1948 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi Makine Fakültesinden birincilikle mezun oldu. Aynı yıl fakültenin Motorlar Kürsüsü’nde asistan olarak göreve başladı.

1951 yılında, doktora tezine tekabül eden yeterlik tezindeki başarısından dolayı Üniversite tarafından Aachen Teknik Üniversitesi’nde bilimsel araştırmalar yapmak üzere Almanya’ya gönderildi.

1953 yılında doçentlik sınavı için Türkiye’ye geldi. 27 yaşında Türkiye’nin en genç doçenti oldu. Tekrar Almanya’ya gitti ve Deutz motor fabrikasında başmühendis olarak Alman Ordusu için yapılan araştırma çalışmalarına katıldı. Yaptığı motor projesi Leopar tanklarında uygulandı. O’na, “sen buraya ikinci dünya savaşından önce gelseydin biz savaşı kaybetmezdik” dediler.

1953 Kasım ayında Türkiye’ye döner ve İTÜ Motorlar Kürsüsünde üniversite hocalığına başlar.

Genç bir doçent iken Mehmed Zahid hoca efendinin teşvik ve desteğiyle 1956 yılında motor fabrikasının temelini atar. 1959 yılında üretim yapılır. Adı Gümüş Motor konulur. Başbakan Menderes de destek olur. 1960 yılında seri üretime geçilir.

Bundan sonraki hedefi yerli otomobil üretmektir. Bunun için seri konferanslara başlar. Basın toplantıları düzenler. Her yerde yerli otomobil üretilmesinin önemini anlatır.

Bu arada 60 ihtilâli olur. İhtilâlden sonra da çalışmalarını sürdürür. Ankara'da yapılan Sanayi Kongresine davet edilir. Burada yaptığı konuşmada Gümüş Motorun üretimi ile ilgili bilgi verir ve yerli otomobil üretilmesi gerektiğini anlatır.

Kongrede Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel'de vardır. Konuşması Cemal Gürsel'in dikkatini çeker ve kendisini Cumhurbaşkanlığına davet eder. Bir kere daha dinler ve şöyle der: "Seni Sanayi Bakanı yapalım hedefini orada gerçekleştir."

Sanayi Bakanı olması Milli Birlik Komitesindeki masonlar tarafından "bu adam gericidir, irticacıdır" gibi sözlerle engellenir ama Cemal Gürsel yerli otomobil fikrinden vazgeçmez. Zira hocanın anlatımlarından çok etkilenmiştir.

1961 Mart ayında hem Milli Birlik Komitesi üyelerine hem de Bakanlar Kuruluna yerli otomobil üretme konusunda brifingler verir. Hocanın tek başına başlattığı faaliyet sonuca ulaşır ve 1961 Mayıs ayında Otomotiv Kongresi toplanır. Eskişehir'de bulunan TCDD CER Atölyesinde üretim kararı çıkar ve 4,5 ay süre verilir. Hoca önce süreye itiraz eder. Zira hocanın hedefi bir kaç otomobil üretmek değil seri üretim yapan bir fabrika kurmaktır. Ama karar kesin olunca yapacağı bir şey yoktur.

20 kişilik mühendis grubunun başında hoca vardır. Ekip O’na bağlıdır ama O sürekli grupla birlikte değildir. Her hafta gelir, çalışmaları kontrol eder, ne yapılacağını, nasıl hareket edileceğini anlatır, yol gösterir.

Verilen sürede iki otomobil üretilir, adına da DEVRİM denilir. Ama şer güçler de boş durmazlar. Engellemek için her türlü girişimde bulunurlar ve benzin koymak unutuldu gibi basit bir gerekçeyle bütün basın ve Türkiye'nin gelişmesini istemeyen dış güçler ile içerdeki uzantıları tarafından maalesef engellenir.

Daha sonraları yapılan ve adına Devrim denilen sinema filmi ile bu olay beyaz perdeye aktarılır ama hocanın isminden hiç söz edilmez. Bu durum hocaya iletilince şöyle der: "Bunlar ya çok cahil, ya da gerçekleri göremeyecek kadar kördür."

Ülkemizde ilk yerli otomobilin üretilmesi O’nun gayretleri ile olmuştur. Başka bir ifadeyle ilk yerli otomobil O’nun sayesinde üretilmiştir. O Necmeddin Erbakan’dır.

Daha sonra Türkiye'nin gelişmesi için siyasete atılan merhum Erbakan hocamız siyasi hayatında çok çile çekmiş, attığı her adım engellenmiştir. Bu durumu şöyle açıklayacaktır. "Bütün mesele şeftali yerine motor üretmek istememizdi."

