Ah şu pencere kenarları… Anılara, acılara, gidenlere, gelenlere perde… İçimde kalan azıcık umut ışığı karşıma yansıtıyor yıllarımı öğütenleri… Gözlerimde demleniyor mazi… Yüzümde buruk bir tebessüm… Gönlümün kıyılarına vurdu cansız hüzünlerim.

Geldi bir hüzün, yine bağdaşını kurdu yüreğimin başköşesine… Sıvadı kollarını… Hayatımın üzerinde, acıları yoğurmaya başladı. 

Ben ki mutluluk diyarının istenilmeyen misafiri… Suratlar asık ağırlanıp bir daha kabul edilmeyeni… Şu hayata zehir zemberek suskunluğum… 

Ölmek için değil de, hani yaşamak için gelmiştik yadünyaya!..

Gözlerinle binlerce cümle kurmana rağmen, yüzündeki ifade sadece gülümseme... Kendi hayatımızın soytarısı olduk. Bu bir maskeli balo ve senin kendi şahsiyetinin orada bir yeri bulunmuyor.

Bir insanı silahla öldürmenize gerek yok. Onu sevgisizliğe hapsedin kendiliğinden ölecektir zaten!..Gözlerindeki pırıltının, bütün umutlarının, pembe hayallerinin kaybolmasına vesile olun. Onu kimsesizliğine gömün!

Radyoda bir şarkı ufaktan hayatının yollarında seyretmeye başlar. Mutlulukları hatırlatan bir melodi… “Hayat sevince güzel, sevince tatlı günler. Bir taşı, kelebeği… Bir kuşu sevin yeter.” Bir nabız atıyor “umut, umut” diye… Arada dili sürçüp “unut” diyor sanki… Hangi kelime daha güzel etkiler hayatımı acaba?..

Karamsarsın diyorlar bana… Bazı insanlar yaralı büyümüştür.Ruhun hüzünlü diyorlar…Kimilerinin içindeki çocuk hayata küsmüştür. 

Hayallerime siyah bir smokin giydirdiler. Şık durdu durmasına da, yasa büründü yüreğim… Kalıplaştırılış bir yaşamdan çok; özgürce, hayallerimin üzerinde salınmayı tercih etmemdendir belki dört yanımı hüzün sarması…

Dediğim gibi hüzün yüzlü bir kızım ben… Eğreti durur bende sevinçler... Kaldıramaz beni mutluluktan dört köşe olanlar. 

Siz güzel günlere koşuyorsunuz ben bir gün öncesine… Siz hayata koşuyorsunuz, ben yaşamın gölgesinde… Bir adım mesafe bile bazen sızı oluyor işte…

Hepimiz bir ara saklanmadık mı? Şu ne idüğü belirsiz hayatla saklambaç oynamadık mı? Tek talihsizliğimiz mızıkçılık yapamamaktı ya hani... Her şeye, her gelene “peki” dedik. Hayallerimizi sakladık, umutlarımızı sakladık. Olana bitene “dur” demedik.

Başımız önde çıt bile çıkardık. Sızımıza da günaydın dedik, acımızı ballandıra ballandıra anlatsın diye demli bir de çay ikram ettik. 

Ve şimdi bütün hayatım boyunca gönlümün patika yollarına düşürdüğüm hayallerimi toplayacağım. Ve düşündüğüm, istediğim, arzuladığım gibi yaşayacağım. Üzerimdeki kışlık kederi atacağım, baharın tadını çıkaracağım. 

Mevsimini şaşırış soğuklar üşütse de beni, umudun sıcaklığına ram olur yüreğim. Ne kadar zayıf görünsem de, güçlü karakterimin farkındayım. Kalbimrengârenk kelebek olacak tırtılların kozalarına gebe… İçimde; uçan bir balonu kaçırma heyecanı yaşayan küçük bir kız çocuğu…Şimdilik bana müsaade…