Mübarek Ramazan ayının son günlerine geldik...

Huzurlu bir Ramazan geçirip, huzur dolu bir bayrama ulaşacağız derken, yine kan gövdeyi götürdü. 

Terör ve terörist ne mübarek ay biliyor, ne de mübarek gün... Dini, inancı, imanı olmayan, beyinleri yıkanmış insanlardan haliyle her şey beklenir. 

Böyleleri alenen düşmanlık edenlerden daha tehlikeliymiş. Acı tecrübelerle anlıyoruz bunu. Ve ne hikmetse bir türlü normalleşemiyoruz. 

Azıcık bitimiz kanlanacak olsun, hemen tepemize inen bir balyozun acısı ile yerde kıvır kıvır kıvranmaya başlıyoruz. 

Dün de böyleydi bu, bugün de böyle...

Ama atı alan Üsküdar'ı geçmiş, iş çoktan bitmiş oluyor...

Zafiyetimiz var mı, bana göre var... 50'ye yakın insan, en güvenilir olduğuna inandığımız bir yerde hayatını kaybediyor, aynı şekilde güvenlik önlemlerinin en üst seviyede tutulduğu yerde 200'ün üzerinde insan yaralanıyorsa, durup düşünmek lazım. 

Ayıptır, günahtır, yazıktır... 

Dostumuzu düşmanımızı belirlerken de ne yazık ki, yanlış ata oynuyoruz... Sonra Şaban'ın elması aradığı gibi aranıp duruyoruz: Kim yapmış olabilir?

Orada hayatını kaybeden masum insanların ailesini bir düşünün hele. Kendinizi onların yerine koyun. Evladınız size geliyor. Uçağına binmeden önce telefon ediyor. Sonrasında haber alamıyorsunuz. Ajanslardan, haber kanallarından durumu takip ettiğinizde terör saldırısını öğreniyorsunuz. Devlet, milleti korumakla mükellef değil mi, kefaletinin gereğini yerine getirsin diyorsunuz...

Şu mübarek ayda, şu mübarek Kadir Gecesi'nde konuştuğumuz şeylere bir bakın. Gündemimizi hiç boş bıraktırmıyorlar. Artık bırakın ekonomi veya siyaset konuşmayı, din bile konuşturmuyorlar. Elimizden onu da alacaklar. Milli ve manevi günlerimizi bile yaşayamaz duruma geldik. 

Birileri bu oyunu oynarken, birileri de çark ediyor resmen. Ayıp, hem de çok ayıp. 

Bakın ilahi kaynaklı kitabımız Kur'an-ı Kerim ne diyor: “Ey inananlar! Yahudi ve hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostlarıdırlar. Sizden kim onları dost edinirse, kuşkusuz o da onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğunu doğruya iletmez. (Maide Suresi / 51)”

Gavur her zaman kalbinin bir yerinde o kini, öfkeyi, nefreti taşır, taşıyor. Senin din kardeşin orada zulme uğrarken, sen onlarla dostluk kuramaz, onlarla anlaşamazsın. 

Milli Görüş Lideri rahmetli Prof. Dr. Necmettin Erbakan da bu konuya işaret ne güzel demiş, gavurdan dost olmaz diye... Aslında her şeyin özeti bu üç kelime. İçimizdeki gavurları da, dışımızdaki gavurları da, yüzümüze güleni de kendimize dost zannediyoruz. 

Tıpkı her sakallıyı dedemiz zannettiğimiz gibi....

Sonrası malum.