5. İslâm ırk, renk, dil ve servet farkı gözetmeksizin insana insan olarak değer vermiş, üstünlüğün ancak iman, takvâ ve ahlâk güzelliğinden dolayı olabileceğini belirtmiştir. Bu yüzden, Arab’ın Arap olmayana, beyazın siyaha takvâ dışında üstünlüğü yoktur. Herkes Hz. Adem’in soyundan gelmiş ve Adem de topraktan yaratılmıştır. Allah Teâlâ Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmuştur: “Ey insanlar, biz sizi bir erkek ve bir kadından yarattık, birbirinizi tanımanız için de sizi milletlere ve kabilelere ayırdık. Allah katında en şerefliniz takvada en üstün olanınızdır 6. İslâm içkiyi, kumarı, tefeciliği, zinayı, yalan söylemeyi, zulüm ve haksızlık yapmayı yasaklamış, iyiliği, yardımlaşmayı, adaleti, yoksulları ve düşkünleri gözetmeyi emretmiştir. Rasûlullah (s.a.s); komşusu açken, tok olarak sabahlayanın; kendisi için sevip arzu ettiği şeyleri, diğer mü’min kardeşleri için de sevip arzu etmeyenin gerçek mü’min olamayacağını haber vermiştir.

TEMİZLİĞE VURGU YAPILMIŞTIR

7. İslâm beden ve ruh temizliğini istemiştir. Günde beş vakit namaz için alınan abdest ve haftada en az bir defa alınan boy abdesti ile elbise ve ibadet yapılacak yerlerin temiz tutulması, küçük ve büyük abdest bozduktan sonraki temizlikler, yemekten önce ve sonra ellerin yıkanması, dişlerin temizlenmesi maddî temizlik örneklerindendir. Namaz abdesti ile boy abdesti aynı zamanda manevî temizlik niteliğindedir. İnsanın beden temizliğinin imanın yarısı olduğu, temiz olanın rızkının genişleyeceği ve sağlık kazanacağı hadis-i şerifle bildirilmiştir. Hz. Peygamber de temizliği sever, temiz giyinir, koku sürünür, saçlarını tarar, yemekten önce ve sonra ellerini yıkardı. Yüce Allah’ın ona ilk emirlerinden biri; “Ey örtüye bürünen! Kalk ve insanları uyar. Rabbini büyük tanı ve giysilerini temizle olmuştur. Câbir İbn Abdillah (r.a)’ten rivâyete göre Nebî (s.a.s) şöyle buyurmuştur: “Ümmetime güçlük olmayacağını bilseydim, her namazda misvak kullanmalarını emrederdim.”

ALLAH ZİKRİ İLE OLUR

İnsanın ruhu, özünü ve aslını teşkil eder. Beden yalnız ruha kılıf ve onu madde ve fizik alemi olan dünyada taşıyıcılık görevi ifa eder. Dünyada bedenle yapılan ibadet, taat, hayır, hasenat ve diğer salih ameller ruhun terbiye ve yücelmesi içindir. Allah Teâlâ’ya kulluk, zikir, şükür, hamd ve tesbih sayesinde kalbin tasfiye ve tezkiyesi mümkün hale gelir. Kalb bu sayede gurur, kibir, hased, yalan, kin, gaflet ve dalâlet kirlerinden arınır. İlâhî nurla aydınlanır. Kendini tanıyınca Rabbini tanır. Kalbin huzura kavuşması ancak Yüce Allah’ı zikirle gerçekleşir. Kur’an-ı Kerim’de; “Dikkat et, kalplerin huzura kavuşması, mânevi rahatlığa ermesi, ancak Allah’ın zikri ile olur buyurulur.

8. İslâm, ilim öğrenmeyi, rızık için çalışıp kazanmayı ibadet saymış, dünya ile ahiret arasında bir denge kurarak her ikisi için çalışmayı emretmiştir. Kur’an-ı Kerim’de ilk inen âyette; “Yaratan Rabb’inin adıyla oku” [9] buyurulmuştur. Rasûlullah (s.a.s), ilim istemenin her müslümana farz olduğunu bildirmiş,[10] dünyası için ahiretini, ahireti için dünyasını terk etmeyen kişinin, en hayırlı kimse olduğunu haber vermiştir. Yüce Allah, dünya ve ahirete yönelmenin ölçüsünü şöyle belirlemiştir: “Allah’ın sana vermiş olduğu nimetlerle ahiret yurdunu gözet. Dünyadaki nasibini de unutma. Allah’ın sana yaptığı iyilik gibi, sen de başkalarına iyilikte bulun. Yeryüzünde bozgunculuk çıkarma. Çünkü Allah bozguncuları sevmez