Her şeyi bilmek!

Yetiştiği yerin en iyisi olup da, her yerde o kuralların geçerli olduğunu düşünmek!

Ailesinin en iyisi olup da dünyanın da en iyisi olacağını sanmak...

Köyünün en iyisi olup da, ülkenin en iyisi olduğunu düşünmek!

Mahallesinin yıldızı, olup da kendini dünyanın güneşi görmek!

Bulunduğu iş yerinin kurallarını, bütün işlerin kuralı olarak görmek.

Bulunduğu kurumun sistemini her yere uygulamaya kalkmak!

Kendi çevresinde danışılan olup da, her yerde danışılması gereken, başvurulması gereken insan olduğunu düşünmek...

Yani her şeyi bilen, her şeyin merkezi olduğunu düşünen insanlar! Bilmediğinin hiç farkında olamayanlar!

 Ya da sahip olduğu güçle, bilginin gücünü, marifetini, karıştıran insanlar;

Toplumu, ailesini, kendisini, ailesini, işini kısa vadede olmasa da uzun vadede; muhakkak bataklığa saplıyor... Ya da gelişebileceği seviyeden uzaklaşıyor! Rotayı şaşırıyor, şaşırtıyor!

O haliyle kedini dünyanın merkezi bile zannediyor!

Her şeyi bildiklerinden dışa kapanıyorlar! Öğrenme becerileri tesadüflerle işliyor! Okumuyor, araştırmıyor.. Analiz kabiliyetleri yok ya da varsa bile, dedikodu şeklinde! Bir düzene ve projeye bağlı değil! Hep sürprizlerle yaşıyor!

Çünkü kendi çevresinin takdirinin genel yaşamda da geçerli olduğunu sanıyor ya da yaşamdan da aynısını bekliyor! 

Büyüyor ama gelişmiyor!

Bu insanları alışkanlıkları yönetiyor! 

Üniversitede öğretim görüyorlar ama kendilerini eğitemediklerinden, yerel davranışlarından vazgeçemiyor!

Normalde ailesinde, yetiştiği yerde en iyi olup da, çalıştığı yerde, kurumda iyi olan, düzenli işleyen sistem elbette dünya sistemi olabilir! Mahallenin yıldızı insanlığın güneşi olabilir! Dev işletmeler genelde küçük girişimlerden meydana gelmiştir. Bunun birçok örneği var...

Birçok bilim adamı, iş adamı, genel müdürler, Ceo'lar, devlet adamları hayata sıfırdan başladılar! Daha mahallede iken, köyde iken parlak insanlardı!

Küçük işletmesini işletirken bir gün büyük bir işletme de olacağı belli idi, belki de!

Kast ettiğim, onlar değil tabii! Onlar her şeyi bilerek karanlığa bürünen insanlar değiller zaten!

Mesela;  birçok işadamında, bilim adamında, yöneticide ya da başarılı insanlarda gözlediğim özellikler:

Her sabah dünyanın en fakiri gibi güne başlıyor, Geleceğini kazanma şevki ile günü devam ettiriyorlar.

Çok iyi dinleyiciler,

Öğrenmeye açıklar, bildikleri konularda bile dünyanın en cahili gibi araştırılar!

Öyleleri var ki tahsili olmasa bile; Çok dikkatli gözlemciler; çok iyi soru soruyorlar! Soruların cevapları kendilerini ve çevrelerini farklı boyuta taşıyor!

Sürekli kendilerini eğitiyorlar! Kendilerinin ne seviyede olduklarını çok iyi biliyorlar.

Her şeyi bilmiyorlar, bilseler de yeniden öğrenecek kadar tevazu sahibiler!

Muhteşem analiz yetenekleri var! Muhakeme ve kabiliyetleri gelişmiş! Ya da bu özellikte insanlarla çözüm ortağı olmayı tercih ediyorlar! Ya da çevrelerini de böyle insanlarla donatıyorlar.

Kendi kabiliyetlerini keşfederken çevresinin de kabiliyetlerinin ortaya çıkması için çaba harcıyorlar, bunun meydana getirdiği sinerjiyi biliyorlar. Bu davranışın bereketine inanıyorlar!

Genellikle istişare ve meşveret ehli insanlar oluyor!

Yeni bir şey yaparken, kimseyi kırmıyorlar, ya da kırmamaya özen gösteriyorlar!

Ben yaptım oldu düşüncesinde asla olmuyorlar!

Çevremize bir bakalım kim daha gelişmiş!

Ya da hangi ülke neden gelişmiş! Hiç birine bu gelişme miras kalmamış! 

Öğrenmişler, keşfetmişler, araştırmışlar,  merak etmişler!

Her şeyi bilen karanlık dünyadan kendilerini kurtarmışlar, ne bilmediklerini bilen, uykudan uyandıran aydınlık yola girmişler!

Okumuşlar! okumuşlar okumuşlar!!!!!! Okumuşlar! Okuyorlar! Okuyacaklar!

Her şeyi. Hiç bir şey bilmiyormuşçasına!

Okumayanlara soruyorum! Her şeyi biliyor musunuz?

Ya da karanlık dünyamızda okumayarak ne kadar sorumlu oluyoruz?

Acı çeken, savaşan, kan döken ağlayan her şeyi de bilen karanlık dünya ile gülen rahat yaşayan, dünya arasında bir analiz yapsak hangisi bizim yaşamımıza yakın?