Atalarımız boşuna dememiş "Eşeği sağlam kazığa bağla" diye.

Bu söz esprili bir anlam taşısa da aslında oldukça düşündürücü. 

Her işimiz için geçerli bir durum. 

İnsanoğlu olarak sürekli bir kaçamak içindeyiz. Hoşumuza giden bir şey oldu mu hemen yaparız, bitmesi, gerçekleşmesi için hiç durmadan çalışırız. 

Fakat yapılacak işi argo tabirle angarya olarak gördüğümüzde nasıl bir kılıf bulsam da o işi yapsam düşüncesinde oluruz. 

Zorunlu olarak o işi yapsak bile yarım yamalak bitirmenin derdinde oluruz. Sonuçta ortaya çıkan sonuç çok da iyi olmaz. 

Bu nedenle hayatta daima işlerimizde hatalarımız olur, hayal kırıklarımız olur. 

Ancak işimizi sevip önümüze gelen her işe dört elle sarılsak her şey o kadar güzel olacak ki. 

Ama insanoğluyuz işte günü kurtaralım da yarına Allah kerim anlayışıyla yaşıyoruz...

Bu anlamda şu hikaye oldukça düşündürücü:

Çok yakışıklı genç bir adam Amerikan'ın batısındaki bir çiftliğe iş başvurusunda bulunmuştu.

Çiftliğin sahibi ona özelliklerini sorduğunda genç adam kendine güvenen bir edayla şöyle cevap vermişti:

 “Rüzgar estiğinde dahi uyuyabilirim”

Bu söz yaşlı çiftlik sahibinin kafasını çok karıştırmıştı, fakat bu zeki genç adamdan da çok hoşlanmıştı, bu yüzden onu işe aldı. Birkaç gün sonra yaşlı çiftlik sahibi ile karısı gece yarısı çok sert ve şiddetli bir rüzgarla uykularından fırladılar. Bir sorun çıkma ihtimaline karşı her yeri kontrol etmeye başladılar. Pencere ve kapıdaki kepenklerin sıkıca kapatılıp kancalarının yerlerine takıldığını gördüler. Kalın ağaç kütükleri ise sıra sıra şöminenin yanına dizilmişti. Tarım araçları güvenli bir şekilde hangara yerleştirilmişti. Traktör garajdaydı. Ahırın kapısı düzgün bir şekilde kapatılmış ve kilitlenmişti. Hatta içerideki tüm hayvanlar oldukça sakindiler. Genç adam hemen ilerdeki kulübesinde huzurlu bir şekilde uyuyordu.

İşte o anda, yaşlı çiftlik sahibi, genç adamın o gün ona ne demek istediğini anladı.

 “Rüzgar eserken dahi uyuyabilirim”

Çünkü genç adam, fırtınasız güzel günlerde bir gün şiddetli bir fırtına ile çiftlikteki her şeylerini kaybedebileceklerini düşünerek, işlerini o kadar bağlılıkla ve düzgün bir şekilde yapmıştı ki, en sert, en şiddetli fırtına dahi esse, yatağında huzurla uyuyabilirdi.

Acaba bunu hangimiz gerçekten yaşamımızda uygulayabiliyoruz?

Yapabildikleriniz değil, bir gün gerçekten yapamadığınız şeyler güneş battığında size baş ağrısı verir. Güneşi hiç doğmayacak bir şekilde batacağı günler içinde hazırlığımızı en ince ayrıntısına kadar yapabiliyor muyuz? Yoksa rüzgarın estiği o günde çok uykusuz kalırız, ama iş işten geçmiş olur.