TBMM'nin ev sahipliğinde NATO Parlamenterler Toplantısı gerçekleşti. 

PKK/PYD, DAEŞ, FETÖ Terör Örgütleri konusunda ülkelere ders verildi. 

Avrupa'nın iki yüzlülüğü, terör konusunda Türkiye'ye yönelik olumsuz politikaları yüzlerine vuruldu. 

Toplantıda Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun konuşması en dikkat çekici yer oldu. 

Teröre destek veren ve terör propagandasını yapan milletvekillerinin, gazetecilerin tutuklanması gündeme getirildi. 

Türkiye bir anlamda hukuk dışı hareket ediyor, insan hak ve özgürlüklerini ihlal ediyor gibi tipik Avrupa tavrıyla köşeye sıkıştırılmaya çalışıldı. 

Köşeye sıkışan ise kendileri oldu.

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, "Bazı milletvekilleri canlı bomba cenazesine gitti. Belediyelerin imkanlarıyla hendekler kazdılar. Onlarca insanın şehit olmasına neden olan canlı bombaların tabutlarının altına girdiler. Şimdi soruyorum size: Sizin parlamentonuzda teröristlerin cenazelerine katılan milletvekilleri olsa ne düşünürsünüz?" ifadeleri Türkiye'nin haklılığını ortaya koydu. 

Bu ifadeler üzerine sessizliğe bürünen ortamı yine HDP bozdu. 

Her seferde Avrupa'ya, Amerika'ya, Türkiye'yi şikayet etmekten geri durmayan HDP aynı harekette bulundu. 

Türkiye masasında oturduğunun farkında olmayan HDP'li Ziya Pir, Sayın Bozdağ'ın, "Belediyenin imkanlarıyla teröre destek verdiler" sözlerine tepki gösterdi. 

Sayın Bozdağı'ın konuşmasını bölmek istedi, saygısızlık sınırlarını aştı. 

Türkiye'nin ev sahipliğindeki bir toplantıda, Türkiye masasında oturan birinin Türk Bakan'a tepki göstermesi şerefsizliktir, haysiyetsizliktir, onursuzluktur. 

HDP güya Türkiye'deki bir siyasi parti. Ama yaptıklarına bakınca Haçlı-Siyonist İttifak'ı emri altında çalışan bir örgüt konumundalar.  

Bu ne hadsizliktir ki Türkiye'nin onuru ayaklar altına alınırcasına yabancı milletvekillerinin önünde Türkiye küçük düşürülmek isteniyor. 

Sanki kendileri terörist cenazelerine katılmamış, belediye araçlarıyla teröristlere hendekler kazmamışlar gibi tepki gösteriyor. 

Bu davranışın hoşgörüyle görülecek bir tarafı yoktur. İçeriye atılan terör destekçisi milletvekilleri de buna benzer davranışlarda birçok defa bulunmuştu. 

Türkiye, hainleri barındıran bir ülke değildir. Türk Milleti'nin geleneğinde her şeyin affı vardır ama hainliğin affı yoktur. 

Vergimle maaş alan zihniyeti bozuk birinin parlamentoda bulunması Türk Milleti'ne saygısızlıktır. Kanı bozuk, Türkiye düşmanı, Batı hizmetkarı terörist şahsiyetsizlerin Gazi Meclis'te bulunmasının anlamı yoktur...

Adalet Bakanlığı'nın hainlerin tamamının Meclis'ten atılması ve hak ettikleri zindanlara atılması için gerekli girişimleri ivedilikle yapması Türk Milleti'nin beklentisidir...

***

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da Ermenistan Milletvekili Koryun Nahapetyan'ın, Türkiye'ye yönelik suçlamalarına cevap verdi. 

Ermenistan Milletvekili, cevap karşısında soru sorduğuna pişman oldu. 

Nahapetyan, Türkiye'nin DAEŞ'e destek verdiği yönündeki suçlamada bulundu.

