Geçen hafta açıklanan “İhracat Ana Planı” üzerinde dikkatlice durulması gereken bir parametre. Tahmin edersem bu başlıktaki yazım birkaç hafta üst üste bir yazı serisi olarak devam edecek. İhracat planlama çalışması, kendi içerisinde birçok olumlu faktörü barındırsa bile, birçok eksik unsuru da barındırmakta. Ayrıca planlama çalışmasında birçok konu, detaya inmeyen genel cümlelerle ifade edilmiş.  İhracat Ana Planı ile ilgili bu haftaki değerlendireceğim ana başlıklar;  Ticari Diplomasi, Gümrük Birliği Güncellemesi, BREXIT, İhtisaslaşmış Serbest Bölgeler ve belirlenen 17 adet Hedef Ülke olacak.  

GÜMRÜK BİRLİĞİ GÜNCELLEMESİ 

Önce sorunu tespit edip aşama aşama gidelim. Neden Gümrük Birliğini Güncelliyoruz? 

  • Tarım ürünlerinde Gümrük Birliğine dahil değiliz
  • AB’nin diğer ülkelerle yaptığı Serbest Ticaret Anlaşmalarına taraf değiliz
  • Gümrük Birliği kapsamında, diğer ülkelere uygulanacak Gümrük Tarifesini (OGT) uygulamak zorundayız. Karar mekanizmasında zaten değiliz. 
  • AB, başka bir ülkeyle Serbest Ticaret Anlaşması (STA) yapmaz ise bizde yapamıyoruz. Kendi milli dış ekonomi politikalarımıza göre bir başka ülkeyle STA yapmamıza da izin yok.

Son 3 madde net bir şekilde Dış Ekonomik Politikalarımız oluşturmamızda en büyük engel. Yani Dış Ekonomik Politikamızda bağımsız değiliz.  Bunun altını özellikle çizmek isterim. Son açıklamalardan anlıyoruz ki bu sürece kamu alımlarının da GB’ne dahil edilmek istenmekte bu durum gayet güzel ve şirin gözüküyor. Ama ana problemlerimizi görmezlikten gelemeyiz. 

1996 yılında yürürlüğe giren GB’nin en büyük avantajı, Sanayi ürünlerinde karşılıklı olarak gümrük vergilerinin kaldırılması ki bunu zaten serbest ticaret anlaşması ile yapabilirsiniz. Neden Dış Ekonomi politikamızı AB’ye mahkûm ediyoruz?

Güncelleme sorunu ilk olarak ne zaman üst düzeyde dile geldi diye hafızamı yokladığımda, AB ile ABD arasında yapılması düşünülen yeni nesil ticaret anlaşmalarının ötesinde olan TTIP (Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı) aklıma geldi. O zaman sizinle geçmişe yönelik kısa bir yolculuğa çıkalım. 

Ama öncesinde şunu söyleyeyim neyse ki Trump, ABD başkanı olunca, TTIP görüşmelerini sonlandırdı. Tahminimce bize ve dünya ekonomi politiğine yapmış olduğu en büyük ve tek iyiliktir. ABD ve AB kendi arasında TTIP’i imzalasalardı. Türkiye ve ABD arasındaki ticarette sıkıntı olacaktı. Biz anlaşmaya taraf olmadığımız için ABD ürünleri bizde vergisiz, bizim ürünler ise ABD’ye vergili girecekti. Dolayısıyla ABD ile ticarette,  bizim açımızdan büyük bir sapma meydana gelecekti. Dolayısıyla güncellemenin olması gerekliliği bakanlık nezdinde üst düzeyde o dönemlerde dillendirilmeye başlanmıştı. Tıpkı bugünde ifade edildiği gibi.  O günden bugüne, tahmin edersem 4 ya da 5 bakan değişti, Bakanlığın ismi değişti, Bakanlık başka bir bakanlıkla birleşti hem büyüdü hem de isim yine değişti. Ama söylem değişmediği gibi sonuçta değişmedi. Sonuç: elde var sıfır. 

Şunu net bir şekilde söylemek istiyorum. Adamlar güncelleme filan yapmazlar, yapmayacaklarda. En iyi ihtimalle ne olur? Belki birkaç yeni şeyler eklenebilir AMA esas dış ekonomik bağımsızlığımızı elimizden alan maddeleri hayatta değiştirmezler. Ticari diplomasi vb. kelimelerle biz ancak kendimizi oyalarız. AB’ye güven olmayacağını geçmişten bu yana test etmedik mi? 

NE YAPMALI? 

