idi.

Yani İsrail ve avanesi kimi istemiyorsa o kişiyi ülkesinde pirim yapan ve nefret edilen bir şekilde suçlayarak gözden düşürüyor. Yıllarca İKT Başkanlığı yapmış olan İhsanoğlu'na yöneltilebilecek en iyi suçlama da masonluk ve İsrail taraftarlığı idi ve bu da yapıldı ve halk tarafından da tutuldu. Kimse, “Yahu bu adam mason olduğu halde hem de bu hükümetin desteği ile nasıl İKT'nin başkanı oldu ve yıllarca orada kaldı?” diye düşünmedi.

Zaten düşünmüyoruz, beyinlerimiz bir yerlere kiraya verilmiş vaziyette. Onlar düşünüp karar veriyor, biz uyguluyoruz.

Ramazanın bereketinden nasiplenip bayrama hayırlısıyla kavuşmak dileği ile. .. Aklınıza mukayyet olun!