Bu konuda Prof. Dr. Nevzat Kor şunları söyler: “Erbakan Hoca’nın Sanayi Bakanı yapılmasına masonlar engel oldu. Ama üst düzey Paşalara verdiği konferans ve görüşmeleri sonunda ki –askerler Gümüş Motoru gezerler ve kendilerine konferans verilmesini isterler. Bunun üzerine içinde paşaların da bulunduğu 200 subaya konferans verir- Erbakan’ın yapılabilir dediği yerli otomobil konusunda bir fikir yürütülmüş. Devlet Demir Yolları’nın Eskişehir’deki fabrikasında yapılabilir diye karar verilmiş. Erbakan Hoca’da istişare ve kontrol için görevli idi. Sık sık gider çalışmaları yönlendirirdi. Sonunda otomobil çıktı ama benzin koyma unutulmuş diye basit bir sebeple engellendi. Burada maksat, Müslüman adam bunu yaptı denmesin. Bütün işler böyle oldu.”

Devrim otomobilinin imalatı sırasında CER atölyesinde usta olarak çalışmış olan Emin Gürcan’da şunları söyler: “Bu otomobillerim imali sırasında ben de torna ve freze makinalarında parça imalatında çalıştım. Sık sık bir adam gelirdi. Bizi kontrol eder ve ne yapacağımızı anlatırdı. Sonra bu kişinin Necmettin Erbakan olduğunu öğrendik. İki adet otomobil imal ettik. Trenle Ankara’ya gönderdik. Benzin konulması unutulmuş dediler. Bence bu bahaneydi. Bu otomobillerin Türkiye’de üretilmesini istemeyenlerin bir oyunu idi. Askerliğimi yapıp geldiğimde beni CER atölyesinin arşiv kısmına verdiler. 1968 – 1969 yıllarında Devrim otomobillerinin bütün teknik resimlerini, projelerini ve bütün dokümanlarını yakarak imha ettirdiler. Buna ben şahidim.”

Benzin unutulma olayı da aslında unutulma değil doldurulan benzinin kasıtlı boşaltılmasıydı.

Ertesi günkü gazetelerde “REZALET, DEVRİM YOLDA KALDI, DEVRİM YÜRÜMEDİ, DEVRİM BOZULDU” gibi başlıklar vardı. Alaya alanlar, “biz demedik mi yapılamaz” diyenler ön plana çıkıyor, otomobil üretiminden hiç bahsedilmiyordu.

Başta Cumhurbaşkanı olmak üzere destek verenlerin hepsi desteğini çekiyor ve DEVRİM yarı yolda bırakılıyor. Erbakan’ın kontrolü ve yönlendirmesi ile 20 vatansever mühendis gece gündüz çalışarak olmazı oldurdular ve Türkiye’nin ilk yerli otomobili olan Devrim’i 4,5 ayda ürettiler.

Türkiye’nin bir çivi bile üretmesini istemeyen dış güç­ler ile iç­teki sömürü ve sermaye çevreleri, Erbakan’ın üst üste gelen bu başarıları karşısında çılgına dönmüşlerdi. Erbakan’ın sömürücü güçlerle savaşı işte böyle başladı.

Sonuç olarak yerli otomobil fikrini geliştirip Türkiye’nin gündemine taşıyan ve üretilmesini sağlayan kişi o dönemdeki unvanıyla Doç. Dr. Necmeddin Erbakan’dır. Daha sonra Odalar Birliği’nde ve siyasette çok hayırlı faaliyetlere imza atan ve Türkiye’nin yönünü değiştiren Prof. Dr. Necmeddin Erbakan…

Bu arada şunu da belirtelim. Erbakan hoca o dönemde konferanslar ve brifingler nedeniyle Milli Birlik Komitesi üyeleri ile sık sık birlikte olur. Bu birlikte olduğu zamanlarda bazı üyelerle özel görüşmeler yaparak Menderes'in idamının onaylanmaması gerektiğini anlatır. Hatta MBK üzerinde çok etkili olan Harp Okulu Komutanı Talat Aydemir'le de bir kaç kez görüşür ve idamı önlemeye çalışır ama maalesef bu konuda kararlı oldukları için ikna edemez.

Bütün ömrü cihadla ve hayırlı çalışmalarla geçen Erbakan hocamıza Allah rahmet etsin. Mekânı cennet olsun. Hocamızın hayalini ve yarım kalan işini gerçekleştirmek için çalışıp çabalayan herkesten Rabbim razı olsun.