KATÂDE b. NU'MÂN(R.A.)


   Künyesi; Ebû Amr Katâde b. Numan b. Zeyd ez-Zaferi (ö. 23/643)
579 yılı civarında Medine'de doğdu. Evs kabilesine mensup olup Ebû Saîd el-Hudrî'nin anne bir kardeşidir. Künyesinin Ebû Ömer, Ebû Osman ve Ebû Abdullah olduğu da zikredilmiştir. Annesi Enîse bint Kays b. Amr el-Hazreciyye sahabedir. Katâde b. Numan hicret sırasında müslüman oldu. İkinci Akabe Biatı'nda bulunduğu, Bedir, Uhud ve Hendek gazveleri başta olmak üzere Hz. Peygamber'in katıldığı bütün savaşlara iştirak ettiği belirtilmiştir. Katâde'nin karanlık ve fırtınalı bir gecede evi uzak olmasına rağmen yatsı namazına gelmesi üzerine Resul-i Ekrem'in ona bir hurma dalı verdiği, bu dalın onun yolunu aydınlattığı nakledilmekteyse de hadisin senedindeki isimlerden Füleyh b. Süleyman'ın hadisleriyle hüküm verilmeyeceğine dair Yahya b. Main ve Ebû Davud'un sözleri de aynı kişiyi “zayıf” olarak değerlendirmesi dikkate alındığında bu rivayetin sahih olmadığı anlaşılmaktadır. Katâde b. Numan, Mekke'nin fethi sırasında Benî Zafer'in sancağını taşımış, Hz. Ebû Bekir döneminde mürtedlere(İslam dininden dönenlere) karşı yapılan savaşlarda görev almış, Hz. Ömer zamanında Medine'de müşavere(danışma) heyetinde bulunmuştur. Şam'ın fethine katılarak Hz. Ömer Dımaşk'a girdiğinde öncü kuvvetler arasında yer aldığı da rivayet edilmektedir. Medine'de vefat eden ve cenaze namazı Hz. Ömer tarafından kıldırılan Katâde'nin soyu, muhaddis ve ilk siyer-megāzî müelliflerinden Asım b. Ömer b. Katâde'nin vefatından sonra devam etmemiştir.

Katâde Hz. Peygamber'den yedi hadis rivayet etmiş, kendisinden oğlu Ömer, Ebû Saîd el-Hudrî, Mahmûd b. Lebîd, Ubeyd b. Huneyn gibi şahsiyetler rivayette bulunmuştur. İyâz b. Serh ise ondan Ebû Saîd el-Hudrî vasıtasıyla hadis almıştır. 

KAYS b. SA'D(R.A.)
    Ensar'ın ileri gelenlerinden olan Ebü'l-Fazl (Ebû Abdullah Ebû Abdülmelik) Kays b. Sa'd b. Ubâde el-Ensari el-Hazrecî (ö. 60/680) Hz. Peygamber'in sancaktarlarındandır.

Hazrec kabilesinin ileri gelenlerinden Sa'd b. Ubâde'nin oğludur. Küçük yaşta babası tarafından Hz. Peygamber'in hizmetine verildi; on yıl Resul-i Ekrem'in yanında bulundu ve bütün gazvelere katıldı. Mekke'nin fethi sırasında gelen bir şikâyet üzerine Resulullah ensarın sancağını babasından alarak ona teslim etti. Hz. Peygamber, Huneyn Gazvesi dönüşü Ci'râne'de ganimetleri dağıttıktan sonra Kays b. Sa'd'ı 400 kişilik bir seriyyenin başında Suda kabilesini İslâm'a davet için Yemen'e gönderdi. Bunun üzerine kabileden gelen on beş kişilik bir heyet müslüman olduklarını bildirdi (8/629).