Gümrük Birliğinin güncellenmesi yanlış bir düşünce metodudur. Yapılması gereken, Gümrük Birliğini bu yönüyle iptal edip, AB ile yeni bir Serbest Ticaret Anlaşması (STA)  yaparak yola devam etmektir. Bu düşüncemi defalarca önceki yazılarımda paylaşmıştım. Benimle aynı fikirde olmayan birçok akademisyen abim, ablam ve kardeşlerim var. Bu konuda beni de eleştiriyorlar.  Bende bugün naçizane şunu söylemek istiyorum. Bu eleştirilerin benzerini AB ile STA yapan diğer ülkelere yapsanıza ya da bizim gibi bir GB anlaşmasını bu ülkelere de tavsiye etsenize

BREXIT’E GELİRSEK

Evet, ticari diplomasiyi İngiltere ile yapabilirsiniz ve sonuçta alabilirsiniz. Dolayısı ile GB kapsamında görüşeceğiniz, kamu ve hizmet alımları veya Tarımsal ürünleri İngiltere ile müzakere edebilirsiniz.  Tek şartla; İngiltere’nin AB’den çıkması gibi GB’den de çıkarsa. Eğer çıkmazsa bu dediklerimi yapılamaz hale gelir. Dolayısıyla AB’den çıkacak olan İngiltere’nin GB süreci nasıl bir seyir izleyecek? Buda ayrı bir soru işareti, o zaman şöyle bir senaryo planlaması yapalım. 

  • Senaryo 1: İngiltere GB’den çıkmayacak ( o zaman yapacak bir şey yok) 
  • Senaryo 2: İngiltere GB’den çıkacak (o zaman dediğim konuları müzakere edebilirsiniz) 
  • Senaryo 3: İngiltere GB’den çıkacak ama AB ile STA anlaşması uzayacak. Örneğin 1 yıl. Geçmiş olsun sanayi ürünleri dahil olmak üzere ürünlerimiz İngiltere’ye gümrük vergili girecek ve en büyük ikinci ihracat partnerimiz ve dış fazla verdiğimiz, İngiltere ticareti bir yıllığına darmadağın olacak 
  • Senaryo 4: İngiltere GB’den çıkacak ve AB-İngiltere arasında STA olmayacak. O zaman gerçekten geçmiş olsun. Çünkü AB, İngiltere ile STA imzalamadıkça biz İngiltere ile STA imzalayamayız. Çünkü başka bir ülkeyle STA yapmamıza AB, GB kapsamında izin vermiyor. 

YENİ NESİL SERBEST BÖLGELER

İhracat ana planının bu bölümle ilgili sunumunda iki tane anahtar kelimeyi öne çıkarıp burada tartışmak istiyorum. Bunlar; 

  • İhtisas Serbest Bölgeleri 
  • Kümelenme Modeli

Bu konuya detaylı girmeden önce Yeni Nesil Serbest Bölge kavramı doğru bir yaklaşım kesinlikle katılıyorum. AMA önceki yıllardaki çalışmalarda olduğu gibi detay göremiyorum. Ne yapılacak? Sorusunun cevabı VAR. Nasıl yapılacak? Sorusunun cevabı YOK. Sadece yapacağız edeceğiz var.  Örnek olarak da Singapur örneği verilmekte, gerisi yok. Plan dediğimiz çalışmada detayları göremeyince bizde yorum yapamıyoruz.

İhtisas Serbest Bölgeleri önemli bir kavram ama ülkemizde ilk değil. Maalesef ki kötü örneğin, örnek olmayacağını bilerek ama mecburen, örnek vererek gitmek durumundayım. Örneğin İzmir’de iki tane Serbest Bölge var. Bunlardan birisi İZBAŞ (İzmir Serbest Bölge) Bu serbest bölgemiz öncesinde ihtisaslaşmış bir serbest bölgeydi. Eski ismi ise Menemen Deri Serbest Bölgesi idi. Deri sektöründe uzmanlaşmış ve kümelenmiş bir model tasarlanarak oluşmuştu. Ama sonra ne oldu?  Nasıl söyleyeyim bilemedim ama deri algısını yıkmak ve farklı sektörlerden yatırım çekebilmek için milletin canı çıktı desek yeridir. En sonunda ise isim değişikliğine gidildi ve isim İZBAŞ olarak değişerek, deri sektörü algısı yıkılmaya çalışıldı ve buraya farklı sektörlerden yatırımcılar çekilmeye çalışılıyor. Maalesef ki bu süreç; İhtisaslaşmış ve kümelenme modeline göre oluşturulmuş ve sonrasında terkedilmiş bir model.  Bu süreçten ne gibi dersler çıkarıldı? Yani süreçte bu hatalar tekrar yapılacak mı? Ya da farklı neler düşünülüyor? Sadece yeni nesil serbest bölgeler için İleri Teknoloji vurgusu yapılmakta.   Henüz detayları bilmiyoruz ama bu model doğru konumlandırarak yapılırsa başarılı olacağına inanıyorum. 

Bu arada Kümelenme modeli yeni bir kavram değil. Belirli bir dönem bizde çok popüler bir kavramdı.  Hatta hatırlıyorum bir ara yüksek lisans ve doktora tezlerinin birçoğu kümelenme üzerine yapılmıştı. O dönemin öğrencileri ve şimdinin hocalarından özür diliyorum ama o dönem bu tezler o kadar çok yazıldı ki artık hepimize kına gelmişti. Ülkemizde de uygulamaya yönelik dış ticarette üzerine çalışılmıştı. Ama geçmişten günümüze baktığımda, maalesef görüyorum ki elde yine bir şey yok. O dönemden günümüze Türkiye kümelenme modeli ile şu başarıyı elde etti yorumları olması gerekirken, biz ise hala geçmişte yapamadık ama şimdi yapacağız diyoruz. Neden başarılı olmadı? Soruları cevaplandıktan sonra doğru bir çalışmanın kümelenme strateji bağlamında faydalı olacağını düşünüyorum. Ama maalesef ki yine elimizde detay yok. Ne var peki? İhtisas serbest bölgeleri ve kümelenme modeli ile yeni nesil serbest bölge çalışması yapacağız söylemi var. Nasıl sorusunun cevabı ise henüz yok. En azından biz bilmiyoruz. 

