Yediğimiz yemekler sindirim sisteminde parçalanarak ufak şeker parçalarına dönüşür ve kan dolaşımına katılır. Yediklerimizin bize enerji verebilmesi için başta kas, karaciğer, yağ ve beyin dokuları olmak üzere hücrelerimize girmesi gerekir. Vücudumuzda bu görevi pankreastaki beta hücrelerinden salgılanan insülin hormonu yapar. İnsülin hormonunun bu görevi yapamaz hale gelmesiyle birlikte İNSÜLİN DİRENCİ gelişir. İnsülin direnci kandaki glikozun yağ ve kas hücresine girmesini önler. Ve insülin direnci arttıkça kan şekerinin hücreye girmesi için daha fazla insülin salgılanası gerekir. Pankreastan salgılanan insülin hormonu, belirli bir süre sonra pankreasın çok çalışmaktan yorulması sebebiyle azalır ve şeker hastalığı ortaya çıkar. Bu süreçte önce reaktif hipoglisemi, gizli şeker ve sonuçta diyabet hastalığı gelişir. Peki kimler risk altında:

 

* Ailesinde şeker hastalığı olanlar

* Kilosu olması gerekenin üzerinde olanlar

* Gebeliklerinde ''Gestasyonel Diyabet'' öyküsü olanlar

* Bel çevresi erkeklerde 102cm, kadınlarda 88cm'nin üzerine çıktığında

* HDL kolesterolü düşük olanlar

* Trigliserit seviyesi yüksek olanlar

* Açlık kan şekeri 90mg/dl 'den fazla olanlar

* Düzenli beslenmeyenler

* Polikistik over sendromu (yumurtalık kisti) olanlar

* Yoğun stres altında olan kişiler

* Bazı ilaçları ( kortizon, beta bloker, doğum kontrol ilaçları, östrojen, progesteron, bazı antidepresanlar, büyüme hormonu tedavisinde kullanılan ilaçlar) kullananlar

* Hareketsiz yaşam tarzı

* Aşırı unlu ve karbonhidratlı besinleri tüketenler özellikle risk grubundadır.

 

Ayrıca yoğun stres, depresyon, üzüntü, uykusuzlık gibi durumlar ile migren, sedef gibi hastalıklar da insülin direncini artıran durumlardır.

 

Belirtileri nelerdir?

 

* Yorgunluk, halsizlik

* Hızlı kilo artışı

* Kilo verememe veya zor kilo verme

* Doymama, sık acıkma

* Özellikle öğle yemeğinden sonra uyku hali

*Sık acıkma atakları

* Tatlıya aşırı düşkünlük

* Erkeklerde karın bölgesinde, kadınlarda kalça ve karında yağlanma

 

İnsülin direnci olanlar, beslenme programlarında bazı değişiklikler yapmak zorundadırlar. Aç kalmamak, sık beslenmek ve ara öğün yapmak bu beslenme programının temelini oluşturmalıdır. İnsülin direncinde öncelikle insüline olan gereksinimizi azaltmamız gerekir. Bunun için de tükettiğimiz karbonhidrat miktarını ve türünü gözden geçirmekte fayda vardır. Karbonhidratları iki gruba ayırabiliriz: Basit karbonhidratlar ve kompleks karbonhidratlar.

Basit karbonhidratlar; kolay sindirilen ve kana hızlıca karışan karbonhidratlardır. Şeker, reçel, marmelatlar, bal, hazır meyve suları , gazlı şekerli içecekler, patates, pirinç, şehriye, beyaz undan yapılmış hamur işleri, hamurlu şerbetli tatlılar, çikolata, bisküvi, krakerler bu gruba girerler. Bu besinler glisemik indeksi yüksek besinlerdir ve bağırsaktan çok çabuk emildiklerinden dolayı kan şekerini ve insülin hormonunu kanda çok hızlı yükseltirler. Yüksek insülin hormonu birkaç saat sonra kan şekerini hızlıca yükseltir ve acıkma, şekerli gıdalara saldırma meydana gelir. Böylece sürekli tekrar eden kısır bir döngü oluşur. Bu nedenle şeker yükü fazla olan bu tür gıdalardan uzak durmak gereklidir.

Kompleks karbonhidratlar; sindirimleri basit karbonhidratlara göre daha zordur ve içerdikleri posa daha fazla olduğundan kan şekerini daha yavaş yükseltirler. Tam buğday ürünleri, bulgur, buğday, sebze ve meyveler, kurubaklagiller, kepekli makarna ve kabuklu pirinç bu gruptandır.

İnsülin direnciniz varsa; tedavi için, doğru bir beslenme programı ile birlikte size uygun nitelikte ve sürede bir spor aktivitesini de hayatınıza sokmalısınız. Sağlıklı günler!