Asıl adı Ebu Ubeyde Amir b. Abdullah b. El Cerrah el- Fihri el- Kureşi olup, hicretten kırk yıl önce Mekke'de doğdu. Hz peygamberle onuncu dedesi Fihr ile soyları birleşir. Ben-i Haris kabilesinden olan Ebu Ubeyde cahiliye döneminde okuma yazma bilen nadir kişilerdendi bu yüzden Kureyşliler tarafından değer verilen bir kişiydi. Hz. Peygamberin İslam'a davet etmeye başladığı ve henüz Darulerkam'ın evine girmediği zamanda Hz. Ebu Bekir vasıtasıyla Müslüman olmuştur.

    İslam dininin yayılmasında çok çaba göstermiş bu sebepten dolayı Kureyş'liler tarafından ağır baskılara maruz kalmıştır. İşkenceler dayanılmaz hale gelince 616 yılında gerçekleştirilen ikinci Habeşistan hicretine katıldı. Fakat bir müddet sonra Mekke'ye geri döndü, daha sonrada Medine'ye hicret etti. Peygamberimiz onu Sa'd b. Muaz ile kardeş ilan etti. Ayrıca Muhammed b. Mesleme veya Ebu Talha el-Ensari ile de kardeş ilan edildiği de söylenmektedir.

     Ebu Ubeyde Medine döneminde İslamiyet'in tebliğinde ve idari işlerde önemli görevler üstlenmiştir. Hz. Peygamberle birlikte bütün gazvelere iştirak etmiştir. Bedir gazvesinde düşman saflarında yer alan babasının kendisine saldırmasından dolayı babasını öldürmek zorunda kalmıştır. Ebu Ubeyde Uhud gazvesinde İslam ordusu dağıldığı sırada peygamberimizin yanından ayrılmayan on dört kişiden biridir. İkinci Zülkassa ve Sifulbahr seferlerine kumandan olarak tayin edildi. Ayrıca Zatüsselasil seriyyesinde arkadan gönderilen yardımcı kuvvetlerin başında da kumandan olarak Ebu Ubeyde vardı. Aynı yıl Mekke'nin fethinde Hz. Peygamberin önünde şehre girdi. Hudeybiye antlaşması başta olmak üzere bazı vesikalara onun ismi şahit olarak yazıldı. Medine'ye gelen Yemenlilere İslamiyet'i öğretme görevi ona verildi, ayrıca Hristiyan olarak kalmak isteyen Necranlılar cizye vermeyi kabul ettiler, Peygamberimizden cizye tahsili için güvenilir birinin gönderilmesini istedi peygamberimiz ”Her ümmetin bir emini vardır; bu ümmetin emini de Ebu Ubeyde b. Cerrah'tır” diyerek onu Necran'a gönderdi. Bundan sonra da lakabı “Emin-ül Ümme” olarak anılmıştır. Bu görevi dışında Ebu Ubeyde oradaki halka İslamiyet'i de öğretmekten geri durmamıştır. Müzeyne, Hüzeyl ve Kinane kabilelerinin vergilerini toplama görevi de ona verilmiştir. Hz. Peygamberin vefatından sonra halifelik için yapılan teklifte bu göreve en layık kişinin Hz. Ebu Bekir olduğunu söyleyerek teklifi kabul etmedi. Hz Ebu Bekir zamanında mali işleri yürüttü, daha sonra Suriye bölgesine bir orduya kumandan tayin edildi. Bu zamanda Suriye bölgesinde birçok şehir fethedildi. Gönderdiği birlikler Urfa ve Maraş'a kadar ilerlediler, daha sonra da hayatının sonuna kadar Hz. Ömer'in valisi olarak fethettiği yerleri idare etti.

        Ebu Ubeyde ”taunu Amvas” diye anılan ve birçok sahabenin ölümüne sebep olan bir vebaya yakalanarak Beysan'a bağlı Amta köyünde vefat etti ve oraya defnedildi. Hanımı Hind binti Cabir'den Yezid ve Umeyr adlı iki oğlu olmuş fakat nesli devam etmemiştir. Ebu Ubeyde, uzunca boylu zayıf yapılı seyrek sakallı biriydi. Uhud gazvesinde peygamberimizin yüzüne batan miğfer parçasını çıkarırken iki ön dişi çıkmıştı. Hz. Peygamber mütevazı, zühd ve hayâ sahibi olan Ebu Ubeyde'yi çok sever ahlak ve şahsiyetini takdir ederdi. Hz. Aişe'nin rivayetine göre Resul-i Ekrem, Ebu Bekir ve Hz. Ömer'den sonra en çok Ebu Ubeyde'yi severdi. Amvas 'ta veba salgını baş gösterince Hz. Ömer Ebu Ubeyde'nin kurtulmasını ve kendisinden sonra ölmesini çok arzu etmiş fakat kurtulamamıştı. Nitekim Hz. Ömer bir Mecusi tarafından hançerlendiğinde kendisinin yerine bir halife bırakmasını söylediklerinde sağ olsaydı yerine Ebu Ubeyde'yi bırakacağını ifade etmiştir. Kur'an-Kerim'i ezberleyen sahabelerden biri olan Ebu Ubeyde, hayatı savaşlarla geçtiği için peygamberimizden sadece on beş hadis rivayet etmiştir. Bu hadislerden on ikisi Ahmed b.Hanbel 'in Müsned'inde yer almaktadır.

 

                                                           KAYNAK: TÜRKİYE DİYANET VAKFI İSLAM ANSİKLOPEDİSİ