Çok sık kullanılan bir deyim vardır: “Haydan gelip huya gitmek” Biz de farklı bir anlam kazanmış. Bedavadan, çalışıp çabalamadan kazanılan malın yine aynı şekilde elden çıkacağını ifade eder.

Hakikatte ise “Hay” diridir. Allah'ın güzel isimlerinden biridir. Hay, diri demektir. Yani hayat sahibi olmak... Allah'ın varlığı ezeli ve ebedidir. Bizler ezeli ve ebedi hayat sahibi; yani diri olan Allah'tan geldik, şüphesiz ki yine ona döneceğiz.Hu, kelimesi ise o demektir. 

Yüce Allah,Bakara suresi 156. ayette Müslümanlara, sizden birinize her hangi bir musibet geldiği zaman “İnna lillahi ve inna ileyhi raciun” deyin, buyurmuştur. Yani birinizin başına bir felaket geldiği zaman “Muhakkak ki Allah'tan geldik ve dönüş onadır.”

Evet, hepimiz Allah'tan geldik. Bütün âlemleri, kâinatı, hayrı ve şerri Allah yarattı. Kul hayrı dilerse hayır verir, şerde ısrar ederse şer verir. Bazen bizim hayır bildiklerimizde şer, şer bildiklerimizde hayır vardır. Biz bunu bilemeyiz. Bunu ancak yoktan var eden, kalpleri evirip çeviren, insana en güzel şekli veren “hallakul âlim” olan Allah bilir.

Ölüm etrafımızda kol gezmede! Her gün binlerce şehit haberleri alıyoruz. Bütün dünya yedi başlı ejderha gibi ağzını açmış bizi, Türk milletini yutmaya çalışıyor. Her an birimize “ecel oku değmede.”

Bu gün iş yerine gelince fesbuk'u açtım, ne var ne yok bizim dedikodu âleminde bir bakayım, dedim.

Gazetemizin yazarlarından Kamil Bircan'ın babası Mehmet Bircan'ın vefat etmiş olduğunu öğrendim. Demek ki ecel oku ona isabet etmiş.

Allah, merhuma gani gani rahmet, kalanlara da sabırlar versin.Bir Müslüman kardeşimizin acısını paylaşmak, dinimizin emri olduğu kadar bir insanlık vazifesidir de. İnsanları hep acı olaylar birleştiriyor; inşallah sevinçli olaylarda daha çok birleşiriz.

***

Allah'tan geldik ve yine ona döneceğiz, bunda hiç şüphemiz yok. Önemli olan ardımızda güzel bir isim, hayırla yâd edilecek bir eser bırakmamızdır.

Musallaya konulunca İmam Efendi sorar: “Merhumu nasıl bilirdiniz?” Hakkınızı helâl ediyor musunuz?

Eğer bir kimseyi incitmemiş iseniz herkes sizi son yolculuğunuzda dualarla uğurlayacaktır. Arkanızda güzel bir unvan, insanlara faydalı eserler bırakmışsanız hayırla yâd edileceksiniz. Kötü bir nam bırakmış, belalı kimseler iseniz sizi beddualarla anacaklardır. En hafifi; “Ne zalim adamdı, öldü de rahat bir nefes aldık” sözleri olacaktır.

Öbür dünyada bedbaht olmamak için bu dünyada bize verilen fırsatları iyi değerlendirelim. Allah'ın bize verdikleri nimetleri başkasının hayrına kullanalım. Ailemizi zarurete düşürmemek kaydıyla, fakir fukarayı gözetelim. Onlara kol kanat gerelim. İmkânlarımız nispetinde insanlığın faydasına hizmetler sunalım. Mesela bir yede okul mu yok, hemen okul yaptıralım, çeşme mi yok, çeşme yaptıralım. Hastane, imaret, yurt yaptıralım. İnşaata tek başına kendi gücümüz yetmese dahi bir tuğlada biz ekleyelim.

Kimsesiz kalmış çocuklarımıza sahip çıkalım. Gücü yeten herkes bir fakirin bakımını, eğitimini üstlense toplumda fakir insan kalmaz. Ağlayan bir çocuğun başını okşamak, sırtını sıvazlamak ona kimsesizliğini unutturacak, hayata daha sıkı tutunmasını sağlayacaktır.

Mutlu ve refah düzeyi yüksek fertlerin oluşturduğu bir toplumda hırsızlık, yankesicilik, dolandırıcılık gibi olaylar daha az görülür.

Yatırımın en faydalısı insana yapılandır. Yani devlete yük olmayacak, bir meslek edinerek kendi ayakları üzerinde duracak; hatta başkalarına iş imkânı sağlayacak fertler yetiştirmektir. Bunun için devletin yaptığı yatırımlara, hali vakti yerinde olan her ferdin destek olması gerekir. En azından dürüst davranarak vergi kaçırmamak da bir yardımdır. Çalıştırdığı insanların hakkını vererek onların refah seviyesini yükseltmek, başkasına el avuç açtırmamak da bir erdemliliktir. Kendi can ve mal güvenliğimizden emin olmak için ahlâklı, terbiyeli, yardımsever, diline, dinine ve vatanına sahip çıkan milliyetperver, milletin değer yargılarına, örf adet ve geleneklerine bağlı, saygılı fertler yetiştirmek mecburiyetindeyiz. Toplumun değerlerini küçümseyen, onu hafife alan bir aydın tipi yetiştirirsek başımız dertten kurtulmaz. Bu aydınlarla yola çıkmak, öleceğini bile bile uçurumdan atlamak gibi bir şeydir.

Hakkını arayamayan, haksızlığa uğrayan, adaletin gerçekleşmediği bir yerde mutlu bir toplumdan bahsedilir mi? Bir tarafta aşırı zengin, kapısının önünde üç- dört arabası olan, sahip olduğu gayrimenkulün haddi hesabı olmayan fertlerle yarı aç yarı tok gezen insanların oluşturduğu bir toplumda huzur olur mu? Unutmayalım ki Allah fakirin hakkını da zenginlerin üzerine yüklemiş, toplumda sosyal adaleti ve dengeyi sağlamak için zekâtı farz kılmıştır. Zenginler malını zekât vererek temizlese orta da ne aç kalır ne de fakir. Onlara iş verilse, “işçinin alın teri kurumadan emeğinin karşılığı verilse” onlar da veren el haline gelebilirler.

Mazlumun ahı, felekleri bile yıkar. 

Allah bizleri ardımızda güzel bir isim, insanlara faydalı eserler bırakan kullarından eylesin. Kalbimizden vidanı, merhameti söküp atmasın. 

Güzel günler görmeniz dileğiyle hoşça kalınız.

Not: Bu hafta Cumartesi günü saat 14.00'da Konya Türk Ocağında Prof. Dr. İskender Öksüz “Millet ve Ümmet” konusunu konuşacak. İlgilenenlere duyurulur.