Hayatta her şeyin zamanında geleni, makbuldür. Hani biraz erken gelse değer bilinmez, biraz geç gelse önemi kalmaz ya, işte öyle bir galibiyetti, bu haftaki galibiyet. Hani çayı demleyip de demin almasını bekler gibi… Haftalar, aylar sonra gelen üst üste ikinci galibiyetimiz. Üstelik net bir deplasman oyunuyla, rakibe ‘’biz daha iyiyiz’’ i vurgulayarak kazanılan bir galibiyet.

MAÇIN ŞİFRESİ

Geçen haftaki, biraz da şansla kazanılan, galibiyetten sonra bu hafta kritik öneme sahipti. Şanstan kastım, geçen hafta oyunu domine eden bir Konyaspor vardı. Fakat golün geldiği dakika ve şekli bu şekilde bir ifadede bulunmama sebep oldu. Bu hafta ise karşımızda lige kötü başlayan ama son haftalarda formda olan bir ekip vardı. Zor olacağı belliydi. Rakip ilk 10 dakikada ciddi baskı da kurdu üzerimizde. İlk 10 dakikada topa sahip olma yüzdesi 70’e 30’du hatta. Ciddi birkaç pozisyon da buldular. Ama futbol böyle bir oyun. Atamazsanız ve de takım olarak kırılgansanız dağılmanız kaçınılmaz oluyor. Nitekim 15. dakikadan itibaren Konyaspor o bildiğimiz oyununa doğru yönelmeye başladı. Ama küçük bir farkla. Biraz daha direkt oyunu tercih ederek oynadı bu oyunu. Tercih ederek diyorum, oyuncu tercihleri de bunu gösteriyordu çünkü. Bajic’in olmadığı, Ömer Ali’nin ve dönem dönem de Miya’nın forvet oynadığı bir oyun oldu. Kağıt üstünde 4-6-0 veya 4-4-2 gibi nitelendirilen bir oyun diyebiliriz. Ama inanın maç içindeki dizilişler o kadar çok değişkendi ki rakip de bu futbola adapte olmakta zorlandı. Bu kadar çok orta saha özellikli oyuncuyla oynamanın bir avantajı olarak da top rakibe geçtiğinde  Ömer Ali ve Miya’nın da yardıma gelmesiyle 4-6-0 düzeninde rakibe çok alan bırakmadık. Dönen topları da biraz pas oyunundan taviz vererek direkt oynamaya çalıştık. 20.dakika Ömer Ali’nin gelen golünden sonra ilk yarı sonrası, rakibin de oyun düzeni ve konsantrasyon etkisiyle 3 gollü kapattık. Yalnız 3. Golde Milosevic’e de bir serzenişte bulunmak istiyorum. Pozisyonda sağ tarafta bomboş bulunan Shengelia’ya pas vermeyip şut çekmesi doğru değildi. Şansı yanında olduğu için top Miya’nn önünde kaldı ve gol oldu. İlk yarı böyle bitti derken Serkan Kırıntılı’dan çok nadir gördüğümüz acemilikte bir top kaybıyla yediğimiz golle 3-1 kapattık devreyi. Serkan’ın bu maçta ciddi konsantrasyon eksikliği yaşadığını düşünüyorum. Neyse bu da nazarlık olsun diyelim. İkinci devre de bildiğimiz gibi geçti aslında. İkinci yarıdan beklentim, Kasımpaşa yüklenecekti ama arkada da muhtemelen açıklar verecekti. Öyle de oldu. Bu açıklardan biri penaltı ile sonuçlandı ve maç aslında o golden sonra da bitti.

Takım halinde çok iyi hareket ettik ama illa bir oyuncuyu öne çıkarmak gerekirse bu isim Shengelia olurdu herhalde. Aldı, verdi, pas yaptı, defans arkasına koşu yaptı, şut çekti. Tek eksiği goldü. Böyle oynayacaksa gol atmamasına razıyım. Bir diğer sevindirici gelişme ise Volkan Fındıklı’nın haftalar sonra yeniden takıma dönmesi oldu. Sakatlıktan dönmesinden dolayı zaman zaman koordinasyon eksikliği yaşasa da zamanla çok güzel katkılar vereceği aşikar. Kendisini çok özlemişiz. Bajic’in de yakın zamanda eski haline döneceğini düşünürsek bu takım bana çok şey vadetti bugün.

