Türkiye ekonomisini dış ticaret bağlamında genel olarak değerlendirmek istersek, ekonominin büyüdüğü dönemlerde ihracata göre ithalat daha fazla artarken, dış ticaret açığı, daha genel perspektiften, cari denge açık vermeye başlar. Bunun en büyük sebebi ise üretimin artmasıyla beraber ara malı ithalatının da artmış olmasındandır. Çünkü ülkemiz sanayisinin genel olarak üretimdeki ithal girdi oranı % 70 civarlarında olduğu tahmin edilmektedir. 

Bunun tam tersi de ülkemiz ekonomisi için geçerli olabilmektedir. Üretim hacmi düştükçe, ithalat girdisi  azaldığından ithalat azalırken, ihracatta nispi artışının olduğunu görebiliriz. Sonuçta da dış açık azalmaya başlar. Dolayısıyla güncel tartışmalardan birisi de elbette ki “dış açıkta ki azalma neye rağmen gerçekleşmektedir? “ sorudur. 

TEK SEBEP EKONOMİK BÜYÜME VE KÜÇÜLME Mİ ? 

Tek sebep olmamakla birlikte en büyük faktörü elbette ki ekonominin büyümesi veya küçülmesidir. Diğer en önemli faktör ise döviz kurunun TL karşısında ki değeridir. Genel bir değerlendirme yaparsak TL’nin döviz kuru karşısında değerini yitirmesi,  tersten okursak dövizin TL karşısında değer kazanması ihracatı artıran bir unsur olurken, ithalatı pahalandırdığından ithalatı azaltan bir unsurdur. 

TEMEL İKİ ETKEN 

Yukarıda da ifade ettiğim üzere ihracat-ithalat-dış denge artış ve azalışlarındaki temel iki sebep

  • Ekonominin büyüyüp veya  küçülmesi 
  • Döviz kurlarının TL karşısında değerinin artması veya düşmesidir.

Başka faktörler olmakla birlikte, günümüzdeki bir diğer problem de özellikle ihracat ve üretim planlamasının yapılamaması problemidir. Öngörü yapılamamasının en önemli  sebebi ise döviz kurlarındaki artış ve azalıştan ziyade döviz kurlarındaki aşırı oynaklıklardır.

ÜLKE OLARAK BU İKİ FAKTÖRE MAHKUM MUYUZ? 

Ülke ekonomisinin mevcut yapısı itibariyle evet birinci maddeye bağımlıyız. Döviz kurunda ise pek değiliz. Hem döviz kuru oynaklığının yönetilmesi hem de istenilen döviz kurunun  ülke ekonomisinin lehine değerinin tespiti - günümüzdeki jeopolitik risk ve ABD tehditlerine karşı “Sabit Kur Rejimine” geçici olarak geçerek gerçekleştirebiliriz. Dolayısıyla Bu politika ara geçiş ve ara dönemler itibariyle yapılabilir. Unutmayalım ki “Döviz Kuru” ülke ekonomisinin yumuşak karnıdır. Ayrıca döviz kuru sadece dış ticarette belirleyici değil, aynı zamanda hem enflasyon hem de faizler üzerinde etkili bir unsur olduğunun altını çizebiliriz. Ülkemizi ekonomik bağlamda tehdit edenlerde bunu en az bizim kadar bilmektedirler. 

ESAS KONUMUZA DÖNERSEK 

Şu ana kadar yaptığım temel tespitlerden sonra acaba ihracatımız artarken, gerçekten ihracatçının kazancı artıyor mu? Sorusunun cevabını vermemiz gerekir. Bunun için son  veriler olan son 3 yılın Eylül ayı ihracat birim değer- miktar endekslerine bakmamızda fayda var. 

2010= 100 


Tabloyu detaylı incelersek, son 3 yılın Eylül ayları itibariyle ihracatımızın miktar endeksi artarken, diğer bir ifadeyle ihracatımız miktar olarak artarken, değer endeksimiz ise son 3 yılda Eylül ayları itibariyle düşmüş. Diğer bir ifadeyle ihracattaki kazancımız giderek azalmakta. 

SORUMUZUN CEVABINA GELİRSEK

İhracat artıyorken, kazancımız da artıyor mu? Cevabımız son açıklanan Eylül ayları itibariyle maalesef hayır. Kazancımız artmıyor hatta düşüyor. İhracatımız miktar bazında ve toplamda sayısal olarak artıyor olsa da  ihracatçının ithalatçıya sattığı ürünün fiyatı düşmekte, dolayısıyla da kazancı düşmekte.  

Önümüzde ki hafta bu kısır döngüden ülke olarak nasıl kurtulabiliriz? Sorusunun yanıtını sizlere vermeye çalışacağım. 

SONUÇ: İhracatı artırmak için fiyat düşüşü yapmak ve  sistematik olarak tekrarlanması  genele sirayet etmişse, ilerleyen dönemde aynı ürünü daha ucuza satan firma-ülkelere karşı  pazarda yok olunacağının sinyali verilmektedir.