Behlül Dana hazretleri, Halife Harun Reşit zamanında yaşayan kimilerine göre deli, kimilerine göre veli bir zât. Hakkı, hakikati çekinmeden,  eğip  bükmeden bazen aleni bazen şifreli şekilde söyleyen bir Allah dostu.

Asıl ismi Ebû Vüheyb bin Ömer Sayrafî’dir.  Doğum târihi kesin olarak bilinmemektedir. Kûfeli olduğu halde Bağdâd’da yaşamış ve 190 (m. 805)’de vefât etmiştir.  Hârûn Reşîd’in kardeşi olduğuna dair rivâyetler vardır. Herkese ders olacak hikmetli sözleri çok meşhurdur. 

Harun Reşit, Behlül Dananın tenkitlerine, acı acı söylemlerine sabreder ve onu yanından hiç ayırmazmış. 

Cenabı Allah yöneticilerimize, idarecilerimize yanında hakkı, hakikati evirmeden çevirmeden lisanımünasiple söyleyen yardımcılar ihsan etsin.

*

Behlûl Dânâ bir gün, Hârûn Reşit’e hitâben demiş ki:

Senin bu saltanatının değeri olsa olsa bir bardak sudur.

Harun Reşit, Behlûl'ün sözünü küçümseyerek demiş ki : 

Sen aklını yitirmişsin. Ben şarkın en büyük padişahıyım. Benim saltanatım altında nice milletler, nice şehirler, nice göller ve denizler var.

Behlûl Dânâ, Harun Reşit’e şu teklifte bulunmuş:

Eğer dürüst olur da sorularıma doğru cevap verirsen ben sana bu sözümü ispat ederim.

Hârûn Reşit kendinden emin bir tavırla Behlûl'ün teklifini kabul edince Behlûl Dânâ, Hârûn Reşit’e iki soru sormuş. Birinci sorusu şuymuş:

Çölde  susuz kalıp,  ölüm hâline gelsen,birisi çıkıp "Saltanatının yarısını verirsen sana su verip seni ölümden kurtarırım dese" ne yaparsın?

Hârûn Reşit, hiç düşünmeden şu cevabı vermiş :

Elbette ölmemek için adamın teklifini kabul ederim, nasıl olsa mülkümün geri kalan yarısı bana yeter.

Behlûl Dânâ, ikinci sorusunu sormuş :

Peki içtiğin suyu çıkaramasan, sen kıvranıp dururken birisi çıkıp "Mülkünün geri kalanını bana verirsen o suyu çıkartırım" dese ne dersin?

Hârun Reşit, "Mecburen veririm" deyince Behlûl Dânâ :

Gördün mü bak! Senin saltanatının değerinin bir bardak su kadar olduğunu ispat ettim işte...

*

Bir gün Behlûl'ü üstü başı dağınık, toz-toprak içinde gördüler. Onu bu hâlde gören, uzun bir yolculuktan dönmüş zannederdi. Behlûl Dânâ'nın bir veli olduğunun farkında olmayan, onu sıradan bir meczup zanneden bazıları, onunla dalga geçmek ve eğlenmek kastıyla sordular :

– "Ey Behlûl! Bu ne hâl böyle! Nereden geliyorsun? 

Behlûl'ün cevâbı hiç de onların bekledikleri türden değildi :

– "Cehennemden geliyorum!"

Soruyu soranlar kendi kendilerine: "İşte yine deliliği tuttu, böyle cevap olur mu?" diyerek tekrar sordular :

– "Peki, cehennemde ne işin vardı?"

Behlûl yine hiç istifini bozmadan aynı tavırla :

– "Ateş lâzım oldu da onun için gitmiştim..."

– "Peki, ateşi aldın mı bâri?..."

Behlûl cevap verdi :

– "Hayır, maalesef ateşi alamadım. Cehennemin bekçileri bana dediler ki :

- "Sanıldığı gibi burada ateş bulunmaz, ateşi herkes dünyadan kendisi getirir!..." 

Onun için herkes yaptığı amellerine göre kendi ateşini bu dünyadan kendisi götürür. Kimsenin yaptığı yanına kar kalmaz. 

Duamız Bakara süresi 201.ayet  “ Onlardan kimi de: Ey Rabbimiz! Bize dünyada da iyiliği ahirette de iyiliği ver ve bizi ateşin azabından koru" der.

Baki selamlar.

https://defter-i-ussak.blogspot.com/2015/08/behlul-dana-ve-baz-menkbeleri.html