İnsana toplum içerisinde iyi bir mevki sağlayan en önemli özelliklerden birisi bilgidir. Bilgili insan neyi nerede ve nasıl konuşacağını bilir. Bilgi dağarcığını doldurmak için sürekli okur ve öğrenir. Bu sürekli okumalar ve öğrenmeler insanın bilgisini artırma yanında cahilliğinin de artmasına sebep olur. Şimdi diyeceksiniz ki hem bilgi artıyor hem de cahillik artıyor! Bu nasıl olur? 

Okumayan ve öğrenmeyen, yani az bilen kişi bilginin sınırlarını kendi bildikleri ile çizer. Kendi bildiklerinin dışında başka bilgiler de olabileceğini düşünemediği için her şeyin kendi bildiklerinden ibaret olduğunu sanır.

Sürekli okuyan ve öğrenen içinse durum farklıdır. Her okuduğu ve öğrendiğinden sonra bilmediğinin bildiğinden çok daha fazla olduğunu görür ve bir bilgi açlığına düşer. Bunun için de sürekli okuyarak ve öğrenerek bu açlığını gidermeye çalışır.

Günümüz Türkiye'sinde birinci grup insandan çok sayıda var. Bunlar bütün köşe başını tutmuşlar, her şeyin kendi bildiklerinden ibaret olduğu düşüncesi içerisinde ahkâm kesiyorlar. Kestikleri bu ahkâmların büyük bir bölümü yanlış çıkmasına rağmen buna hiç aldırış etmeden, yanıldıklarının farkında dahi olamadan yeni ufuklara kürek çekiyorlar. 

Bunlarda olayları kıyaslamak gibi bir yetenek bulunmaz. Günü anlık yaşarlar. Geçmişten ders almak gibi bir meziyetleri yoktur. Sadece o anda gördükleri üzerine konuşur ve kendilerince yorum yaparlar. Yaptıkları yorumda sürekli çelişkiye düştüklerinin farkında değillerdir. Zaten olmalarını beklemek de safdillik olur.

Ülkemiz bir terör sarmalı içine düşürüldü. Düşürüldü diyorum özellikle! Çünkü bu günkü durum geçmiş dönemlerin acı bir meyvesi. Yıllar önce başlatılan ve yanlış uygulanan, bizim bu sütunlardan sürekli eleştirdiğimiz ama kendilerine akil adamlar denilen çokbilmişlerin bir türlü göremediği çözüm sürecinin meyveleri devşiriliyor. Ancak bu devşirme işini Türk Milleti ve onu yönetenler değil terör örgütü yandaşları yapıyor. 

Biz bu aşamaya nasıl gelindi sorusunu sormaya kalkıyoruz! Birden ağzımız tıkanıyor, sözümüz kesiliyor! Bırak bunları şimdi ne yapılmalı onu söyle diyorlar. Yani sen dünü düşünme sadece şimdiyi konuşalım diyorlar. Olayın temelini veya ağacın kökenini ve cinsini bilmeden meyveyi nasıl devşireceksin.

Bir zamanlar çocukları kaçırılan anneler sırf çözüm süreci bitmesin diye susturulmuşlardı. Şimdi çocukları zorla ellerinden alınan ve terör örgütüne silahlı militan yapılan bu çocuklar askerin karşısına sürülüyor. Askerin bunları gönüllü gidenlerden ayırmak için ne imkânı nede zamanı var. Hepsine aynı muamele yapılıyor. 

Şu an için yapılanın doğru olup olmadığını tartışacak durumda da değiliz. Ülkenin bekası için ne yapılması gerekiyorsa yapıldığını düşünüyor ve destek oluyoruz. Ancak yine de zorla kaçırılıp şu anda askerin ve polisin karşısına sürülen gençler konusunu önemsiyorum. Bunu engellemeyen, yardım isteyen annelerin feryatlarına sırf süreç bitmesin diye kulak tıkayan resmi makamlar ve akil adamlar şu anda ne hissediyorlar merak ediyorum. Vicdanları sızlıyor mu acaba? Bunların ölmesinde bizim de vebalimiz var mı diye düşünüyorlar mı?

Hiç sanmıyorum! Bu adamlar halen ekranları doldurup öncekinin tersine savaş çığlıkları atıyorlar. Daha önce “ANALAR AĞLAMASIN” sloganı bunların dilinde “ANALARI AĞLAYACAK” şekline dönüştü. Bunlar ne konuştuklarına değil ne kadar güzel ve kafiyeli konuştuklarına bakıyorlar. 

İkinci insan türü olarak da bilgisi arttıkça bilmediklerinin arttığına inananları göstermiştik. Nasip olursa bu konuyu da başka bir yazımızda işleriz. 

***

Uyanmak yok, uyumaya devam!