Bu haftaki yazımı, geçen hafta  “Güç ve Denge” başlığı ile kaleme aldığım yazımın genelden özele ve güncel bir olay olan  “İran ambargosu ve Türkiye ekonomisi” bağlamında devamı olarak görebilirsiniz. 

ABD’nin tek taraflı, herhangi bir uluslararası kuruluşun kararı olmadan, İran’a karşı aldığı ambargo kararı sadece İran’ı değil, İran’a yatırım yapan veya ticaret yapan tüm ülkeleri de tehdit etmekte. ABD’nin İran’a ambargo kararı, 6 Ağustos ve 4 Kasım tarihleri baz alınarak iki kademeli olarak yürüyor. İlk aşamada,  İran hükümetinin ABD Doları’yla alışverişini yasaklayan, altın ve diğer değerli metal ve mamul ticaretini engelleyerek uymayan ülke ve şirketlere de yaptırımlar getiriliyor. İkinci aşama ise 4 Kasımda yürürlüğe girecek. Dolayısıyla bu tarihten itibaren de tüm şirketlerin ve kişilerin İran’dan petrol almalarını, İran’ın limanlarından iş yapmalarını, taşımacılık hizmetleri gerçekleştirmelerini ve finansal faaliyette bulunmaları yasaklanacak. Buradan da Türkiye’ye ve İran ticaretine odaklanmak istersek diyeceğim ilk cümle ise,  “hadi gel de buradan yak.” Olacak. Bakalım yazının ilerleyen aşamalarında karşımıza neler çıkacak? 

İRAN VE TÜRKİYE TİCARETİ 

Farklı bir açıdan yakın zaman kronolojine bakmak istersek; 

1 Ocak 2015 tarihi itibariyle İran ile Türkiye arasında “Türkiye İran Tercihli Ticaret Anlaşması” imzalanmıştır

İhracatçı firmalarımıza verilen teşvikler kapsamında, 2014/3 sayılı “Yurt Dışı Birim, Marka ve Tanıtım Faaliyetlerinin Desteklenmesi” tebliğinde 12.12.2014 tarihli 29203 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren değişiklikle “Türkiye Ticaret Merkezlerinin”  kurulmasına karar verilmiştir. Bu kapsamda ilk TTM İran’ın Tahran şehrinde 2017 yılında açılmıştır. Bu kapsamda birçok firmamızda TTM’ de devletimizin verdiği teşvik ve güvence ile yer kiralamış ve faaliyete başlamıştır. 

Şimdi de kısaca rakamlara değinelim. Türkiye ve İran arasındaki ticaret hacmi 2017 yılında 10,7 milyar dolar civarında gerçekleşirken, bu değerin 3,2 milyar doları ihracat, 7,5 milyar doları ithalattır. İthalatın ağırlık kısmı ise;  petrol ve doğal gaz alımıdır. 

ENERJİ İTHALATI 

Genel olarak ülkemiz, enerji tüketiminin yaklaşık % 31'ini petrol ile karşılarken, bu kaynağın % 94'ünü ithal ediyor. Türkiye, 2017 yılında yaklaşık 25.77 milyon ton ham petrol, 16,88 milyon ton da çeşitli petrol ürünleri ithal etti. İran'dan ise sadece ham petrol aldık ve İthal edilen ham petrolün yaklaşık % 27'sini (11.49 milyon ton) İran'dan temin ettik. Yine 2017 yılında 53 milyar metreküp doğal gaz ithal eden Türkiye, bunun %19’unu İran’dan sağladı. İran, Türkiye’nin ithalatında 9,2 milyar metreküple Rusya'nın ardından ikinci sırada yer alıyor. Dolayısıyla Son yıllarda İran, ülkemizin en büyük petrol ve ikinci en büyük doğalgaz sağlayıcı konumuna gelmiştir. Ayrıca ülkemiz İran’dan görece olarak “daha uygun fiyatlarla” petrol/petrol ürünleri ve hammadde almaktadır. Olayı firma boyutunda değerlendirirsek;  Türkiye'nin ham petrol ithalatını şimdiye kadarki tek ithalatçı firma olan TÜPRAŞ yaparken, SOCAR firmasının İzmir Aliağa’daki yeni rafinerisi ile birlikte miktar daha da artacak ve muhtemelen bu artışın İran harici ülkelerden karşılanması gerekecek.

EĞER TİCARET VARSA TAŞIMACILIKTA VARDIR

Taşımacılık boyutunu sadece İran ve Türkiye ile yapılan ticaretteki taşımacılık olarak bakmamak gerekir. Unutmayalım ki Türkiye ile Orta Asya ülkeleri arasındaki ticarette kara ulaşımı İran üzerinden yapılmaktadır. Kara ulaştırma sektöründe 2017 yılında 49 bin 800 aracımız İran’a geçmiştir. Bunlardan yaklaşık 45 bini İran üzerinden üçüncü ülkelere taşıma yapmıştır. Dolayısıyla İran’la ilişkilerin bozulması hem kara taşımacılığımıza büyük darbe vuracak hem de sürece dolaylı baktığımızda maliyetler yükseleceği için Orta Asya Türk Cumhuriyetlerine yönelik ihracatımız da zarar görecektir. Dolayısıyla bu pazarlarda ihracatçılarımız ayrı bir problem yaşayacak.

SINIR TİCARETİ UNUTULMAMALI 

Özellikle İran’a komşu olan şehirlerimizin İran ile yaptığı ticarete göz ardı edilmemelidir. Buradaki aksaklık ayrıca bölge ekonomisine de ayrı bir zarar verecektir. 

BİLİNENLER- BİLİNMEYENLER VE SORULAR 

Alınan ambargo kararı ile maalesef ki ülkemizde bir takım değişiklikler oldu. Örneğin,  Türk EXİMBANK’ın İhracat taahhütlü vermiş olduğu kredilerde, İran’a yapılan ihracatın, taahhüt kapsamında ihracat sayılmayacağı ve ihracat taahhüt kapamada değerlendirilmeyeceğini biliyor musunuz? 

2017 yılında büyük bir heyecanla İran’da açılan ve Türkiye Ticaret Merkezinde faaliyete başlayan ihracatçı firmalarımızın durumu ne olacaktır? Devletimizin güvencesi ile İran’a giden firmalar yanlış mı yapmıştır?

VELHASIL

GÜÇ kavramı burada karşımıza çıkıyor. Sadece ülkemiz için geçerli olmayan ve diğer tüm ülkeleri de kapsayan “güce tabi olma durumu” ülkemiz özelinde sadece dış piyasada değil aynı zamanda iç piyasada da dengeleri değiştirebileceğini görebiliyoruz. ABD’den talep edilen ve Türkiye’nin bazı ürünlerde bu ambargodan muaf tutulması talebi bile, maalesef ki haksız olan bir faaliyetin sonucunda ülkemizi izin isteme durumuna getirebiliyor. 

SONUÇ: Gücünüz yeterli değilse, mevcut güce tabi olursunuz.