RIZA ÇALIMBAY’IN HER GÖRDÜĞÜ MİKROFONA KONUŞMA SORUNSALI

Ülke olarak en uçlarda yaşıyoruz her şeyi. Aşkı, sevgiyi, sevinci, hüznü… Bunu profesyonel hayat da dahil olmak üzere hayatımızdan çıkaramıyoruz. Rıza Çalımbay olayı tam olarak da böyle. Tıpkı ayrılıkları hazmedemeyen eski sevgili gibi sürekli olarak ‘’ben çok iyiydim, elimden geleni yaptım ama o bıraktı beni’’ edasında açıklamalar, sözüm ona, kendini aklamaya ve pazarlamaya çalışıyor. Bu hafta da bize verilen penaltıyı, haddi olmadan!, yorumlamış ve haksız olduğunu belirtmiş zat-ı muhteremleri. Reklamın iyisi kötüsü olmaz diye eskiden beriden söylenen bir motto var. Ben bu görüşe tamamen olmasa da görüşün büyük bölümüne karşıyım. Reklamın kötüsü olur. Kötüsü de karakterinizden yemeye başlar. Şimdi Rıza Hoca, kendince ‘’Konyaspor kazandı ama haksız penaltıyla. Yoksa benden sonra durumları çok kötü’’ demeye çalışarak kendi Pr’ını yapmaya çalışıyor. Ama çok yanlış yapıyor. Ne diyeyim…Umarım artık sadece kendi takımı hakkında konuşmayı öğrenir ve bu yanlıştan en yakın zamanda döner.

SÖYLEMLERE DİKKAT!

Aylar sonra gelen iki hafta üst üste galibiyetin elbette ki keyfini süreceğiz. Milli maç arasında takım nasıl da güzel oynadı diye cümle aleme anlatacağız belki de. Ama bunun da sınırını bilmemiz gerekiyor. Her şeyin sınırını, ayarını tutturamadığımız gibi sevincimizi de düzgün yaşamalıyız. 2 galibiyet alınca dünyanın en iyi takımıyız havalarına giriyor,2 mağlubiyet alınca küme düşüyoruz! Bu iki galibiyet bizi şampiyon yapmadı! İki hafta kaybedince de ligden düşmüyoruz merak etmeyin! Bu takım kadro olarak ligin mütevazı takımlarından birisi. Yeri gelecek gücümüz yetmeyecek, yeri gelecek kötü oynayacağız ve puanlar da kaybedeceğiz. Ama geleceğe umutla bakmaya devam edeceğiz. Bu yüzden ‘’lig çok kötü, onlar arasından sıyrılıp şampiyon olabiliriz’’ söylemlerini çok tehlikeli buluyorum. Nasıl ki o kötü takımlar şuan formsuz ise onlarında iyi olduğu form tuttuğu anlar olacak. Sıralamalarda belki çok da gerilere düşeceğiz. Ama verilen tüm bu emeklerin, ilmik ilmik örülen gelecek umutlarının da yeşereceği günleri göreceğiz.

TÜRK FUTBOLUNDA BİR VAHA!

Türk futbolunda insan faktörünün değerini bilen, güncel durumdan şikayet etmeden var olandan bir değer yaratabilen, Türkiye’de çok değeri bilinmese de, emek konusunda tez yazabilecek bir teknik adam var. Ne kadar şanslıyız ki o isim Konyaspor’un başında. Böyle bir değerin Türk futbolunda değersiz görülmesi, dönem dönem, aşağılanması hiç de sürpriz değil açıkçası. Hangi değerimize sahip çıkmışız ki, hangi değerimize ölmeden o saygıyı göstermişiz ki ülke olarak! Ülkeyi geçtim, biz kendi içimizde bile sahiplenirken mırın kırın ediyoruz. Konyaspor’u tutan veya kısmen de olsa sempati duyan Konyalı kardeşlerimize çağrıda bulunuyorum. Hem de çok güzel bir galibiyet sonrası söylüyorum bunu. Mağlubiyetlerden sonra mantığımız devre dışı kalıp tamamen hislerimizle hareket ediyoruz zira. Konyaspor’un önemli bir değerinin ölçüsü bir galibiyet, bir mağlubiyet olmasın. Söylemleriniz, fikirleriniz bu kadar keskin olmasın lütfen. Aykut Kocaman’a sahip çıkalım. Biraz önce de değindiğim gibi, değerini o gittikten sonra anlamayalım. Halihazırda el üstünde tutalım. Selamlar, saygılar…