Kādisiye Savaşı'na ve Mısır'ın fethine katılan Kays Hz. Ali hilâfete geçince Mısır valiliğine tayin edildi. Kays, Mısır'a vardıktan sonra minbere çıkarak halifenin mektubunu okudu ve halkı biata çağırdı. Aralarında Mesleme b. Muhalled, Muâviye b. Hudeyc ve Büsr b. Ebû Ertât gibi Hz. Osman taraftarı sahâbîlerin de bulunduğu yaklaşık 10.000 kişilik bir grup dışında Mısır'ın her tarafına otoritesini kabul ettirdi. Muhalifler herhangi bir silahlı eyleme kalkışmayacaklarını ve ona karşı savaşmayacaklarını, taleplerinin sadece siyasî krizle ilgili olduğunu ve kriz sona erinceye kadar kendilerine dokunulmamasını istediler. Kays b. Sa'd yumuşak bir politika izlemeyi tercih etti ve onlara bir elçi gönderip istedikleri gibi hareket edebileceklerini bildirdi; arkasından da Mesleme b. Muhalled ile bir anlaşma yaparak Mısır'ın haracını topladı. Fakat onun Hiribta'da üslenen Hz. Osman taraftarlarına karşı takındığı ılımlı tutum, Muâviye ile Hz. Ali arasındaki hilâfet mücadelesi sırasında sonucu onun aleyhine olan bazı gelişmelere sebebiyet verdi ve Hz. Ali onu geri çağırdı.Mısır'dan döndükten sonra Cemel Vakasına katılan Kays, Hz. Ali tarafından Azerbaycan'a vali tayin edildiyse de yerine Abdullah b. Şebîl el-Ahmesî'yi vekil bırakıp Kûfe'ye geldi ve Sıffîn Savaşı'nda bir kumandan sıfatıyla çarpıştı. Savaşın ardından üstün başarılar gösterdiği için Hz. Ali onu Azerbaycan valiliğinin yanı sıra oradaki Irak ordusunun başkumandanlığına ve yeni ihdas edilen şurtatü'l-hamîs teşkilâtının başına getirdi. Kays'ın Hz. Ali'nin yanında katıldığı son savaş Haricîlere karşı yapılan Nehrevan Savaşı'dır (38/658). Savaştan önce Hz. Ali onu ve Ebû Eyyûb el-Ensari'yiHaricîlere nasihatte bulunmak üzere göndermişti.

Hz. Ali'nin şehid edilmesi üzerine (Ramazan 40 / Ocak 661) Kays b. Sa'd'ın öncülüğünde Iraklılar'ın halife seçtiği Hz. Hasan, Kays'ın Muâviye konusunda sert bir tutum izleyeceğini düşündüğünden onu Irak ordusu başkumandanlığından alarak yerine Ubeydullah b. Abbas'ı tayin etti. Ubeydullah ise Hz. Hasan'ın hilâfeti Muaviye'ye terkedeceğini anlayarak Kays b. Sa'd'ın da aralarında bulunduğu ordusunu başsız bırakıp Muaviye'nin yanına gitti. Bunun üzerine Iraklılar Kays'ı tekrar başkumandanlığa getirdiler. Muâviye, halifeliği konusunda Hz. Hasan ile Ubeydullah'ın onayını aldıktan sonra güçlü bir orduyla karşısına çıkan Kays b. Sa'd ile uzlaşma yolları aramaya başladı. Ona bir mektupla altında mührü bulunan boş bir kâğıt göndererek şartlarını yazmasını istedi. Kays, Muaviye'nin peşinen kabul ettiği antlaşma metninde kendi can güvenliğinin teminat altına alınmasını ve Hz. Ali taraftarlarının daha önce döktükleri kanlardan ve kazandıkları mallardan sorumlu tutulmamalarını şart koştu; isteklerinin yerine getirilmesi üzerine ordusuyla birlikte Muaviye'ye biat etti.
Kays b. Sa'd daha sonra Medine'ye döndü ve 60 (680) yılında vefatına kadar orada sade bir hayat sürdü. Kays'ın ismi zekâsından dolayı Arap dâhileri arasında zikredilmektedir. Cömertliği hakkında kaynaklarda pek çok rivayet yer almakta, ayrıca Hz. Peygamber'in onunla babası Sa'd'ı bu vasıflarından dolayı övdüğü bilinmektedir. Hîre halkının kendi liderlerine secde ettiğini gören Kays b. Sa'd'ın Resul-i Ekrem'in secde edilmeye daha lâyık olduğunu düşünerek bunu kendisine teklif ettiği, onun da Allah'tan başkasına secde edilemeyeceğini belirterek böyle bir hareketi kesin olarak yasakladığı rivayet edilir. Ebû Davud'dan naklen, Hammâd b. Seleme'nin elinde Kays'a ait bir hadis risâlesi bulunduğu ve Hammâd'ın hadisleri ezberinden rivayet ederken bundan başka bir metin bulundurmadığı kaydedilir. 

KAYNAK: TÜRKİYE DİYANET VAKFI İSLAM ANSİKLOPEDİSİ

 

“ÖLMEK, FELAKET DEĞİLDİR, ÖLDÜKTEN SONRA BAŞINA GELECEKLERİ BİLMEMEK FELAKETTİR.”

                                                                                                              İMAM-I RABBANİ