Merak etmeyin, “Haz” da gelecek inşallah. O kadar beraber anılır oldu ki bu iki kelime hızı yazıp hazı da yazmasam olmaz.

En az on tane yazı okuduğumu hatırlıyorum son birkaç yıl içinde “Hız ve Haz” başlığını taşıyan. Kimisi bildiğiniz, bizzat tanımasanız da kendinizi “abi” diye bahsedecek kadar yakın hissettiğiniz kişilerin, kimisi de ezkazâ yolda görsek yolumuzu değiştirmeyi isteyeceğiniz kişilerin yazdıklarının ortak yönü “hız”ı neredeyse bir sapkınlık olarak damgalamaları.

***

Ne geçmişleriyle ne de gelecekleriyle barışık olmayanları bir kenara koyarsak hız hakkında yazan Müslüman kalem ehlinin ya Batı'daki “yavaş hayat” akımlarının etkisinde kaldıklarını ya da bir ifade sıkıntısına dûçar olduklarını düşünüyorum; çünkü “hız” ortalama Müslüman muhayyilesinde istenilen ve olumlanan bir şeydir.

***

Hz. Süleyman ile SebeMelikesi'nin kıssasını internette ilk karşıma çıkan Kur'an mealinden aktarayım:

22 - Çok geçmeden (Hüdhüd) gelip: "Ben, dedi, senin bilmediğin bir şeyi öğrendim. Sebe'den sana çok doğru (ve önemli) bir haber getirdim.

23 - "Gerçekten, onlara (Sebelilere) hükümdarlık eden, kendisine her türlü imkân verilmiş ve büyük bir tahta sahip olan bir kadınla karşılaştım." 

24 - "Onun ve kavminin, Allah'ı bırakıp güneşe secde ettiklerini gördüm. Şeytan, kendilerine yaptıklarını süslü göstermiş de onları doğru yoldan alıkoymuş. Bunun için hidayete giremiyorlar." 

25 - "Göklerde ve yerde gizleneni açığa çıkaran, gizlediğinizi ve açıkladığınızı bilen Allah'a secde etmezler."

26 - "(Hâlbuki) O büyük Arş'ın sahibi olan Allah'tan başka tapılacak yoktur."

27 - (Süleyman Hüdhüd'e) dedi ki: "Doğru mu söyledin, yoksa yalancılardan mısın, bakacağız." 

28 - "Şu mektubumu götür, onu kendilerine ver, sonra onlardan biraz çekil de, ne sonuca varacaklarına bak." 

29 - (Süleyman'ın mektubunu alan Sebe melikesi): "Beyler, ulular! Bana çok önemli bir mektup bırakıldı" dedi. 

30 - "Mektup Süleyman'dandır, Rahmân ve Rahîm Allah'ın adıyla (başlamakta)dır. "

31 - "Bana karşı baş kaldırmayın, teslimiyet göstererek bana gelin diye (yazmaktadır)." 

32 - (Sonra Melike) dedi ki: "Beyler, ulular! Bu işimde bana bir fikir verin. (Bilirsiniz) siz yanımda olmadan hiçbir işi kestirip atmam."

33 - Onlar, şöyle cevap verdiler: "Biz güçlü kuvvetli kimseleriz, zorlu savaş erbabıyız, buyruk ise senindir; artık ne emredeceğini düşün taşın." 

34 - Melike, "Hükümdarlar bir memlekete girdiler mi orayı perişan ederler ve halkının ulularını hakir hâle getirirler. (Herhalde) Onlar da böyle yapacaklardır" dedi.

35 - "Ben (şimdi) onlara bir hediye göndereyim de, bakayım elçiler ne (gibi bir sonuç) ile dönecekler."

36 - (Elçiler, hediyelerle) gelince Süleyman şöyle dedi: "Siz bana mal ile yardım mı etmek istiyorsunuz? Allah'ın bana verdiği, size verdiğinden daha iyidir. Ama siz, hediyenizle böbürlenirsiniz." 

37 - "(Ey elçi) Onlara var (söyle); iyi bilsinler ki, kendilerine asla karşı koyamayacakları ordularla gelir, onları, muhakkak surette hor ve hakir halde oradan çıkarırız!" 

38 - (Sonra Süleyman müşavirlerine) dedi ki: "Ey ulular! Onlar teslimiyet gösterip bana gelmeden önce, hanginiz o Melike'nin tahtını bana getirebilir?" 

39 - Cinlerden bir ifrit, "Sen makamından kalkmadan ben onu sana getiririm. Gerçekten bu işe gücüm ve güvenim var." dedi.

40 - Kitaptan ilmi olan kimse ise, "Gözünü açıp kapamadan, ben onu sana getiririm" dedi. (Süleyman) onu (Melike'nin tahtını) yanıbaşına yerleşivermiş görünce, "Bu, dedi, şükür mü edeceğim, yoksa nankörlük mü edeceğim diye beni sınamak üzere Rabbimin (gösterdiği) lütfundandır. Şükreden ancak kendisi için şükretmiş olur; nankörlük edene gelince, o bilsin ki Rabbim müstağnidir, çok kerem sahibidir." 

Görüyorsunuz burada göz açıp kapayıncaya kadar geçen sürede, yani aklın alamayacağı bir hızla gerçekleştirilen bir eylem var. Ve hız denilince ortalama Müslüman muhayyilesinde canlanan bu eylem ve bu olağanüstü hızdır. Bu nedenledir ki ortalama Müslümanlar daima hızlı olmuşlar, hızdan, hızlıdan yana olmuşlardır. Örnekleri mebzûldür.

***

Sanıyorum hız hakkında olumsuz kelam eden Müslüman kalem ehli bizatihi “hız”ı değil “hız tutkusu”nu, “hız düşkünlüğü”nü ve bir aşama ilerideki “hız sapkınlığı”nı kast ediyorlar. Tabii ki bu kişilerin sürekli vurguladığım “ortalama Müslüman” tanımının dışında kalmaları, Neml Suresi'nin 40. ayetine farklı bir açıyla bakmaları da mümkün.

***

Bu dünya yapıp ettiklerimizin yankılanıp bize döneceği bir dağdır. (Mevlana)