Yazımın başlığı biraz enteresan gelse de maalesef ki pek dile getirilmeyen bir unsur olan Avrupa Birliğine olan  ihracatımızı bugün detaylandırmaya çalışacağım.

TEZİM NE? 

Hepimizin övündüğü AB’ye olan ihracatımızın  yarıya yakını  yani % 50’lik oran olması şu an itibariyle 2019-2020  yıları için ülkemiz açısından en büyük risk pirimi  olmasıdır. Özellikle iç piyasadaki daralma ile bu daralmada sürecinde bizi rahatlatacak olan ihracatımızdaki ufak kırılmalar çok sıkıntılı durumlar çıkarabilir. 

DEMEM O Kİ 

  • AB, kendi içerisinde ekonomik sıkıntı veya daralma yaşarsa 
  • BREXIT sürecinde gerek İngiltere ekonomisi gerekse AB problem yaşarsa 
  • Tüm bu aşamalarda EURO/DOLAR paritesi dolar lehine gelişirse 

İşte o zaman ihracatımızdaki % 50’lik oranı oluşturan AB’ye olan ihracatımızda sıkıntılar meydana gelir ki ihracatımızdaki  oranına bağlı olarak YÜKSEK DÜŞÜŞLER meydana gelebilir. Özellikle 2019 yılının ekonomik darboğaz sürecinde, bize yansımasının şiddetli olacağını tahmin etmek için kahin olmaya ise gerek yok. 

KISACA 

AB’ye yapılan ihracattaki YÜKSEK ORAN… AB’ye yapılan ihracattaki düşüş meydana gelmesi halinde düşmede YÜKSEK ORAN oluşturur. Maalesef ki 2019 /2020 yılları AB için özellikle BEREXIT süreci ve AB ekonomisinde  daralma ile talepteki düşüş olma ihtimali bu riskin ön sinyallerini oluşturmakta. 

TARİH İYİ BİR ÖĞRETMENDİR. OKUMASINI BİLENE… 

2008 yılında yaşanan ekonomik kriz önce ABD’de mali sektörde başlamış sonra tüm dünyayı özellikle reel sektör bazlı etkileyerek yayılmıştı. Özellikle gelişmiş ülkeleri etkileyen bir kriz olarak değerlendireceğimiz 2008 krizinin ekonomik yansımaları ise, 2009 yılındaki istatistiklerde net bir şekilde görülmüş  ve AB ekonomisi de  bu süreçten olumsuz  etkilenmiş  dolayısıyla da AB’nin dış talebinde düşüşler meydana gelmişti. 

2008 yılında ülkemizin toplam ihracatı 132 milyar dolar iken, krizin etkisiyle ihracatımız 2009 yılında 102 milyar dolara düşmüştü. Küsurattan  bağımsız düşünürsek bir yıl içinde ihracatımızda 30 milyar düşüş meydana gelmişti. İşte vurucu kısımda bu 30 milyar dolardaki düşüşün AB etkisinin ne olduğu sorusudur.  30 milyar dolar ihracat düşüşündeki 21 milyar dolar diğer bir ifadeyle toplam düşüşteki AB oranı % 70 olarak gerçekleşmişti.

Euro/Dolar paritesinde, Euro’nun Dolar karşısında değer kaybetmesi özellikle giderleri (hammadde/yarı mamul) bazında dolar cinsinden olan ihracatçımızın, AB’ye ihracatı ise Euro cinsinde olmakta ve  ihracatçı aleyhine açık pozisyon oluşturmaktadır. 

2014 yılında  Euro/Dolar paritesinde,  Euro, dolar karşısında değer kaybetmişti. Biz ülke olarak ta o dönemde ihracatımızda sıkıntılar yaşamıştık. 2014 yılında ihracatımız 157,6 milyar dolar iken, 2015 yılında ise 143,8 milyar dolar seviyelerine düşmüştü. Düşen ihracat değerlerinde  etkiye baktığımızda ise çevre ülkelerdeki jeopolitik riskler olmakla birlikte, büyük oranı Euro/Dolar paritesindeki düşüşten kaynaklanmıştı.  2015 yılında ki Euro/Dolar parite etkisi belli oranda devam etmiş ve sonraki yıl için ihracatımız 2016 yılında düşüş oranı küçülse de 142,5 milyar olarak gerçekleşmişti. 

ÜLKE İHRACATI BAĞLAMINDA “2008 KRİZİNDEN NE ÖĞRENDİK ?

2009 yılında ihracat değerlerindeki düşüşün % 70 oranında AB pazarındaki azalma olduğunu görünce ülke olarak “İhracatta Pazar Çeşitlendirme Stratejisi” adı altında pazarlarımızı çeşitlendirmeye başladık ve çok şükür şu an için İhracat yapmadığımız ülke yok. 2009 ve sonrası için doğru bir strateji olan “Pazar Çeşitlendirme Stratejisi” şu an için maalesef ki yeterli değil… 

GÜNÜMÜZE GELİRSEK 

2018 yılında ihracatımız 168 milyar dolar ile ihracat rekoru kırarken, gerçekleşen 168 milyar dolarlık ihracat içinde, AB’ye yaptığımız ihracat 84 milyar dolar iken, diğer Kıta Avrupası’na yaptığımız ihracat ise, 11,4 milyar dolar olup, toplamda 95,4 milyar dolar. Belki bu değerler ne demek istediğimi daha iyi yansıtabilmiştir. 

O ZAMAN NE YAPMALIYIZ ? 

Kısa bir karşılaştırmalı analiz yaparsak; 

2009 = İhracatta Pazar Çeşitlendirme Stratejisi  iken, 

2019 = İhracatta ORANSAL Bazda Pazar Çeşitlendirme Stratejisi belirlenmelidir. 

Ayrıca AB pazarlarını analiz ettiğim yazımda, Gümrük Birliği ve kendi içerisindeki eksikliklerden hiç bahsetmediğimin altını çizmek isterim. 

SONUÇ: Tarih tekerrürden(tekrardan) ibarettir. İbret alınsa hiç tekerrür  eder miydi? 

                                                                                                                              M. Akif Ersoy