Sayın Çavuşoğlu, dürüstlük üzerinden Ermenista'ı şu sözlerle rezil etti: "Siz Ermenistan'dansınız ben de Türküm. Ama önce dürüst olmamız lazım. Hele siyasetçiysek çok dürüst olmamız lazım. Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi yıllarımda da gördüm. Maalesef Ermeni arkadaşlarımız hiç dürüst olmuyorlar. Şimdi siz nasıl söylersiniz bizim DAEŞ'e destek verdiğimizi. DAEŞ'e karşı arazide şu anda aktif operasyonu sürdüren kim? Bugüne kadar hangi ülke Türkiye kadar DAEŞ teröristini öldürmüştür. Sadece Başika kampımızda 700'den fazla teröristi yok ettik. Sadece Irak'ta... DAEŞ bizden nefret ediyor. Web sayfalarına bak. Recep Tayyip Erdoğan birinci düşman ve onun yakın arkadaşları, ben dahil. Neden? Biraz önce söylediğim gibi aktif mücadele ediyoruz. İçeride ve dışarıda. Terörün her türlüsüyle..."

Sayın Çavuşoğlu, küstah Ermenistan Milletvekiline, Karabağ'ı da hatırlattı; "İkincisi sizi dinlediğimiz zaman sanki bir meleksiniz, barış meleğisiniz. Şimdi ben size bir soru sormak istiyorum, BM kararnamesinde, Avrupa Konseyi kararnamesinde sizin üye olduğunuz tüm kararnamelerde sizin Azerbaycan'ın topraklarının yüzde 20'sini işgal ettiğiniz yok mu?... Siz işgal ettiniz, buradan niye çekilmiyorsunuz?... Biz tek milletiz, iki devletiz, Azerbaycan'ın meselesi bizim meselemizdir... Peki dürüstlükten bahsediyorsunuz, bugüne kadar soykırım yalanını her yerde dile getiriyorsunuz. Biz göreve geldiğimiz zaman Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan o zamanki devlet başkanınıza bir mektup yazdı, meclisimizde iki parti vardı, AK Parti ve CHP. 'Ey Ermenistan siz bu iddialarda bulunuyorsunuz, gelin ortak bir komisyon kuralım, bu komisyona sizin ve bizim bilim adamlarımız katılsın... Bilim adamları bunu çalışsın, sonuç ne çıkarsa çıksın biz bunu kabul etmeyi taahhüt ediyoruz' dedik. Siz ne dediniz, 'hayır'. Niye çünkü siz yalanı tercih ediyorsunuz, kendinize güveniniz yok."

"Yakaladığımız, öldürdüğümüz PKK'ların içinde Ermeniler de var" ifadesi Ermenistan'ı bitiren cevap oldu.

Bu sözleri gururla tekrar tekrar dinledim. Sayın Çavuşoğlu'nun o küstah milletvekiline dünya kamuoyu önünde gerekli dersi vermesi Türk Milleti'nin gururu olmuştur. 

Hem Sayın Bozdağ'ın hem de Sayın Çavuşoğlu'nun ifadeleri Türk Dış Politikası'nın da değiştiğini göstergesidir. Türkiye artık dış politikada her şeye evet, her şeye boyun eğen bir anlayıştan çıkmıştır. 

Dünya 5'ten büyüktür o zaman bu büyüklük içinde Türkiye de olacaktır. Yeniden Büyük Türkiye yolunda  küçüklüğü, ezikliğe yer yoktur. 

"Batı ne der?" anlayışı mazide kalmıştır. 

Titreyip kendine gelmiş gaflet uykusundan uyanmış bir Türkiye vardır. 

Mazlumların sesi olan, Türk-İslam Birliği yolunda ilerleyen bir Türkiye vardır. 

Türkiye'nin yürüyüşünü 15 Temmuz'da engellemek isteyenler hüsrana uğramıştır. 

NATO Parlamenterler Toplantısı'nda olduğu gibi hüsrana uğramaya devam edeceklerdir.

Yeter ki dik duralım, bir olalım... Allah'ın izni ile yolumuz açıktır...