Ülkenin birisinde her şeyin kendisi ile başladığına inanan ve kendi iş başından uzaklaştığı zaman her şeyin yok olacağına inanan bir idareci varmış. Uzun süren bir iktidar döneminden sonra ülkede demokrasi adı altında oynanan tiyatroyu biraz daha ilgi çekici hale getirmeye karar vermiş. Çünkü halk uzun süren iktidardan rahatsızlığını seslendirmeye başlamış yavaş yavaş!

Bu serzenişleri duyan idareci etrafında bulunan toplum mühendislerine ve ağzından ne çıkacak diye bekleyen kalem ve kelam erbabı silahşorlarına olaya biraz heyecan katın talimatı vermiş. Bu emri alan kalem ve kelam erbabı silahşorlar büyük bir gayret ile köşelerine ve ekranlarına koşarak bu emri, hakkı ile yerine getirme gayreti içerisine girmişler.

Bu ülkede insanlar idarecilerini (sözde) kendileri seçerlermiş. Aslında yaptıkları iş, parti liderlerinin belirledikleri isimlere oy vermekten ibaretmiş!

Her ne ise bu kalem ve kelam erbabı şahısların başlattıkları kampanya sonrası sıra seçime gelmiş. Ve sonuçta yıllardır iktidarda olan parti yine birinci çıkmasına rağmen tekrar tek başına iktidar olma şansını yakalayamamış! Bu sonuç, halkın takdiri olarak gösterilirken ikinci plan devreye sokulmuş.

Seçimden birinci parti olarak çıkan partinin lideri, önce diğer partinin eski genel başkanı ile görüşüp bazı tavizler verir gibi yapmış. Burada ki asıl hedef, rakip partilerin bir aday üzerinde anlaşıp ülkenin ikinci büyük makamı olan Meclis Başkanlığını kaptırmamakmış. Eski genel başkanın oltaya takılması sonucu bu plan başarılı olmuş ve kendi partisinin adayını seçtirmeyi başarmış.

İkinci aşamada ise yerine bıraktığı halefine hükümeti kurma görevi verirken maaşa bağladığı kalem ve kelam erbabını bir kez daha göreve davet ederek diğer liderler hakkında akla hayale gelmeyecek iddialar üretmeleri istenmiş.

Hükümet kurmakla görevli memur, işi ciddi bir şekilde gerçekleştirmek için görüşmeler yaparken doğal ve eskimeyen lider, ekranlarda başka gizli kapılar arkasında başka konuşmaya devam ediyor ve kalem ve kelam erbabı adamları ile de bunu kamuoyu ile paylaşıyormuş.

Asıl hedef kurulabilecek olan bir hükümeti önlemek imiş. Bu işi yaparken de hem muhalefeti gözden düşürmek hem de halefi durumundaki kişiyi başarısız konumuna düşürüp, işi bir punduna getirip kendi emrinden çıkmayacak birisini partinin başına geçirmek istiyormuş. Böylece bir taşla bir kaç kuş birden vurmayı düşünüyormuş.

Ülke tarihinin kendisi ile başladığına inanan ve ülke yönetiminde görev alan herkesi kendi memuru gören ve benim bakanım, benim valim vb. hitapları benimseyen bu liderin tek hayali, ülkenin tek sahibi olabilmekmiş.

Büyük lider sarayında bu tür büyük işlerle uğraşırken, birlikte çalıştığı ancak halkına kendisine düşman gibi gösterdiği güçlerle işbirliği içerisinde dünyaya yeni bir düzen verme hayalinin peşinde koşmaya da devam ediyormuş.

Daha önce kendi topraklarından mayınların temizlenmesi şartı ile kiraya vermeye kalkıştığı verimli topraklar ve petrolün denize inmesini sağlayacak koridor, bir aklı evvelin mahkemeye başvurması sonucu gerçekleşmeyince çok kızmış ve “sanki toprakları kendi ülkelerine mi taşıyacaklar” demişti. Ancak “aynı zihniyetin daha önce satın aldığı topraklar üzerinde bir devlet kurduğunu” bu halka anlatmamıştı. Hatta bu girişimlerinden dolayı üstün hizmet madalyası dahi almıştı.

Mahkemenin iptal kararı, büyük lideri yıldırmadı ve hemen vermek istediği toprakların paralelindeki komşu devlette bir iç karışıklık çıkartılmasına yardımcı olarak 3 bin yıllık hayalin gerçekleşmesi için desteğini devam ettirmişti.

Şimdi de kendi ülkesinde bulunan ve her birisi “ülkeyi ben daha iyi yönetirim” iddiasında bulunan rakip parti ve liderlerini kalem ve kelam erbabı silahşorları ile itibarsızlaştırıp yeni bir seçime gidip hayalini gerçekleştirme umudunu yeşil tutmaya çalışıyormuş.

Görünen o ki bu işte de başarılı bir şekilde yol alıyor. Kurulmasını istiyor gözüktüğü; ancak kurulmaması için de elinden gelen bütün gayreti gösterdiği hükümet çalışmasının akim kalması sonucu istediğine kavuşacağını ümit ediyor.

Ancak o büyük liderin bilmediği bir gerçek varmış. O da Hakkın ve halkın hesabının her zaman şahsın hesabına üstün geldiği imiş.

***

Uyanmak yok, uyumaya devam! 

***

Suruç'ta meydana gelen patlamada hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet yakınlarına ve Türk Milletine baş sağlığı diliyorum.