Hayatımın elli dokuzuncu bayramı

Bu bayram hayatımın elli dokuzuncu Ramazan Bayramıydı…

Her gelen bayram; bir önceki bayramın coşkusunu, bir önceki bayramın simalarını, bir önceki bayramların zamanlarını, bir önceki bayramın mekânlarını aratır oldu.  Belki de “coşku da aynı, simalar da aynı, mekânlar da aynı” denilebilecek tarafları da vardır bilemiyorum.  Elbette, benim o coşkusunu özlediğim, simalarını özlediğim, mekânlarını özlediğim, zamanlarını özlediğim yaşlarımda olanlar için, bu duygularımın hiçbir anlamı olmayabilir. Zira çocukluk ve gençlik yıllarımda kutladığımız bayramlarda köyümüz, tıpkı Anadolu’daki diğer bütün köyler gibi nüfus ve hane bakımından henüz bu denli boşalmamıştı.  

Bayram kutlamalarında gördüğümüz simalar neredeyse hep aynı simalardı. En gencinden en yaşlısına kadar,“tepeden tırnağa” tanıdığımız insanlarla beraberdik. Mekânlar da hep aynı mekânlardı, coşkuları o mekânlarda hep birlikte yaşardık. Köyün kimliğiydi o mekanlar.

Ziyaret etmemiz gereken o kadar çok hısım akraba vardı ki, üç gün bile yetmezdi hepsinin gönüllerini almaya, hatırlarını sormaya, hasbihal etmeye… 

“Nerde o eski bayramlar?” diye hayıflanmamız belki de bundandır. Çocukluğumuzda, gençliğimizde bayramlaşmaya gittiğimiz o hanelerin birçoğunun yerinde yeller esiyor artık. Birçoğu harabe görünümüyle yüreklerimizi burkuyor. Özellikle, bundan otuz yıl kadar önce köyden uzak diyarlara yapılan göçler nedeniyle köy dışına çıkmış olanlarımızın çocuklarını, torunlarını,gelinlerini, damatlarını,bizim yaşlarımızda olanlarımız neredeyse hiç birisini tanımıyoruz. Bayramlarda köyde oluşan kalabalıkların,genel manada, tabiri caiz ise “kuru kalabalıktan” öte bir anlamının bulunmadığına şahitlik ediyoruz.

Uzak diyarlardan gelen torunlar, çocuklar, eğer yaşıyorlarsa anneannelerini, babaannelerini, dedelerini ziyaret etmekle sınırlı tutuyorlar bayram ziyaretlerini. Sokaklarda gördüğümüz kalabalıklarla karşılaştığımızda, “kimin çocuğu?”, ”kimin torunu?”kısaca, “kimlerden olduklarını?” sormakla, onları yarım yamalak tanımaya çalışmakla geçiyor bayram kutlamaları.

Eskiden olsa, bayram sabahı tan ağarırken başlayan; onarlı, yirmişerli çocuk grupları, ellerinde özel örülmüş torbaları ile evlerin kapıları önünde sıra olurlardı şeker toplamak, ergenlik (pişi) almak, mendil ve benzeri hediyeleri paylaşmak için. Öğle saatlerine kadar sürerdi bu coşku…

Ya bu bayramda?

Son zamanlardaki bayram günlerinde,eskiden eşek ve at gibi binek hayvanlarının koşuşturmalarından, nal seslerinden geçilmeyen köyün sokakları, kapılarının önleri,  son model otomobillerin gösteri mekânları haline geliverdi. Ellerdeki bir birinden süslü ve pahalı cep telefonlarına düşen bayram tebriki mesajlarını okumaktan, onlara cevap vermekten, öpülesi ellerin havada kalıvermesinin gölgeleri düştü geçmişin o özlemle andığımız, hayal ettiğimiz güzelim bayramların, bayram kutlamalarının üzerine…

Bu bayramda babamın kapısını çalan üç beş çocuktan gayrı, Bayram Gezmesine çıkan çocuk da görmedim hiç.

Tam bu duygusal anımda, birkaç yıl önce duygularımı aktardığım şiirim geliverdi aklıma.

ARADIM DURDUM

Yine hüzün çöktü bayram gününde,

Aşina yüzleri aradım durdum.

Topraktan silinmiş yok bir emare

Taşlarda izleri aradım durdum.

Bugünde değilim, özledim dünü,

Geçmişten eser yok bu bayram günü.

Eskiden dolardı caminin önü

İnanın sizleri aradım durdum.

Hatırlayın hele o düğün derneği,

Var mıydı dünyada başka örneği?

Birlikte yenirdi bayram yemeği

Sofralık bezleri aradım durdum.

Bayram eder idi o gün mideler,

Bakışlar manalı, süzgün dideler.

Bastona yaslanmış yorgun dedeler

Titreyen dizleri aradım durdum.

Gençlerin harmanda volta atışı,

Çerçici amcanın şeker satışı,

Bir başkaydı o gün ayın batışı

Aldığım hazları aradım durdum.

Anlatmak zor imiş hatta imkânsız

Kırk yıl öncesine uzandım ansız.

Çeşmeleri mahzun, sokaklar sessiz

Su dolan kızları aradım durdum.

El öpmek derin bir anlam taşırdı,

Küçük büyük demez hep yarışırdı.

Mekânlar değişti zaman şaşırdı

Dualı sözleri aradım durdum.

Bugünlük varmayın nolur üstüme!

Gönül küser imiş zaten dostuna.

Su koyarken herkes dolu testime

Samimi gözleri aradım durdum.

Terk edip gideyim ben de buradan.

Şimdi hiç eser yok yağmurdan kardan,

Bağışlasın bizi Ulu Yaradan

Kışları yazları aradım durdum.

15.09.2016/Konya

Tayyar Yıldırım