HEDEF ÜLKELERE GELİRSEK

Hedef ülkelere baktığımızda ise 17 adet ülke seçilmiş. Bölgesel olarak değerlendirirsek;

  • Amerika Kıtası:  ABD, Brezilya, Meksika, Şili 
  • Afrika Kıtası: Güney Afrika, Fas, Etiyopya, Kenya
  • Asya Kıtası: Hindistan, Güney Kore, Japonya, Çin, Özbekistan, Malezya, Irak
  • Avrasya (Asya-Avrupa) :Rusya 
  • Avrupa: İngiltere 

Hedef ülkelerin ihracatçılarımız için önemi ise Ticaret Bakanlığının verdiği bazı teşviklerin üzerine, bu ülkeler olduğunda ilave olarak ek teşvik verilmesi, anladığım kadarıyla yüzdesel bazda verilen teşviklerin üzerine ilaveten +% 5 oranında daha teşvik ilavesi yapılmış. 

Bu arada hedef ülkelerin tespit edilmesinde rakamlar önemli ama rakamların ötesinde siyasi ilişkiler, kültür, din, alım gücünün yakınlığı, coğrafi yakınlık-uzaklık, taşıma yolları için alt yapı,  dış ticaret bilançosu (buda rakamsal değerlendirme ama kriter de olmadığı için yazmaktayım.) önemli diye düşünmekteyim. Örneğin ben Venezüella’yı hedef ülkesine alınmasını arzu ederdim. Cumhurbaşkanlığı düzeyinde o kadar destek vermemize, siyasi otoritenin bize olan yakınlığına karşın verilmesi uygun olurdu. Yine İran bizim en önemli dış ticaret partnerlerimizden ve ihracat pazarlarımızdan birisi. Onun da olmasını beklerdim.  Sorularıma farklı cevaplar verilebilir. Ama siyasette, ticaret yoluyla da birilerine mesaj verebilir ve birilerini destekleyebilirsiniz.  

Serbest Ticaret Anlaşmaları da ayrı bir parametredir. Örneğin en büyük ihracat partnerlerimizden birisi olan ve hedef ülkemiz içerisinde yer verdiğimiz Irak ile neden Serbest Ticaret Anlaşması yapmıyoruz?  Sebebini yazımın başlangıcında paylaşmıştım. AB izin vermedikçe  (AB o ülke ile STA yapmadıkça) biz yapamayız. 

Bu yazdıklarımın temelinin birçoğu günümüzün politikalarının bir sonucu değil kabul ediyorum ama bu problemlerin sonuçlandırılmasının zamanı, bugündür diye düşünmekteyim. Yoksa nereye kadar sürecek bu Gümrük Birliğinin dış ekonomi politikamızı esir alması? 

Bu arada İhracat ana planı içerisinde çok önemli ve sahaya dokunur çalışmalar var. Tüm bunları unutmuş değilim. Allah izin verirse mikro ölçekteki faydalı bulduğum konuları ve eleştirileri belirtmek üzere yazı serisine devam edeceğim. 

TÜM BUNLARIN ÖTESİNDE 

İhracatta en büyük problemimiz. “İhracatın Bölgesel Dağılımdaki Eşitsizliktir.” İhracat ana planı bu konuda zamanlama ve çözüm odaklı bir planı var mı? Görebildiğim kadarıyla yok. Çünkü söylemlerin çoğu büyüklere ve büyük yatırımlara verilmiş. Örneğin; 

  • İhtisas Serbest Bölgelerde Yüksek Düzey Teknoloji yatırımı 
  • Küresel Tedarik zincirinde büyük firmalara tedarikte makine ekipman yatırımı yardımı
  • İleri teknoloji ürünlerin ihracatın artırılması 

Tüm bunlara katılmamak mümkün değil, imkân varsa teşvikler daha da artırılsın ama ihracatta yerelde insanımıza ve küçüklere dokunacak politikaları üretmen kaydıyla.

2023,  500 milyar dolar ihracat hedefinden sonra yapılan ikinci en önemli çalışma şu anki İhracat Ana Planıdır. Olumlu yönleriyle, hataları veya eksiklikleri ile karşımızda durmaktadır. Her şeye rağmen bu planın yapılması ve kamuoyu ile paylaşılması ayrı bir önem teşkil etmektedir. Sürece katkıda bulunanlara teşekkür ediyor ve memleketimize hayırlı olmasını diliyorum. 

SONUÇ: Zaman Gümrük Birliğini güncelleme zamanı değil, AB ile Serbest Ticaret Anlaşması yapma zamanıdır.