Bir önceki yazımda ihracatın birim değer endeksleri düşerken, ihracat birim miktar endeksinin artığını, diğer bir ifadeyle ihracatımızın miktarı artarken, ihracatın değerinin düştüğünü detaylı olarak rakamlarıyla anlatmaya çalışmıştım. Bugün ise ihracat değer endeksini nasıl artırabiliriz? Sorusunu yanıtlamaya çalışacağım.

ÖNCESİNDE KALİTE KAVRAMI 

İhracat süreçlerindeki kalite kavramını ikiye ayırabiliriz. Bunlardan birincisi özel sektör (ihracatçı firma) boyutunu ifade ederken, diğeri ise devlet kısmını ifade etmektedir. 

ÖZEL SEKTÖR BOYUTU 

Özel sektör boyutundan gittiğimizde “katma değer yaratacak” ürünleri satabilmek için gereken koşulların kalitesini ifade etmekteyim. Bunlar için neler gerekiyor diye düşündüğümüzde ise, bunları da kendi içerisinde iki başlık altında ikiye ayırabiliriz. Birincisi, ürün ile ilgili iken, diğeri ise ihracat pazarlama ve süreçleri ile ilgilidir

Ürün ile ilgili koşullar; yenilikçilik, tasarım ve teknoloji iken,  

İhracat pazarlaması ve ihracat süreçleri ile ilgili boyut ise, klasik ihracat pazarlaması yanında dijital ihracat pazarlaması yetenekleri, doğru hedef Pazar tespiti, markalaşma ve doğru fiyat verebilme yetenekleridir. 

BİR ŞEY Mİ UNUTTUK ACABA? 

Hayır unutmadım. Özellikle vurgu yapmak için bu başlık altında değerlendirmek istedim. Oda tabi ki de İnsan kaynağı. Dikkat ederseniz yönetim bilimciler, insanı “kaynak” olarak değerlendirmişler. Dolayısı ile yukarıda ifade ettiğim, hem ürün ile hem de ihracat süreçleri ile ilgili kaliteyi sağlayacak olan İnsanın ta kendisidir. Dolayısı ile büyük kümeyi insan olarak değerlendirebiliriz. 

İNSAN KAYNAĞINI NE SAĞLAR? 

İnsanın hem özel sektörde hem de devlet kademelerinde kaynak olarak değerlendirilebilmesinin ön koşulu ise ebetteki eğitimdir.  Eğitimi ise salt mesleki ve güncel hakkındaki eğitim olarak değerlendirirsek esas faktörü kaçırmış oluruz. Dolayısı ile eğitimi de ikiye ayırmakta fayda var. Bunlardan birincisi; mesleki ve güncel eğitimler iken, ikincisi ve en temel unsuru ise ahlak eğitimidir. 

DEVLET KISMINA GELİRSEK 

Devletimizin ihracat aşamasındaki firmalarımıza en büyük katkısı; teşvikler ve kredilerdir. Devletimizin ihracatçılarımıza verdiği teşvikler ise o kadar çeşitli ve fazla ki sırf bu bağlamdan çıkarsak şu cümleyi kurabiliriz. “Devletimiz, ihracatçımıza pozitif ayrımcılık uygulamaktadır.” Dolayısı ile herhangi bir ihracatçımızın, devlet teşviklerinden yakınması ülkemiz için geçerli değil. Belki de problem burada. Ne demek mi istiyorum. Devletimizin ihracatçılarımıza verdiği teşviklerin çoğunda ihracat yapma kıstası olmadığı için herkes hoyratça kullanabiliyor. Bu cümlemde yanlış anlaşılmasın teşvik için ihracat yapma şartı getirilsin demek istemiyorum. Tırnak içerisinde “ihracat teşviklerinin performans odaklı olması gerektiğinin” altını çiziyorum. Genel olarak ifade etmek gerekirse, ihracat teşviklerinden herkes faydalansın ama ilgili teşvik ihracat performanslarına göre aşamalı olarak artırılsın eğer gerçekten firma ihracatını artıramıyor veya yapamıyor ise motivasyonu kırmamak üzere en alt basamaktan ihracat teşvikini almaya devam etsin. Ama bırakında teşvikle birlikte, ihracat performansını artıran firmaya da aldığı teşvik kademeli olarak artırılsın. 

Krediler kısmına gelirsek, geçen hafta Ticaret Bakanlığımızın açıkladığı üzere EXIMBANK kredilerde iyileştirmeye giderek faiz oranlarını düşürmeye gitti. Bu da ihracat finansmanında önemli bir avantaj. Fakat ülkemizde birçok firma sahibi haklı olarak bazı hassasiyetlerden ötürü kredi kullanmayı tercih etmemekte (buradaki hassasiyet faizdir) ya da mecburiyetten kaynaklı olarak bu kredileri kullanmaktadır. 

BENİM TEKLİFİM NEDİR DERSENİZ? 

İhracat teşvikleri zaten derya deniz… Bence; üst limitten, performans odaklıya geçilir ve belirli bir alt limit üzerinden gidilirse ve performans odaklı olarak teşvikler, kademeli bir şekilde artırılırsa hem kaynak etkin bir şekilde başarılı ihracatçıya gider hem de belirli bir kaynak devletimizin elinde kalmış olur. İşte bu kaynak direkt olarak Eximbank’ın vermiş olduğu kredilerin faizini fazlasıyla karşılar. 

HATTA VE HATTA 

Teşvik sisteminin temelinde önce harca sonra ödeme yapalım mantığı olduğundan adım gibi eminim ki birçok firma teşvik yerine, faizsiz kredi ile ihracat sürecinin finansmanını sağlama yönüne gidecektir. Diğer bir ifadeyle sadece faiz hassasiyeti olan firmalar değil, tüm firmalarımız bu faizsiz krediyi kullanmak isteyeceklerdir. İşte bu sistemin temelini EXİMBANK kanalı ile çok rahatlıkla sağlanabilir. 

ÇOK KAR / ÇOK CİRO = BEREKET Mİ?

Sadece ihracatçı firmalarımız için değil, bireyden aileye veya tüm firmalara gittiğinizde herkesin ortak söylemi; elimizdeki paranın kıymeti yok bereketi kalmadı yönündedir. Aksi bir şey şu ana kadar hele hele son zamanda duymadım. Ebetteki hayat pahalılığı var bunlara katılıyorum ama bende acizane işim gereği birçok firmayla danışmanlık yapan kardeşiniz olarak çok iyi kazanan firmalarımızda aynı şeyi söylediklerine tanık oluyorum. Demek ki farklı bir parametre göremediğimiz bir şekilde işliyor. Zaten unutmayalım ki, bereket kavramı somut olmayan tam tersi soyut olan manevi bir kavramdır. Ama bereketin sonuçları akıl erdiremediğimiz kadar somuttur. 

SONUÇ: İhracatın kalitesi; insan kalitesiyle doğru orantılıdır. Onun öncülleri ise, ahlaki ve mesleki eğitimin kalitesidir. Ama hepsinin toplamından büyük olan ise bereket ve bereketin kalitesidir.