Adam, bir haftanın yorgunluğundan sonra Pazar sabahı kalktığında bütün haftanın yorgunluğunu çıkarmak için eline gazetesini alır. Bütün gün miskinlik yapıp evde oturacağını düşünür.

Tam bunları düşünürken oğlu koşarak gelir. Sinemaya ne zaman gideceklerini sorar. Baba, oğluna haftasonu sinemaya götürme sözü vermiştir. Ama hiç dışarıya çıkmak istemediğinden bir bahane uydurması gerekmektedir. Sonra gazetenin promosyon olarak dağıttığı dünya haritası gözüne ilişir. Önce dünya haritasını küçük parçalara ayırır ve oğluna “Eğer bu haritayı düzeltebilirsen seni sinemaya götüreceğim” der.

Baba, oğlunu sinemaya götürmekten kurtulduğunu düşünür. Bir haftanın yorgunluğunu evde miskinlik ederek üzerinden atmayı planlar. Oğlunun büründüğü psikolojiden habersiz... Nasıl olsa oğlu, o haritayı günlerce uğraşsa düzeltemeyecektir.

Aradan kısa bir süre geçtikten sonra oğlu babasının yanına koşarak gelir ve “Baba haritayı düzelttim, artık sinemaya gidebiliriz” der.

Adam önce inanamaz ve görmek ister. Gördüğünde hayreti daha da artar, gözleri fal taşı gibi açılır. Oğluna, bunu nasıl yaptığını sorar. Çocuk şu cevabı verir:

“Bana verdiğin haritanın arkasında bir insan vardı. İnsanı düzelttiğim zaman dünya kendiliğinden düzelmişti.”

***

Bir çocuğun samimiyetine bürünüp, o çocuk kadar masum duygular içerisinde, saflığın, sadeliğin ve temizliğin bürüdüğü bir dünyada yaşamak istiyorsak aslında bizim de yapmamız gereken şey bu.

İnsanı düzeltmeden dünyayı düzeltmek mümkün mü?

Elbette ki değil.

Dünyayı kirleten, dünyanın düzenini bozan biz insanlar aslında bozulan düzenin ve kirliliğin de yegane kaynağıyız.

Bir yerde zulüm mü var? Uzaydan birileri gelip zulmetmiyor ki. Zulmeden de biz insanlarız, zulme uğrayanlar da...

Silah doğrultan da biziz, pusu kuran da...

Yağmalayan da biziz, başkaldıran da...

Kavga eden de biziz, hırgür çıkaran da...

Düzen bozuk. Bir şeyler yanlış gidiyor. Ama herkesin kendisine göre bir doğrusu var. Yap bozu bozmasını becerebildiğimiz gibi keşke yapmasını da becerebilmiş olsak. Düzeni bozmakta üzerimize yok.

Ameller niyetlere göredir ya, niyetimizin ne kadar halis ve berrak olduğu önemli işte. Birilerinin amelinde kendi çıkarları, şahsi menfaatleri, nefsani duyguları uğruna dünyayı paramparça edip, siz burayı toparladıktan sonra bana gelin diyerek dünya düzenini paramparça etmek var ki, dünya bozuk...

Ama sizin bozduğunuz dünyayı, bir çocuğun masumiyeti, mazlumiyeti ve halis niyeti bir anda düzeltebilir. Dünyadaki insanı o çocuğun masumiyetine bürüyebilirsek dünya kendiliğinden düzelecek.

Önce insanı düzeltelim ki, dünya düzgün olsun...