DIRÂR b. HATTÂB(R.A)
    Dırâr b. Hattâb b. Mirdâs el-Kureşî (ö. 12/633)Kureyş’in en iyi Şairi ve cengâveri olan sahabedir.
    Babası Hattâb, Kureyş kabilesinin bir kolu olan Benî Fihr’in reisiydi. İslâmiyet’ten önce meydana gelen Ficâr Savaşı’nda Benî Fihr’in bayraktarlığını yapmıştı. Uhud, Hendek gibi muharebelerde Müslümanlara karşı savaştı. Hendek Gazvesi’nde Müslümanlar tarafından açılan hendeğin üzerinden atıyla atlayıp geçen dört kişiden biri de o idi. Mekke fethinde Müslüman oldu.
    Hâlid b. Velîd’in kardeşi Hişâm b. Velid Devs kabilesinden birini öldürmüş, Dırâr bu kabileye gittiğinde Devsliler ona hücum ederek öldürülen adamın intikamını almak istemişlerdi. Zor durumda kalan Dırâr, Ümmü Cemil adlı bir kadının evine sığınarak hayatını kurtarabilmişti. Bu olay üzerine “Ümmü Cemil’den bile vefalı” sözüyle şöhrete kavuşan kadın, hayatını kurtardığı Dırâr b. Hattâb’ın Hz. Ömer’in (Ömer b. Hattâb) kardeşi olduğunu zannederek Medine’ye gitmişti. Hz. Ömer, “Ben onun sadece din kardeşiyim. Kendisi gazidir. Onu nasıl himaye ettiğini biliyoruz” diyerek Ümmü Cemil’e yardımda bulunmuştu. Kureyş’in en iyi şairi sayılan Dırâr’ın şiirlerinden 100 kadar beyit, çoğu İbn Hişâm’ın es-Sîre’sinde olmak üzere günümüze kadar gelmiştir. Hz. Ömer devrinde Hassan b. Sabit’le karşılıklı şiir söyledikleri ve Hz. Ömer’in onun şiirlerinden hoşlandığı rivayet edilmektedir. Şairliği yanında nüktedan bir kişiliğe sahip olduğu da anlaşılmaktadır. İslâmiyet’i kabul etmeden önce Müslümanlarla yaptıkları savaşlardan bahisle Hz. Ebu Bekir’e “Biz Kureyş’e sizden faydalı olduk, çünkü biz onları cennete gönderdik, siz ise cehenneme” dediği bilinmektedir.
      Hadis rivayet edip etmediği kesin olarak bilinmeyen Dırâr’ın Yemâme’de şehit düştüğü kabul edilmektedir. Ancak bu görüşü benimsemeyen Hatip el-Bağdadi onun Medâin fethine katıldığını ve Dımaşk’ta yaşadığını söylemekte, fakat ne zaman öldüğünü zikretmemektedir. İbnü’l-Esîr ise bir taraftan 12’de (633) şehit olduğunu söylerken diğer taraftan 18 (639) yılına kadar çeşitli Irak şehirlerinin fethinde bulunduğunu kaydetmek suretiyle çelişkiye düşmektedir.

