Bunca yıldır ilköğretim okullarında her sabah öğrenciler ilk derse girerken okutulan öğrenci andı olarak bilinen ant nedeniyle karşı ve taraf olanlar gibi ülkemizdebüyük bir hengame koparılmak istenilmektedir. Öğrenci andı dönemin Millî Eğitim Bakanı Reşit Galip tarafından hazırlanmış ve 23 Nisan 1933 yılında uygulamaya konulmuştur. 1972 ve 1997 yıllarında çeşitli değişikliklere uğrayarak bugünkü halini almıştır. Türkiye'de 2013 yılı Ekim ayında Öğrenci Andı okunması uygulamasına okullarımızda son verilmiş idi. Geçtiğimiz günlerde Danıştay 8. Dairesinin oy çokluğuyla aldığı kararda, "Öğrenci Andı" ile ilgili hususta yeni bir karar verdi. Bu karar üzerine ülkemizde 80 yıl uygulamada olan öğrenci andı ile ilgili husus tekrar siyaseten ve hukuken tartışılmaya başlanıldı. Yıllarını eğitime vermiş olan öğretmenlerimizin öğrenci andı ile bu güne kadar hiç sesi çıkmamış olanların da bu tartışmalara ulu orta ifadelerle katılmaları enteresan gelmektedir.Ülkemizin birlik ve beraberliğe her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyduğu günümüzde bulanık suda balık avlamak isteyenlere bu meseleyi bahane ederek fırsat vermemeliyiz. Hukuk devletinde hukukun ve eğitim kurumlarımızın yıpratılmasına müsaade edilmeden hukuki süreç tamamlanmalıdır. Öğrenci andı, bir yönetmelik meselesi olduğuna ve hukuki süreç devam ettiğine göre eğitimciler yönetmeliklerinde farklı bir değişikliğe giderek uygun bir karar vermelidirler. 

Türkiye Devleti ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür….(Anayasa Md.3).

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası Başlangıç bölümünde aynen şöyle yazmaktadır.”Türk Vatanı ve Milletinin ebedi varlığını ve Yüce Türk Devletinin bölünmez bütünlüğünü belirleyen bu Anayasa, Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu, ölümsüz önder ve eşsiz kahraman Atatürk’ün belirlediği milliyetçilik anlayışı ve onun inkılap ve ilkeleri doğrultusunda; 

Dünya milletleri ailesinin eşit haklara sahip şerefli bir üyesi olarak, Türkiye Cumhuriyetinin ebedi varlığı, refahı, maddi ve manevi mutluluğu ile çağdaş medeniyet düzeyine ulaşma azmi yönünde; 

Millet iradesinin mutlak üstünlüğü, egemenliğin kayıtsız şartsız Türk Milletine ait olduğu ve bunu millet adına kullanmaya yetkili kılınan hiçbir kişi ve kuruluşun, bu Anayasada gösterilen hürriyetçi demokrasi ve bunun icaplarıyla belirlenmiş hukuk düzeni dışına çıkamayacağı;

 Kuvvetler ayrımının, Devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip, belli Devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medeni bir işbölümü ve işbirliği olduğu ve üstünlüğün ancak Anayasa ve kanunlarda bulunduğu; 

Hiçbir faaliyetin Türk milli menfaatlerinin, Türk varlığının, Devleti ve ülkesiyle bölünmezliği esasının, Türklüğün tarihi ve manevi değerlerinin, Atatürk milliyetçiliği, ilke ve inkılapları ve medeniyetçiliğinin karşısında korunma göremeyeceği ve laiklik ilkesinin gereği olarak kutsal din duygularının, Devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılamayacağı; (1)

 Her Türk vatandaşının bu Anayasadaki temel hak ve hürriyetlerden eşitlik ve sosyal adalet gereklerince yararlanarak milli kültür, medeniyet ve hukuk düzeni içinde onurlu bir hayat sürdürme ve maddi ve manevi varlığını bu yönde geliştirme hak ve yetkisine doğuştan sahip olduğu;

Topluca Türk vatandaşlarının milli gurur ve iftiharlarda, milli sevinç ve kederlerde, milli varlığa karşı hak ve ödevlerde, nimet ve külfetlerde ve millet hayatının her türlü tecellisinde ortak olduğu, birbirinin hak ve hürriyetlerine kesin saygı, karşılıklı içten sevgi ve kardeşlik duygularıyla ve "Yurtta sulh, cihanda sulh" arzu ve inancı içinde, huzurlu bir hayat talebine hakları bulunduğu;

 FİKİR, İNANÇ VE KARARIYLA anlaşılmak, sözüne ve ruhuna bu yönde saygı ve mutlak sadakatle yorumlanıp uygulanmak üzere. 

TÜRK MİLLETİ TARAFINDAN, demokrasiye aşık Türk evlatlarının vatan ve millet sevgisine emanet ve tevdi olunur.“ denilmektedir.

Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak bağlı olduğumuz Anayasa başlangıç bölümünde böyle diyorsa bizlere buna sadık kalmamız gerekmektedir. Anayasayı beğensek de beğenmesek de yürürlükte olduğu sürece geçerlidir ve uyulmalıdır. Anayasal düzeni ortadan kaldırmak isteyenler suç işledikleri için bu anayasaya uygun çıkartılan kanunlarla yargılanmaktadırlar.  O halde ülkenin birlik ve beraberliğini isteyen bir vatandaş olarak anayasa bağlılık yemini edenlerden, anayasal düzeni korumak ve kollamak görevini üstlenenlerden bu konuda daha hassas davranmalarını istemekteyim. Bu konuda çok şey söylenilmekte ancak ırk ve din üzerinden olaya bakıp birlik ve beraberliğimizi bozmaya yönelik olayların fitilini ateşlemek yerine mevcut anayasa gözüyle bakmanın doğru olacağını düşünmekteyim. Ülkemizde geçmişte yaşanmış olanbenzer durumlardan ders aldığını düşünüyordum ki maalesef çok ders almamışız gibi görünmektedir. O nedenle sorumlu olanların daha fazla sağduyulu davranarak ülkemizi bölmek, birlik ve beraberliğimizi bozmak isteyenlere yeni bir fırsat verilmemelidir. Bu hususta çok yazılanyazı var isteyen Ankara Üniversitesi Dil Ve Tarih Coğrafya Fakültesi Türk Dili Ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. NURULLAH ÇETİN’in andımızla ilgili yazısını da okuyabilirler. Hoşça ve birlik içerisinde kalınız.