Geçmiş zaman olur ki bir padişah Hızır'ı görmek istiyordu. Bir gün bunun için tellallar çağırttı. "Kim bana Hızır'ı gösterirse onu armağanlara boğacağım" dedi. Tellalların bu ilanı duyan fakir bir adam bu işe talip oldu. Evine dönünce karısına dedi ki: "Hanım ben padişaha Hızır'ı bulacağımı söyleyip ondan kırk gün müsaade alacağım. Bu kırk gün için padişahtan size ömrünüz boyunca yetecek yiyecek, içecek ve para alırım. Kırk günün sonunda Hızır'ı bulamayacağım için benim kelle gider, ama siz rahat olursunuz."

Adamın karısı kanaatkâr biriydi. Buna gönlü razı olmadı. Ona "Efendi biz nasıl olsa alıştık böyle kıt kanaat geçinmeye. Bundan sonra da idare ederiz. Vazgeç bu tehlikeli işten" dedi. Kadıncağızın itirazına rağmen fakir adam kararında ısrarlı idi. Ama adam kafaya koymuştu bir kere.

Padişaha gidip Hızır'ı bulacağını söyledi. Bunun için kırk gün izin istedi. Hızır'ı bulmak için koşuşturacağı kırk gün zarfında ailesinin geçimi için sarayın ambarından tonlarca yiyecek, içecek alıp evine istifledi. Kırkıncı gün geldiğinde, padişahın huzuruna çıkar suçunu itiraf eder ve der ki, "Benim aslında Hızır'ı falan bulacağım yoktu. Ailece sıkıntı çekiyorduk. Hızır'ı bulacağım diye sizden dünyalık almak fakir hayatımıza son vermek için bunu yaptım” der ölüm korkusuyla titreyerek.

Hızır’ı görme arzusu ile güne başlayan padişah bu söz karşısında öfkelenir, celallenir.

Padişah buna çok kızar: "Padişahı kandırmanın cezasını hayatınla ödeyeceğini hiç düşünmedin mi?" diye bağırır.

Adam da her şeyi göze aldığını söyledi. Bunun üzerine padişah yanında bulunan üç veziriyle görüş alışverişinde bulundu. Onlardan bu cüretkâr adama verilecek cezayı danışır.,

Birinci vezire sordu:

- Padişahı kandıran bu adama ne ceza verelim?

- Efendimiz, bu adamın boğazını keselim, etini parçalayıp çengellere asalım.

Bu sırada halk arasında peyda olan, nurani yüzlü bir genç peyda olur birinci vezirin sözleri üzerine şu nu söyler: "Küllü şeyin yerciu ila aslihi ".

Padişah ikinci vezirine sordu:

- Bu adama ne ceza verelim?

- Hükümdarım bu adamın derisini yüzüp içine saman dolduralım.

Biraz önce ansızın ortaya çıkan genç "Küllü şeyin yerciu ila aslihi" dedi.

Padişah üçüncü vezire sordu:

- Ey vezirim sen ne dersin, beni kandıran bu adama ne ceza verelim?

- Padişahım bana göre, bu adamı affedin size yakışan, sizden beklenen budur. Bu adam önemli bir suç isledi ama sanıldığı kadar da kötü biri değil. Çünkü çoluk çocuğunun rahatı için kendini feda edebilecek kadar da iyi yürekli.

Nurani yüzlü genç yine söze karıştı: "Küllü şeyin yerciu ila aslihi". 

Bu defa padişah nurani yüzlü gence yöneldi:

- Sen kimsin? İkide bir tekrarladığın o laf ne demektir?

“Genç cevap verdi:

- Senin birinci vezirinin babası kasaptı. Onun için kesmekten, etini çengellere asmaktan bahsetti. Yani aslını gösterdi.

-İkinci vezirin babası yorgancı idi. Yorgan yastık, yatak yüzlerine yün, pamuk vb. doldururdu. O da babasına çekti.

-Üçüncü vezirin ise babası da vezirdi. O da soyuna çekti, büyüklüğünü gösterdi. Benim söylediğim sözün anlamı “Herkes aslına çeker" demektir. Vezir istersen (üçüncü veziri göstererek) işte vezir! Hızır istersen (kendini göstererek) işte Hızır! Bu fukarayı mahcup etmemek için sana göründüm “der   ve ortadan kaybolur.

"El-veledü sırrı ebîhi/Çocuk babasının sırrıdır" Hadis-i şerifini izahını alimler farklı örnekler ile açıklamışlardır. Burada iki örnek ile yazıyı sonlandırmak istiyorum.
 

Âdem aleyhi selam "şecere-i memnû'a"dan yani kendisine yasaklanan ağaçtan yedi...Yedikten sonra bunun Allah'ın unutturması ile olduğunu bildiği halde suçu üstüne aldı ve tövbekâr oldu...Yediğini çıkarmak için istifra edince o kayydan bir ot çıktı, o otu bir yılan yedi ve yılanda zehir peyda oldu...Yediği şeyin bakiyesinden hâsıl olan meniden Kâbil dünyaya geldi ve kardeşi Hâbil'i katleyledi...Çünkü Kâbil, menhiyattan yenilen şeyden yaratılmıştı...

Peygamberimizin en büyük düşmanı Ebû Cehil'in oğlu İkrime Müslüman oldu...Peki bu nasıl oldu? Resul-i Ekrem Efendimiz küçük yaşta iken, Ebu Cehil, yetim olduğuna acıyarak O'nu devesine aldı...Bu kadarcık bir hürmetinden dolayı, oğluna iman nasip oldu.

Cenabı Allah bizlere evlatlarımız için  iyi örnek olmayı lütfetsin. Bizden gelecek nesillerin akıbetini hayırlı eylesin.

Baki Selamlar.

Kaynak: Mecit Ömür Öztürk, Dervişin Teselli Koleksiyonu, Hayykitap,10.baskı, İstanbul, Aralık 2018