      DİHYE b. HALÎFE(R.A.)
     Dihye b. Halife b. Ferve el-Kelbi (ö. 50/670) Hz. Peygamber’in Herakleios’a elçi olarak gönderdiği sahabedir.
      Kuzey Arabistan’daki Kelb kabilesine mensup olan Dihye’nin hicretten önceki hayatı hakkında yeterli bilgi bulunmamakla beraber onun genç yaşta sahabe olduğu anlaşılmaktadır. Bedir Gazvesinden çok önce İslâmiyet’i kabul ettiği halde bu savaşa katılamamış, fakat Uhud Gazvesinden itibaren önemli savaşlarda bulunmuş, bir seriyyenin de kumandanlığını yapmıştır.
     Hz. Peygamber, Hudeybiye Antlaşması’ndan sonra heyetler tertip ederek komşu kabile ve devlet başkanlarına dine davet mektupları göndermiştir. Bunlardan Bizans İmparatoru Herakleios’a yazılan mektup, Dihye b. Halife tarafından hicretin 7. yılı Muharreminde (Mayıs 628) götürülmüştür. Dihye’nin asıl görevi, mektubu Herakleios’a ulaştırmak üzere Bizans’ın Busrâ (Filistin) valisine teslim etmekti. Ancak bu sırada imparatorun Filistin’de bulunması sebebiyle onun huzuruna çıkması teklif edildi. Kaynaklarda Dihye’nin bizzat Herakleios’la görüştüğü ve o esnada ticaret için Gazze’de bulunan Ebu Süfyân’ın da imparatorun isteği üzerine oraya gelerek görüşmede hazır bulunduğu belirtilir. Ancak Bizans kaynaklarında bu hususta herhangi bir bilgi mevcut değildir. Daha sonra Herakleios Dihye ’ye bir mektup verdi; mektubu ileri gelen Hristiyan âlimi ve kendisinin yakın dostu Dagātır ’a götürmesini ve İslâmiyet hakkında onunla görüşmesini istedi. Dagātır ’a Hz. Peygamber’den de bir mektup getirmiş olan Dihye Rûmiye’ye onun yanına gitti. Dagātır İslâmiyet’i hemen kabul ettiği gibi Rumları kilisede toplayarak onları da Müslüman olmaya davet etti. Daha önce kendisine son derece bağlı olmalarına rağmen Rumlar bu teklif üzerine Dagātır ’ı döverek öldürdüler. Muhammed Hamîdullah’ın tesbitine göre Hz. Peygamber’in Herakleios’a gönderdiği mektubun aslı günümüze kadar gelmiş bulunmaktadır. Dihye b. Halife’nin başkanlık ettiği heyet, dönüş yolunda Cüzam

Kabilesinin yurdundan geçerken Hismâ mevkiinde soyulmuş, ancak çevredeki Müslümanlar Dihye’nin yardımına koşarak eşyalarını geri almışlardır. Medine’ye dönüşte durum Hz. Peygamber’e anlatılınca Zeyd b. Harise kumandasında Cüzamlılara karşı bir askerî birlik sevk edilmiştir.
    Dihye b. Halife’nin ticaretle meşgul olduğu ve Kur’an’daki bir ayetin (Cuma 62/11) onun ticaret kervanının Medine’ye gelişi dolayısıyla indiği rivayet edilmektedir. Ancak bunun gerçeğe uymadığı ve bu ayetin Cabir b. Abdullah’ın kervanı hakkında nazil olduğu belirtilmektedir.
Cebrail’in Dihye suretine girerek Hz. Peygamber’e vahiy getirdiği ve ashaptan birçoğunun onu Dihye zannettiği hususu, kaynakların ittifakla vermiş olduğu bilgiler arasındadır. Enes b. Mâlik’in ifadesine göre Dihye ashabın en güzeli olup iri cüsseli ve beyaz tenli idi. Dihye’nin Hz. Peygamber’den sonraki hayatı hakkında kesin bilgi yoktur. Onun Yermük Savaşı’na kumandan olarak katıldığı, Suriye’nin fethinden sonra Şam’ın Mizze semtine (İbn Ebu Hâtim’e göre Mısır’a) yerleştiği ve orada vefat ettiği rivayet edilir. Kaynaklarda ölüm tarihi de verilmemiş, sadece Muaviye devrine kadar yaşadığı belirtilmiştir. Bundan hareketle onun 50 (670) yılı dolaylarında vefat ettiği söylenebilir.
     Dihye’nin rivayet etmiş olduğu hadis sayısı beş civarındadır.

                                                                 KAYNAK: TÜRKİYE DİYANET VAKFI İSLAM ANSİKLOPEDİSİ

“ÜZÜLME CAN! DOĞRUYSAN ZARAR GÖRDÜM DEME. BİL Kİ İYİLER MUTLAKA KAZANIR.”

                                                                                                                                          HZ. MEVLANA